Köprü Anasayfa

Üçüncü Said

"Güz 2010" 112. Sayı

  • Üçüncü Said

    Editör

    Bediüzzaman Said Nursi’nin hayat safhaları için kullanılan Eski Said, Yeni Said ve Üçüncü Said tâbirleri, Risale-i Nur hizmetinin anlaşılması ve kavram haritasının belirlenmesi açısından büyük öneme sahiptir. Said Nursî’nin farklı dönemlerde bizzat kullandığı unvanları olan bu tabirler, belli tarih aralıklarından ziyade, onun bu dönemlerde yaşadığı farklı ruhî hallerle birlikte ferdi, içtimai ve siyasi alandaki değişimlere ve bunlarla ilgili belirlediği metot farklılıklarına da işaret etmektedir.

    Bu üç devir arasında her hangi bir kopukluğun, çatışmanın ya da çelişkinin var olup olmadığının ortaya konulması Risale-i Nur hizmetinin sürekliliği açısından önemlidir. Bu durum, Said Nursi’nin hayat safhalarını tarihi ve sosyal gerçekler ışığında değerlendirmeyi de zorunlu kılmaktadır.

    Bediüzzaman Said Nursi’nin 1923’e kadar olan hayatı, Eski Said olarak adlandırılır. Bu dönemde telif edilen eserlerin siyasi ve sosyal muhtevalı oluşu dikkat çekicidir. Nursi’nin bu eserlerinde, imparatorluğun çalkantılı dönemlerinde meydana gelen olayları Kur’ani bakış açısıyla yorumladığı, buradan hareketle her döneme uyarlanabilecek Kur’ânî düsturlar ortaya koyduğu görülür.

    1923-1949 arası ise Said Nursi’nin Yeni Said olarak adlandırdığı dönemdir. Bu dönem, Cumhuriyet’i pozitivist değerler üzerine kuran anlayışa ve bu husustaki dayatmalara karşı iman hakikatlerinin neşri üzerine çalışmaların yoğunlaştığı, her türlü baskı, tehdit, işkence ve hapislere rağmen Risale-i Nur’un telifinin gerçekleştirildiği dönemdir.

    Said Nursi’nin Afyon hapishanesinden 1949 Eylül’ünde tahliye edilmesiyle başlayan son dönemi Üçüncü Said’dir. Bu dönemi Eski ve Yeni Said dönemlerinden ayıran temel faktörlerin ne olduğu, Bediüzzaman’ın bu dönemde iman hizmeti açısından nasıl bir yol haritası çizdiği, siyaset kurumuyla ilişkisini hangi düzlemde yürüttüğü, din-siyaset-devlet ilişkilerinde hangi ölçüleri getirdiği, resmi ideolojinin kalıpları ve dayatmaları karşısında nasıl bir tavır belirlediği, cemaat olgusunu ele alış şekli ve genel hareket tarzını hangi sosyal prensipler üzerine oturttuğu Risale-i Nur hizmetlerinin hangi metodoloji üzerinde devam edeceğini göstermesi bakımından önemlidir. Zira bir ekolden ve genel anlamda bir Bediüzzaman felsefesinden söz edebileceğimiz bu dönemde, onun sosyal ve siyasi alanda geliştirdiği argümanlar ve ortaya koyduğu prensipler, vefatından sonra da Risale-i Nur hizmetinin yönünü belirlemektedir. Bu bağlamda Bediüzzaman’ın her üç dönemine ait hizmet tarzını hangi esaslar üzerine kurduğu ve hangi yönleriyle diğer hizmet tarzlarından ve ekollerden ayrıldığı cevaplandırılması gereken sorulardandır. Bu dönemlere ait eserlerin muhteva özelliklerinden ve Bediüzzaman’ın hayat tarzından yola çıkarak bu esasların neler olduğunun ortaya konulması, Risale-i Nur meslek ve meşrebinin temel prensiplerini bugüne taşımak açısından önem kazanmaktadır.

    Biz de Köprü olarak 112. sayımızın dosya konusunu “Üçüncü Said” olarak belirledik. Konuyu “Eski Said, Yeni Said, Üçüncü Said, meşrutiyet, cumhuriyet, demokrasi, hürriyet, adalet, din, siyaset, devlet, Demokrat Parti, ittihad-ı İslam, siyasal İslam, ehvenüşşer, meslek, meşreb, hizmet, sadakat, mehdi, iman, hayat, şeriat, cemaat, Nurculuk, müsbet hareket, resmi ideoloji, materyalizm” kavramları ışığında inceledik ve aşağıda sorduğumuz sorulara cevaplar aradık:

    Bediüzzaman Said Nursi’nin kendi hayatını belli dönemlere ayırmasındaki temel nedenler ve olaylar nelerdir? Üçüncü Said dönemini Eski Said ve Yeni Said dönemlerinden ayıran özellikler nelerdir? Üçüncü Said Dönemi, Risale-i Nurların neşri ve Risale-i Nur hizmeti açısından hangi özelliklere sahiptir? 1950 sonrası Risale-i Nur hizmeti nasıl bir güzergâh takip etmiştir? Bu güzergâhın takibi günümüz açısından ne ifade etmektedir? Said Nursi’nin bu dönemde cemaat kavramına yüklediği anlamın çerçevesini nasıl çizebiliriz? Cemaat kavramı hangi prensipler üzerine oturtulmuştur? Bediüzzaman’ın bu dönemdeki mektuplarının muhteva özellikleri nelerdir? Özellikle son mektubunda vurguladığı “müsbet hareket” kavramının genel çerçevesi nasıl çizilebilir? Bediüzzaman’ın Mehdinin vazifesi olarak belirlediği iman, hayat ve şeriat dairelerindeki görevini bu üç dönem ile ilişkilendirmek mümkün müdür? Bediüzzaman Üçüncü Said döneminde siyasi ve sosyal açıdan nasıl bir yol belirlemiştir? Bu açıdan dönemin belirgin özellikleri ve Nursi’nin belirlediği kriterler nelerdir? Demokrat Parti ve Bediüzzaman arasında nasıl bir ilişki söz konusudur? Bediüzzaman’ın Demokrat Parti’yi desteklemesinin temel amilleri nelerdir? Bediüzzaman’ın Adnan Menderes’e İslam kahramanı sıfatıyla hitap etmesinin temel nedenleri nelerdir?

    Bütün bu sorulara cevap bulabileceğinizi umduğumuz “Üçüncü Said” dosyasıyla sizleri baş başa bırakırken gelecek sayıda “Kadın” ana başlığını taşıyan yeni bir dosya ile karşınızda olmayı ümit ediyoruz.