Köprü Anasayfa

Demokrat Anayasa Arayışları

"Kış 2009" 105. Sayı

  • Demokrat Anayasa Arayışları

    Editör

    Türkiye’nin ciddi bir anayasa problemi olduğu, son dönemlerde “yargı-siyaset-ordu” üçgeninde yaşanan yıkıcı ve büyük tartışmalarla bir kez daha açığa çıktı. Anayasa Mahkemesi’nin 367, başörtüsü ve kapatma davasıyla ilgili verdiği kararlar mevcut anayasayı hukuk devleti normları açısından tartışmaya açtı.

    Türk modernleşmesinin de temel dinamiklerinden biri olarak tarihi bir derinliğe sahip olan anayasa geleneğinin çoğu kez totoliter ve devletçi zihniyete kurban edilmesi, hazırlanan anayasaların bireye karşı devletin ya da devletçi geleneğin yanında yer alması meselenin özü olarak düşünülebilir. Modern toplumlara yakışan özgürlükçü demokrasinin ilkelerini benimseyen bir anayasanın nasıl hayata geçirilebileceği, devlet temelli yaklaşımların bireyin hak ve özgürlükleri lehine nasıl sonuçlandırılacağı çözülmesi gereken problemlerden biridir ve bugünkü sivil anayasa tartışmalarının da temelini oluşturmaktadır. Bu meselenin ana ekseninde tarihi arka planıyla birlikte hangi faktörlerin saklı olduğu ve bizde hangi nedenlerle modern toplumlara özgü bir anayasa geleneğinin oluşamadığı bu tartışmaların diğer yönünü oluşturmaktadır.

    Bir ülkenin çağdaş bir demokrasiye sahip olabilmesi için anayasal yönetim geleneğine uygun, insan haklarına saygılı, temel hak ve özgürlükleri koruma altına alan bir anayasaya sahip olması gerektiği herkes tarafından kabul edilmektedir. Bizde olduğu gibi otoriter yapıların anayasa metnini temel hak ve özgürlükleri sınırlayıcı bir şekilde kendi anlayışlarına göre yorumlama ve uygulama gayretlerinin önüne nasıl geçileceği de merak edilenler arasındadır. Açıktır ki bir ülkede “anayasa” adı verilen bir metnin bulunması o ülkenin çağdaş bir demokrasiye sahip anayasal yönetim geleneğinin o ülkede hakim olduğu anlamına gelmemektedir. Bu çelişkinin de nasıl ortadan kaldırılacağı cevap bekleyen sorulardandır. Açığa kavuşturulması gereken hususlardan biri de; Batı’da demokratik düzeni ve geleceğini güvence altına almak için denetleyici bir “üst kurul” olarak kurulan anayasa mahkemesi benzeri yapıların bizde demokratik düzenin aleyhinde kullanılmasının hukuk devleti açısından doğurduğu sonuçlardır. Darbe rejimlerinin anayasa ile koruma altına alınmak ve meşrulaştırılmak istenmesi, anayasanın toplumu dönüştürme ve yeni bir toplum inşa etme aracı haline getirilmesi siyasi sistemimizde anayasa bağlamında üstesinden gelinmesi gereken problemlerdir. Bu bağlamda otoriter yapılara ait toplum mühendisliği anlayışının anayasal problem olmaktan nasıl çıkarılacağı sorusu da önem kazanmaktadır.

    Bunlarla birlikte değerlendirildiğinde, Bediüzzaman’ın hukuk önünde eşitlik ilkesini benimseyen, temel hak ve hürriyetleri garanti altına alan, hakiki adalete ve fazilete dayalı, norm düzeyinden ziyade gerçeklik düzeyine işaret eden bir anayasa anlayışının yeni anayasa arayışları için çağdaş bir öneri olabileceğini düşünüyoruz.

    Biz de bu hususları göz önünde bulundurarak 105. sayımızın dosya konusunu “Anayasa” olarak belirledik. “Köprü” dergisi olarak “Anayasa” dosyasıyla, Türkiye’deki yeni anayasa arayışlarına ve tartışmalarına katkıda bulunmak istedik. Konuyu “kanun-u esasi, anayasa, sivil anayasa, kanun, hukuk, adalet, hürriyet, anayasa mahkemesi, devlet, siyaset, ordu, toplum, sözleşme” kavramları çerçevesinde ve aşağıdaki sorular ışığında incelemeyi planladık.

    Anayasa nedir? Çağdaş bir anayasa hangi özellikleri içinde barındırmalıdır? Mevcut anayasamızın ve anayasa hukukunun temel problemleri nelerdir?

    Türkiye’de bir anayasa geleneğinden söz etmek mümkün müdür? Tarihi süreci içersinde Kanun-i Esasi’den bu yana var olan anayasa geleneğini nasıl değerlendirebiliriz?

    Ülkemizin Anayasa bağlamında ve uygulamalardaki “hukuk devleti” anlayışını insan hakları ve demokrasi açısından nasıl değerlendirebiliriz?

    Demokrasi ve insan hakları bağlamında mevcut anayasamızı AB Anayasası açısından nasıl değerlendirebiliriz? AB Anayasının yeni anayasa çalışmalarına katkısı ne olabilir?

    Mevcut anayasadaki “değiştirilmesi teklif dahi edilemez” maddelerinin bulunmasını “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesiyle nasıl bağdaştırabiliriz?

    Anayasa için kullanılan “sözleşme” kavramının anlamı nedir? Modern bir toplum açısından bu sözleşmenin anlamı nedir?

    Sivil anayasa nedir? Bir sivil anayasadan beklenen özellikler nelerdir? Yeni anayasa çalışmalarını bu bağlamda nasıl değerlendirmek gerekir?

    Anayasa mahkemesi vb. yapıların hukuk devleti ve insan hakları bağlamında, görev ve yetkilerinin sınır ve kapsamı nasıl olmalıdır?

    Yeni Anayasa arayışlarına katkı sağlayacağına inandığımız bu sayıyı, Türkiye’nin hukuk devleti olma yolundaki çabalarının bir tezahürü olarak değerlendiriyoruz. Sizleri dergimizle baş başa bırakırken önümüzdeki sayıda “Küresel Kriz ve Said Nursi’nin İktisat Görüşü” dosyasıyla karşınızda olmayı ümit ediyoruz.