Köprü Anasayfa

Çağdaş Kur’an Yorumu

"Bahar 96" 54. Sayı

  • Kur'ân'da Zikir Kavramı

    Musa Koçar

    Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Kelam Bölümü'nde Doktora Öğrencisi

    Zikir" kelimesi lügatta "zekera-yezkuru-zikran-tezkâran ve zükran" kalıbından gelmektedir. Cemîsi "zükûr" olan "ez-zikr" kelimesi, bir şeyin anma, telaffuz etme, şeref, şöhret, şân, sitâyiş, namaz, dua ve niyâz-ı İlâhî, Kur’an’ı Kerîm, Kur’an’ı Kerîm tilâveti, kitap, tesbih, dua, şükür, taat, bahadır adam, hüccet, kadri yüce şey manalarına gelmektedir.1

    Kur’an’ı Kerîm’de “zkr” kökünden gelen ve çeşitli kalıplarda bulunan kelimeler yaklaşık 292 ayette yer almaktadır. İsim, fiil ve masdar şeklinde yer alan bu kelimeler "zikir" kelimesinin lügat anlamına paralel olarak değişik manalarda kullanılmıştır.

    Kur’an’ı Kerîm’de "zikir" kelimesi fiil kalıbıyla bazı ayetlerde düşünmek manasına kullanılmıştır. Bir ayette Allah İsrâiloğullarına hitaben Tevrat’a sıkıca sarılmalarını ve içinde olanı zikretmelerini emretmektedir.2 Başka ayetlerde Allah bir takım hatırlatmalarda bulunduktan sonra insanların bu konularda hiç düşünmediklerini (zikretmediklerini) veya çok az düşündüklerini vurgulamakta, düşünmeye teşvik etmekte ve zaman zaman şiddetle ihtar etmektedir.3 Zikrin düşünmek manasına kullanıldığı başka bir ayet ise müteşabih ayetler karşısında takınılacak tavrın belirtildiği Al-i İmran sûresinin 3-7. ayetleridir.

    Zikir kelimesi bazı ayetlerde "zekkera-yezzekkeru" kalıbında "hatırlatmak, öğüt vermek ve öğüt almak" manasında kullanılmıştır. Bu ayetlerde Allah’ın öğüt verdiği belirtildiği gibi4 Hz.Muhammed (a.s.m.)’ın sadece bir öğütçü olduğu ve bu sebeple insanlara öğüt vermesi emredilmekte5 "Faydalı olacaksa insanlara öğüt ver" buyurulmaktadır.6 Başka bir ayette ise öğüt vermeyi emrettikten sonra öğüdün insanlara fayda verdiği ifade edilmektedir.7

    Allah, Kur’an’ı öğüt alsınlar diye Peygamberinin dilinde indirmiş ve böylece Kur’an kolay bir şekilde anlaşılmıştır.8 Kur’an’da zikredilen çeşitli misaller insanlar öğüt alsınlar diye verilmiştir.9 Kur’an ayetleri üzerinde düşünülmeli ve öğüt alınmalıdır.10 Bu sebepten dolayı Allah Hz. Muhammed’e (a.s.m.) "Sen onlar üzerinde bir zorba değilsin. Söz verdiğim günden korkanlara Kur’an’la öğüt ver" buyurmaktadır.11 Hz. Nûh ve Hz. Musa’nın (a.s.) kıssasında ve diğer ayetlerde de "zikir" kelimesi öğüt vermek ve öğüt almak manasında kullanılmıştır.12

    Allah Taâla Kur’an’da insanlara bazı olayları hatırlatmakta ve onlara öğüt almalarını emretmektedir. Fakat bu emir karşısında çoğu insanlar öğüt verildiğinde öğüt dinlememekte ve öğütten yüz çevirmekte veya çok az öğüt almaktadırlar.13 Başka bir ayette ise ancak Allah’tan korkan kimsenin öğüt alacağı ifade edilmekte ve böylece öğüt alan kimsenin vasfı belirlenmektedir.14

