Köprü Anasayfa

Eğitim

"Güz 99" 68. Sayı

  • Bir Uluslaştırma Projesinin Aracı Olarak Halkevleri

    Suavi Akyay

    "İtalya’yı oluşturduk, şimdi de
    İtalyanları oluşturmalıyız."

    Massimod’ Azeglio

    18. yüz yıldan itibaren gelişmeye başlayan ve gittikçe evrensel ölçekte yaygınlığa ulaşan bir siyasi yapılanma biçiminin adı olan Ulus Devlet, Osmanlı Devleti’nin hemen ardından oluşan yeni devletin de meşruiyet temelini oluşturdu. Bu vaka tüm ulus-devlet yapılanmalarında olduğu gibi kavramsal bir kurguya göre şekillendirilmeye çalışıldı. Ancak kurguyla olgu arasındaki farklılık ve olgunun kurguya uydurulması zorunluluğu karşısında ulus/devlet yapılanması kaçınılmaz olarak toplumu dönüştürme projesi halini aldı. Yani ulus-devlet düşüncesi bir uluslaştırma projesiyle ortaya çıkmaktadır ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da öyle olmuştur. Özetle şöyle diyebiliriz önce devlet kurulur ve sonra millet inşa edilir. Uluslaştırma türdeş olmayanları yeni kavramlar ve değerler etrafında türdeş kılma çabasıdır. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin de kendi siyasi ve hukuki meşruiyetini aradığı insanlar topluluğu yani halk kurgudaki ulus değildir ve bu halkın ulusa dönüştürülmesi gerekmektedir. Yeni Cumhuriyetin kadroları da bu hakkı kendilerinde görmektedirler. " ….. Zira, ben, bazıları gibi efkâr-ı avâm-ı, efkâr-ı ulemâyı yavaş yavaş benim tasavvuratım derecesinde tasavvur ve tefekkür etmeye alıştırmak suretiyle bu işin yapılacağını kabul etmiyor ve böyle harekete karşı ruhum isyan ediyor. Neden, ben, bu kadar senelik tahsil-i âli gördükten, hayat-ı medeniye ve içtimaiyeyi tetkik ve hürriyeti tezevvük için sarf-ı hayat ve evkat ettikten sonra, avâm mertebesine ineyim. Onları kendi mertebeme çıkarayım, ben onlar gibi değil, onlar benim gibi olsunlar." diyen Mustafa Kemal, halkı dönüştürmeyi zihninde tasarlamıştır. (Köker, 1995, s. 172.)

    Dolayısıyla Cumhuriyet yöneticileri, kendi istedikleri doğrultuda yeni değer yargılarıyla yüklü bir birey ve ulus inşasına girişmişlerdir. İnkılaplar bir biri ardına devreye girmiş ve halk inkılaplar aracılığıyla uluslaştırılmaya çalışılmıştır. İnkılapları halka benimsetmek için çeşitli yollar arayan devlet yeni projeler ve yeni kurumlar geliştirmiştir.

    Ulus-devletler, türdeşleştirme ve be-nimsetme aracı olarak genellikle üç ana araç kullanırlar. Birincisi, okul (eğitim), ordu (zorunlu askerlik) ve sandıktır. Biz bu yazımızda yalnızca uluslaştırma sürecinde eğitimin rolü ve özellikle yaygın eğitim kurumu olan halkevlerinin uluslaştırmada ki rolü ve yapılanması üzerinde duracağız.

    Örgün eğitimde merkezi biçimde saptanan ders programlarına göre yürütülen zorunlu eğitim yoluyla genç dimağlara ulus bilincinin aşılanması yadsınamaz bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Zorunlu eğitim içinde yurttaş ‘adaylarına’ öncelikle ulusal dil öğretilmektedir. Diğer yandan ulusal tarih ve ulusal coğrafya ders müfredatının değişmezleri arasında yer almaktadır. Ernest Gelner, Renan’ın ünlü plebistinin her gün olmasa bile, en azından her ders yılı açılışında gerçekleştiğini belirtir. (Erozden, 1997, s.124) Genç kitleleri zorunlu eğitimle uluslaştırmaya çalışan devlet, yetişkinlerin de hedeflenen "vatandaş" olmaları için yollar aramış ve halkevlerini kurmuştur. C.H.P programında yer alan ifadeler de görüşümüzü doğrulamaktadır. " Klâsik okul yetiştirmesi dışında, yığına, devamlı ve Türkiye’nin ilerleyiş yollarına uygun bir halk eğitimi vermeği önemli görürüz. Bu hizmet için çalışan Halkevlerini devlet, imkân elverdiği kadar koruyacaktır." (Parla, 1995, s. 77)

