Köprü Anasayfa

İslam ve Sanat

"Yaz 96" 55. Sayı

  • İslam ve Sanat

    Editör

    Kâinat Sâniinin ezelî kelamı ve kâinat kitabının tercumanı olarak Kur’an, insanın şu kainatta varoluş amacını şöyle özetler: Rabbini tanıma. Bu tanımanın düğüm noktasını ise "esma-i hüsna" oluşturur. Yani kâinatı sanatla yaratan Sâni-i Zülcelâlin güzel isimleri. Kur’an, birçok kez, "Bütün güzel isimler O’nundur" diyerek tanıtır Rabbimizi.

    Burada manidar bir husus "isim"le kalınmaması, o "isimler"in "güzel" oluşuna özellikle atıfta bulunmasıdır.

    Buradan çıkarılacak birçok dersten biri, doğrudan bu sayımızın kapak konusuna bakıyor. Rabbimizi "güzel isimleri" ile tanımanın yolu, işin "güzel"liğini dışlayan kuru ve soğuk rasyonalizmden değil; iç dünyamızı o "güzel"liğe açan bir zenginlikten geçiyor. San’at, işte bu noktada, her mü’minin önünde, hiçbir mü’minin elinin tersiyle itemeyeceği, bilekis itmemesi gereken bir imkân olarak duruyor.

    Nitekim, Kur’an’dan ve Resul-i Ekrem’den alınan "esma-i hüsna" derslerinin meyvesi olan Risale-i Nur’a giden yolun ilk basamağı bu açıdan manidar bir konum arzeder. İleriki yıllarda, Bediüzzaman’ın bir "tefsir önsözü" olduğunu belirttiği Muhakemat’ın iki "unsur"undan biri, doğrudan sanatla ilgilidir: "Unsuru’l Belâğat."

    Daha yolun başında "Unsuru’l Belağat" ile "Unsuru’l Akide"yi çalışan bir müellifin hayat çizgisi eşsiz bir Mesnevi’ye ve oradan Risale-i Nur’a ulaşmışsa, buradan hepimizin alacağı önemli dersler var demektir.

    Köprü’nün "İslam ve San’at"ı konu alan bu sayısının, bu bakımdan önemli çağrışımlara vesile olacağı ümidindeyiz. Bu sayıya katkıda bulunan değerli kalemlerin önemli bir bölümünün Risale-i Nur’dan beslenen ve bilhassa "san’at"la ilgili olan kişiler olması ise, bu sayıya ayrı bir boyut kazandırıyor.

    Dergide yer alan yazılar incelendiğinde, bu konunun aslında "geç bile kalınmış" olan, çok farklı açılardan çalışılmayı bekleyen bir konu olduğu görülecektir.

    Elinizdeki sayının bir yanda  "hüsn, cemal, kemal, muhabbet" gibi hakikatlerin daha bir yoğunlukla çalışılmasına; öte yanda Risale-i Nur’un ortaya koyduğu san’at ve belâğattan hareketle deyim yerindeyse bir "Risale-i Nur estetiği"nin teşekkülünde önemli bir basamak teşkil etmesi dileğiyle…