    Kur’an’da yer alan "zikrâ" kelimesi, anma, hatırlatma manalarına geldiği gibi öğüt, öğüt vermek, öğüt ve ibret almak manalarına da gelir. Bazı ayetlerde öğüt veren bizzat Allah olduğu gibi 15 diğer ayetlerde ise öğüt veren başta hz. Muhammed (a.s.m) olmak üzere diğer peygamberlerdir.16

    "Zikrâ" kelimesi Kur’an’da "unuttuktan sonra hatırlatmak17, sûrekli hatırda tutmak" anlamına da kullanılmıştır.18

    "Tezekkera-yetezekkeru" kalıbıyla Kur’an’da yer alan kelimeler ibret almak ve ders almak manasına kullanılmıştır. Nitekim Allah, insanlar ibret alsınlar diye ayetlerini uzun uzadıya açıklamakta, ibret almalarını emretmektedir.19 Bununla biraber Allah’ın ayetlerinden ibret alan kimselerin akıl sahibi ve Allah’a yönelen kimseler olduğu belirtilmekte,20 kalplerinde hastalık olanların ibret almaktan kıçındıkları vurgulanmaktadır.21

    "Zekkera" fiilinden türetilen kelimeler bilinen bir şeyi hatırda tutmak ve unutunca hatırlatmak manasına kullanılmıştır.22 Allah’ın ayetleri kendilerine hatırlatıldığında secdeye kapananlar bulunduğu gibi23 onlara karşı kör ve sağır kalanlar24 ve bu hatırlatmalardan yüz çeviren kimseler de olmuştur.25

    Emir sîgasıyla gelen kelimeler de "üzkur" bilinen bir şeyi hatırlatmak ve hatırda tutmak manasına kullanılmıştır.26 Mesela A’raf sûresinde (7:86) Hz. Şuayb, milletine hitaben "Azken, Allah’ın sizi çoğalttığını hatırlayın" ifadesinde bilinen bir şeyi hatırlamak manasında zikredilmiştir. Yine bu manada Allah, Hz. Muhammed’e (a.s.m.) faziletlerine binâen geçmiş peygamberlerin ve bazı şahısların kıssalarını zikretmeyi emretmektedir.27 Yina Ahzâb (33:34), Bakara (2:231)sûrelerinde Allah’ın insanlara verdiği nimetlerin yanında insanların öğüt alması için indirilen ayetlerin, kitap ve hikmetin zikredilmesi, yani hatırda tutulması emredilmektedir.

    "Zekera-yezkuru-zikran" kalıbıyla Kur’an’da yer alan kelimeler anmak, anlatmak, hatırlatmak, anlamak manalarında kullanılmıştır.28 Meselâ, "İnananlar keşke bir sûre indirilse de cihada çıksak derler. Fakat kesin anlamlı bir sûre indirilip orada savaş zikredilince ölüm korkusuyla bayılmış kimseler gibi bakarlar" ayetinde olduğu gibi zikir kelimesi anmak, telaffuz etmek manasına kullanılmıştır.29

    Kur’an’da “zkr” kökünden türetilen ve değişik kalıplarda, dişinin zıddı erkek anlamında kullanılan bir çok ayete de rastlanmaktadır.30

    "Zikir" şân, şeref manasına da gelmektedir. Nitekim Allah Hz. Muhammed’e(a.s.m.) hitaben "Senin şânını (zikrake) yükseltmedik mi?” buyurmaktadır.31

    Kur’an’da zikir kelimesi öğüt manasında, Tevrat’a nisbet edildiği gibi Kur’an’a da nisbet edilmiştir. Bir ayette Hz. Musa’ya verilen kitap yani Tevrat, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olarak tanımlanmıştır.32 Keza bir çok ayette de zikir kelimesi öğüt anlamında Kur’ân’ı nitelemekte, Kur’ân’ın alemler için (zikir) olduğu ifade edilmektedir.33

    Kur’an’da zikir kelimesi Tevrat’ın özel ismi olarak kullanıldığı gibi34 bir çok ayette de Kur’an’ın özel ismi olarak kullanılmıştır.35 Bunun yanında Enbiya Sûresinde (21:24), Kur’an dahil daha önce gönderilen kitaplar için zikir isminin kullanıldığı Nahl (16:43-44), Enbiya (21:8) sûrelerinde "ehle’z-zikr", yani kitaplılar şeklinde ifade edilmektedir.

    Kur’an’ı niteleyen başka bir kelime, "tezkira"dır. Bu kelime lügatte hatırlamaya vasıta olan şey anlamındadır. Türkçe’ye "öğüt" olarak tercüme edilen bu kelime bir çok ayette yer almaktadır.36

    Bazı ayetlerde "tezkira" kelimesi Kur’an’ı değil, anlatılan bazı olaylardan ibret ve öğüt almak manasında kullanılmıştır.37 Meselâ Vâkıa sûresinde (56:73) yakılan ateşin ağacı hakkında, "Biz onu bir ibret (tezkira) ve çölde konaklayanlar için yararlı kıldık" buyrulmaktadır.

    Bazı ayetlerde zikir kelimesi namaz manasında kullanılmıştır. Cuma günü namaz için ezan okunduğunda insanların Allah’ı Zikre koşmaları emr edilmektedir.38 Allah Hz. Peygambere, kendisine vahy olunanı okumasını, namaz kılmasını, namazın hayasızlıktan ve fenalıktan alıkoyduğunu belirtmekte ve böylece Allah’a zikretmenin büyük bir şey olduğunu bildirmektedir.39 Yine namazla ilgili bazı ayetlerde Allah’ı zikretmek için namaz kılınması emredilmektedir.40

    Allah’ın çokça anılmasını emreden ayetler, şüphesiz zikrin önemini ortaya koymaktadır.41 Nitekim Müzzemmil sûresinde(73-8) ifade edildiği gibi, Allah, Hz.Muhammed’e (a.s.m.) gündüz meşgul eden işlerin çok olması sebebiyle gece kalkıp ağır ağır Kur’an okumasını ve bunun daha tesirli olduğunu ifade ederek Rabbinin adını zikretmeyi ve her şeyi bırakıp Ona yönelmeyi emretmektedir. Zikrin önemine binâen Allah, Hz.Musa ve kardeşi Hz.Harun’a hitab ederek, "Beni zikretmekte gevşek davranmayın" ihtarında bulunmaktadır.42 Diğer bir ayette ise, "İnsanların gönüllerinin Allah’ı zikretmesi ve Ondan inen gerçeğe içten bağlanması zamanı daha gelmedi mi?" uyarısında bulunmaktadır.43 Allah, insanlara Kitabı ve onu öğretecek Peygamberi göndermesi sebebiyle, "Artık Beni zikredin, Ben de sizi zikredeyim, Bana şükredin nankörlük etmeyin"44 buyurarak zikrin önemini belirtmiş, kendisinin de zikredenleri anacağı müjdesini vermiştir.

    Kur’an’ı Kerîm’de zikrin önemini belirten ayetlerin yanında onun vakitlerini, yerini ve çeşitlerini belirten ayetler de vardır. Allah’ı çok zikretmekle ilgili ayetlerde45 zaman kaydının bulunmaması günün her vaktinde zikrin yapılabileceğini ifade etmekle beraber bazı ayatlarda özellikle sabah ve akşam Allah’ın zikredilmesi emr edilmektedir. Peygamberin şahsında ümmete, Rabbinin hükmüne sabredilmesi ve günahkâr ve isyankârlara itaat edilmemesinin emredildiği ayette "Rabbini sabah ve akşam zikret"46 buyrulmaktadır. Aynı şekilde gâfillerden olunmamasının belirtildiği bir ayette, peygambere ve dolayısıyla inananlara, Rablerini gönülden ve korkarak içinden hafif bir sesle sabah ve akşam anmaları emredilmektedir.47 Allah’ın adının yüksek tutulmasına ve içlerinde Allah adının anılmasına izin verildiği evlerde Allah’ı tesbih edenlerin övüldüğü ayette de onların sabah ve akşam Allah’ı andıkları belirtilmektedir.48 Nitekim Zekeriyya Peygamberin kıssasının anlatıldığı ayette de Rabbini çok anması ve sabah-akşam hamdetmesi emredilmektedir.49

    Zikir vakitleri ile ilgili olabilecek başka bir ayette, bir işin yapılmasına karar verdiğinde "İnşaallah" demek gerektiği vurgulanmakta ve unutulduğunda Allah adını zikretmek tavsiye edilmektedir.50

    Allah adının çokça zikredildiği yerlerin başında, şüphesiz başta Kâbe olmak üzere mâbedler, yani manastırlar, kiliseler, havralar, mescidler ve evler gelmektedir. Nitekim, "Allah, insanların bir kısmını diğerleriyle savmasaydı manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın adı çok anılan camiler yıkılıp giderdi”51 buyurarak diğer mabedlerden ziyade, Allah adının çokça zikredildiği yer olarak camiler gösterilmektedir. Allah’ın mescidlerinde Allah adını zikretmeyi yasak edenlerden daha zalim kimse olmadığı bildirilmiştir.52 Diğer ayetlerde ise gerek hac yaparken ve gerekse hac ibadetini bitirdikten sonra Allah’ı çokça zikretmek emredilmektedir.53

    Bu ayetlerden anlaşıldığına göre Allah’ı zikretmek belirli yerlere hasredilmemiş, her zaman ve her yerde Onu anmak emredilmiştir.

    Kur’an’da zikir ile tesbih belki de mahiyetlerinin birbirlerine yakın olması dolayısıyla beraber zikredilmektedir. Nitekim Hz. Musa Allah’ı çokça tesbih etmek ve çokça zikretmek için Allah’tan, kardeşi Hz.Harun’u kendisine vezir yapmasını ve görevinde onu ortak kılmasını talep etmektedir.54

    Kur’ân’da, namaz zikir olarak nitelendiği gibi namazdan başka, Allah’ı ayakta, otururken ve yan yatarken zikretmek, emir sigasıyla ifade edilmektedir.55 Bu durumda, Allah’ı sadece namazda değil, namazdan farklı bazı şekillerde de zikretmek gerekmektedir.

    Allah’ın nimetini zikretmekle ilgili ayetlerde zikir emir sigasıyla "üzkur" bütün insanlara şâmil kılınmış ve Allah’ın bütün nimetleri kastedilmiştir.56 Bu ayetlerin yanında Allah, çeşitli nimetlerini bazen bir topluluğa hasretmiş, bazen de münferit kişilere ihsan etmiş ve verdiği nimetleri zikretmelerini emretmiştir.57 Meselâ, Allah’ın nimetini anmanın emredildiği Zuhruf Sûresinde (43:13) nimeti zikretmek umumi olarak değil, ulaşım aracı olan gemi ve binek hayvanlarına hasredilmiştir.

    Bu ayetlerden anlaşılan şudur: Allah kullarına gerek umumi, gerekse ferdi bir çok nimetler ihsan etmiştir. İnsanlar ise bu nimetlerin Allah tarafından verildiğini zaman zaman unutmaktadır. Allah Taâla bu ayetlerle insanlara, nimet verenin sadece kendisi olduğunu sûrekli hatırlarında tutmaları için uyarılarda bulunmaktadır.

    Allah ismini zikretmekle ilgili Kur’an’da bazı hükümler de vardır. Bazı ayetlerde, üzerine Allah ismi zikredilmeden kesilen hayvanların etinin yenilmesi yasaklanmakta ve hayvanı keserken Allah ismini zikretmek emredilmektedir.58 Hayvan keserken kasten Allah’ın adını anmamak Allah’a iftira anlamını taşımaktadır.59 Bir ayette avcı hayvanların tuttuğu hayvanların da üzerine Allah adını zikretmek şartıyla yenilebileceği vurgulanmıştır.60 Başka bir ayette ise, "Allah’ın ayetlerine inanıyorsanız, üzerine Allah adı zikredilmiş olan yiyeceklerden yiyiniz" buyrulmuştur. Bu durumda sadece kesilen hayvanlar için değil bütün yiyecekler için, üzerine Allah adının anılması lüzumu ortaya çıkmaktadır.61

    Diğer bir ayette, inanan kimselerin kalplerinin ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşacağı vurgulanmaktadır.62 Bir başka ayette ise Rablerinde korkan kimselerin Kur’an karşısında tüylerinin ürperdiği, sonra hem tenlerinin hem de kalplerinin Allah’ı zikretmekle yumuşayıp yatıştığı ifade edilmektedir.63

    Zikir, dünya ve ahiret saâdetine ulaştırır. Nitekim Allah anıldığı zaman kalpleri titreyenlere saâdet müjdeleri verilmiştir.64 Başka bir ayette, "Namaz bitince yeryüzüne yayılın… Allah’ı çokça anın ki saadete erişesiniz" buyrulmaktadır.65 Yine saadete erişmenin yolunun arınmış olmaktan, Allah adını zikredip namaz kılmaktan geçtiği66 Allah’ın, kendisini çokça zikreden erker ve kadınlara mağfiret ve büyük bir ecir hazırladığı beyan edilmektedir.67

    Allah’ı zikretmenin başka önemli neticeleri de vardır. Bir ayette, "Düşmanla karşılaşırsanız dayanın, başarıya ulaşmak için Allah’ı çok zikredin"68 buyrulmaktadır. Diğer bir ayette, "Allah’a karşı gelmekten sakınanlar şeytan tarafında bir vesveseye uğrayınca Allah’ı zikrederler ve hemen gerçeği görürler"69 buyrularak Allah’ı anmanın gerçeği görmeye vesile olduğu vurgulanmaktadır. Yine başka bir ayette, işlenilen fenalıklardan dolayı günahların bağışlanmasını dilemeden Allah’ı anmak gerektiği zikredilmektedir.70

    Allah, kendisini zikredenlere çeşitli mükâfatlar vaadettiği gibi, zikirden yüz çevirenleri ve zikretmeyi unutanları helak edeceğini ve gittikçe artan bir azaba uğratacağını ifade etmiştir.71 Başka bir ayette de, "Kalpleri Allah’ı zikretmek hususunda katılaşmış olanlara yazıklar olsun"72 diyerek onları şiddetle azarlamaktadır.

    Kur’an, Allah’ı zikredenle zikretmeyenin vasıfları üzerinde de durmaktadır. Nitekim Kur’an’da, samimi bir şekilde inanan kimselerin, Allah zikredildiğinde kalplerinin titrediği belirtilmektedir.73 Yine Kur’an, inanıp yararlı iş işleyenler, Allah’ı çok çok zikredenler ve haksızlığa uğradıklarında haklarını alanlar ile şeytana kulak veren, yalancı, günahkâr ve iftiracıları birbirinden ayırmıştır.74 Diğer bir ayette, inanan kimseleri, ne ticaretin ne de alışverişin, Allah’ı zikretmekten, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymadığı belirtilmektedir.75 Başka bir ayette ise, Allah’ı ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikreden kimseler için Rasûlullahın en güzel örnek olduğu ifade edilmektedir.76 Kur’an’da inananlardan başka, Allah’ı sürekli zikreden meleklerin varlığından da bahsedilmiştir.77

    İnananların dışında münâfıkların akıllarınca Allah’ı aldatmaya kalkıştıkları, namazda tenbellik ettikleri ve Allah’ı çok az zikrettikleri belirtilmektedir. Keza ahirete inanmayan kimselerin Allah tek olarak zikredildiğinde kalplerinin nefretle çarptığı, putlar anıldığında ise yüzlerinin hemen güldüğü ifade edilmektedir.78 Başka bir ayette ise, Allah’ı anmaktan yüz çevirenlerin dünya hayatından başka bir şey istemeyenler olduğu belirtilmekte,79 aşırı giden ve hevesine uyan kimselere uyulmaması gerektiği ve bu kimselere Allah’ı zikretmenin unutturulduğu vurgulanmaktadır.80

    Şüphesiz insanları, Allah’ı zikirden alıkoyan birçok sebep vardır. Kur’an bu sebeplerin başında günlük meşgaleleri, malları, çocukları, şeytanı, içki ve kumarı saymaktadır. Günlük meşalelerin, malların ve çocukların Allah’ı zikirden alıkoymaması gerektiği belirtilmekte, aksi takdirde sonucun hüsran olacağı ifade edilmektedir.81

    Bir ayette, şeytanın içki ve kumar yüzünden insanlar arasına düşmanlık ve kin sokarak onları Allah’ı zikretmekten ve namazdan alıkoyduğu, Allah’ı zikretmeyi unutturduğu belirtilmektedir.82 Allah Taâla, Kendisini zikretmeyi görmezlikten gelen bir kimsenin yanına, ondan ayrılmayan bir şeytanı arkadaş verdiğini ve bu şeytanın işinin o kimseyi Allah’ı zikretmekten alıkoymak olduğunu bildirmektedir.83

    Dipnotlar

    1. Lisânü’l-Arab, "ZKR" md.; Hasan el-Mustafavî, el-Tahkîh fî Kelimâti’l-Kur’ani’l-Kerîm, "ZKR" md.; Râğıp el-Isfahânî, Müfredâtü elfâzü’l-Kur’an, ZKR" md.

    2. A’raf (7:171).

    3. Secde (32:4); Hûd (11:30); Vâkıa (56:62); Gâfir (40:58); Neml (27:62); Hâkka (69:42); Saffet (37:155); Kısas (28:43, 46:51); Hûd (11:24).

    4. Nahl (16:90); En’am (6:152).

    5. Fecr (89:21); Gaşiye (88:21); Tûr (52:29).

    6. A’la (87:9).

    7. Zâriyat (51:55); Abese (80:4).

    8. Duhan (44:58).

    9. Zümer (39:27).

    10. Sad (38:29); İsra (17:41); Nûr (24:1)A’raf (7:26); Furkan (25:50); Yâsin (36:19); Nahl (16:13).

    11. Kaf (50:45); A’raf (7:2).

    12. A’raf (7:63); Tâhâ (20:44); Fâtır (35:37).

    13. Saffet (37:63); Yunus (10:3); A’raf (7:3,165); En’am (6:80); Mü’minûn (36:19);

    14. A’la (87:10).

    15. Kaf (50:8,37); Hûd (11:114); Muhammed (47:18); Sâd (38:43); Zümer (39:21); Fecr (89:23); Müddesir (74:31); A’la (51:55); Tâhâ (20:113); Ankebût (29:51).

    16. Zâriyat (51:55); Duhan (44:13); A’la (87:9); Şuarâ (26:209).

    17. En’am (6:68).

    18. Em’am (6:69); Hûd (11:120); Enbiya (24:84); Sâd (38:46); Nâziat (79:43); En’am (6:90).

    19. En’am(6:126); Bakara (2:221); Nahl (16:17); Mü’minûn (23:85); A’raf (7:57,130); Zâriyat (51:49); Furkan (25:62); Enfal (8:57).

    20. Zümer (39:9); Bakara (2:269); Ra’d (13:19); Gâfir (40:13).

    21. Tevbe (9:126).

    22. En’am (6:44,70); Mâide (5:13,14); İbrahim (14:5); Yunus (10:71); Bakara (2:282).

    23. Secde (32:15)

    24. Furkan (25:73).

    25. Kehf (18:57); Secde (32:22).

    26. Enfal (8:26).

    27. Bakara (2:63); Yusuf (12:42); Meryem (19:16,41,51,54,56); Sâd (38:17,41,45,48,49); Ahkâf (46:21).

    28. Bakara (2:235); Kehf (18:70,83); Meryem (19:67); Enbiyâ (21:2); Mü’min (40:44); Gâşiye (45:23); İnsan (76:1); Nâziat (79:35).

    29. Muhammed (47:20).

    30. Al-i İmran (3:36,195); Nisâ (4:11,124,176); Nahl (16:97); Gâfir (40:40); Hucurât (49:13); Necm ((53:21,45); Kıyâme (75:39); Leyl (92:3); Şûra (42:39,50); En’am (6:139,143); Şuarâ (26:165).

    31. İnşirah (94:4); Enbiyâ (21:48).

    32. Gâfir (40:44).

    33. Yusuf (12:104); Kehf (18:101); Enbiyâ (20:10); Şuarâ(26:5); Sâd (38:1,87); Zuhruf (43:44), Kamer (54:17,22,32,40); Kalem (68:52); Tekvir (81:27); Yâsin (36:69); Abese (80:11).

    34. Enbiyâ (21:105).

    35. Al-i İmran (3:58); A’raf (7:63); Hicr (15:9); Tâhâ (20:99,124); Enbiyâ (21:36,42,50); Furkan (25:29); Yâsin (36:11); Saffat (37:168); Sâd (38:8); Fussılet (41:41); Zuhruf (43:5); Talak (65:10); Kalem (68:51).

    36. Tâhâ (20:3); Hâkka (69:48); Müddesir (74:49,54,55,56); Abese (80:11,12,13).

    37. Hâkka (69:12); Müzzemmil (73:19); İnsan (76:29).

    38. Cuma (62:9).

    39. Ankebût (29:45)

    40. Bakara (2:239); Tâhâ (20:14).

    41. Ahzâb (33:41)

    42. Tâhâ (20:42)

    43. Hadîd (57:16)

    44. Bakara (2:152)

    45. Ahzâb (33:41).

    46. İnsan (76:25).

    47. A’raf (7:205).

    48. Nûr (24:36)

    49. Al-i İmran (3:41).

    50. Kehf (18:24).

    51. Hacc (22:40); Nûr (24:36).

    52. Bakara (2:114).

    53. Bakara (2:198,200).

    54. Tâhâ (20:29,30,31,32,33,34,).

    55. Nisâ (4:103).

    56. Al-i İmran (3:103); Mâide (5:11,20); A’raf(7:69,74); İbrahim (14:6); Ahzâb (33:9); Fâtır (35:3).

    57. Bakara (2:42,122,231); Bâide (5:7,110); Meryem (19:2); Sâd (38:32).

    58. En’am (6:119,121); Hacc (22:28,34,36).

    59. En’am (6:138).

    60. Mâide (5:4).

    61. En’am (6:118).

    62. Ra’d (13:28).

    63. Zümer (39:23).

    64. Hacc (22:35).

    65. Cuma (62:10).

    66. A’la (87:15).

    67. Ahzâb (33:35).

    68. Enfâl (8:45).

    69. A’raf (7:201).

    70. Al-i İmran (3:135).

    71. Cin (72:17); Furkan (25:8).

    72. Zümer (39:22).

    73. Hacc (22:35); Enfâl (8:2).

    74. Şuarâ (26:227).

    75. Nûr (24:37).

    76. Ahzâb (333:21).

    77. Saffet (537:3).

    78. Zümer (39:45); İsrâ (17:46).

    79. Necm (53:29).

    80. Kehf (18:28).

    81. Münafikûn (63:9); Nûr (24:37).

    82. Mâide (5:91); Mü’min (23:110).

    83. Zuhruf (43:36).