    Halk evleri 19 Şubat 1932’de kurulmuştur. İlk olarak 14 merkezde (Afyon, Ankara, Bolu, Bursa, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Eminönü, Eskişehir, İzmir, Konya, Malatya, Samsun) Halkevi açılmıştır. Halk evlerinin kuruluş amacı; Kemalist ideolojinin ve C.H.P’nin ilkelerini yaymak ve bunların parçası olan inkılapların yerleşmesini sağlamaktır. Bu amacı İnönü şöyle ifade etmiştir; "Halkevleri, CHP’nin kendi prensiplerinin ne olduğunu ve bu prensiplerin memlekette nasıl tatbik edildiğini her gün halkımıza söylemek için başlı başına bir merkezdir." (Yeşilkaya,1999, s. 63) Amaç, yeni bir toplum, yeni bir hayat tarzı ve bu yeni hayat tarzının gerektirdiği alışkanlıklar, davranış-düşünüş biçimleri, sanat, müzik zevki ve eğlence biçimlerini değiştirmek, kısacası kafa yapısını yeniden şekillendirmek ve ‘halkı terbiye etmektir.’ Terbiye etmektir diyoruz çünkü, C.H.P’nin Kurultay kararları ve 1940 tarihli Halkevleri Öğreneği (talimatnamesi) incelenirse ‘terbiye’ ‘halk terbiyesi’, ‘mürrebbi’ ‘toplumun mürebisi olan halkevleri’, ‘telkin’ gibi sıfatlara çok sık yer verildiği görülecektir. Toplumun mürebbisi olan halk evleri ile ‘telkin ve terbiye’ yoluyla halka ‘doğru’ tezler aşılanacak ve yeni Cumhuriyete uygun vatandaşlar yaratılacaktı. Bu konuda yalnızca, dönemin C.H.P Genel Sekreteri Recep Peker’in söylediklerine bakmak yeterli olacaktır: "Ulusça teşkilatlanma, halk terbiyesi işle-rimiz de planlanacaktır. …… Klasik mektep terbiyesinden başka halk yığınlarını geniş bir halk terbiyesine kavuşturmak için —göğsüm kabararak söylüyorum— Atatürk’ün bu yüce kürsüden övücü bir dille bahsettikleri halkevlerini halk terbiyesine esas olacak şekilde genişleteceğiz." (Parla, 1995 s. 134).

    Halkevlerinin gerek kuruluş amacı ve gerekse yapılanmaları incelendiğinde C.H.P’nin bir organı olduğu hemen göze çarpar. Parti tartışmasız halkevlerine hakimdir. Dolayısıyla C.H.P’nin elinde, inkılapların halka ulaştırılması ve benimsetilmesi görevini üstlenen bir araçtır halkevleri. 1938 tarihli C.H.P Halkevleri Öğreneği, bu kurumun örgütlenmesini açıklamaktadır. Her ne kadar halkevlerinden siyasi parti farkı gözetilmediği söylense de, halkevleri faaliyetlerine, partiye üye olan ya da olmayan herkesin katılabilmesine rağmen parti yönetim organlarında çalışabilmek için C.H.P üyesi olmak şarttır. (madde 1) Halkevlerinin açılmasını Parti Genel Yönetim Kurulu, Halkevlerinin kurulması ve düzenlenmesini bulunduğu yerin il, ilçe veya nahiye Parti Yönetim Kurulu sağlar. (madde 2) Ayrıca Ankara Halkevi’nin başkanı Parti Genel Yönetim Kurulu tarafında seçilir. (madde 3) Halk evlerinin başkanlar, bulundukları il, ilçe, nahiye Yönetim Kurulu üyeleri tarafından seçilir. Görevleri İl Parti Yönetim Kurulu tarafından onaylanır. (madde 24) Halk evleri yönetim kurulları yılda iki defa Parti Genel Sekreterliğine şubelerin çalışmaları hakkında bilgi gönderir. (madde 31) (Yeşilkaya, 1999, s. 78-79) Görüldüğü gibi Halkevleri C.H.P’nin propaganda organı durumundadır.

    Bütün bunların yanında, Tevfik Çavdar, Halkevlerinin kuruluş nedenin, 1930 yılı Dünya Ekonomik Bunalımı’nın Türkiye’de-ki etkileri karşısında, devletin ekonomik ve toplumsal hayatın her noktasına müdahale ederek daha merkezi ve sert bir düzen getirmek istemesi olduğunu savunmaktadır. ( Çavdar, 1986, s. 879)

    Halkevlerinin işlevleri incelediğinde bu amacı daha da belirgin olarak görmek mümkündür.

    Halkevlerinin İşlevleri:

    1- Devrimin aşılanması: Yukarıdan dayatmacı bir tavırla yapılan inkılapların halk tarafından benimsenmesi gerekiyordu. Aksi takdirde yeni devlet siyasi meşruiyetini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirdi. Dolayısıyla halkevlerinin belki de en önemli işlevi devrimleri halka benimsetmekti. Bu hedef C.H.P’nin parti programında da yer almıştır. "Devrimleri halkın ruhuna sindirecektik. Mademki Atatürk yapıyor, mademki Cumhuriyet’in işidir, elbette hayırlıdır diye ne de olsa bir nevi tevekküle, pasif rızaya benzer bir inanla kalmasına gönlümüz razı değildi. (Yeşilkaya,1999, s. 72)

    2- Geşmişe ait izleri silmek: Yeni kurulan devlet, kendisine yeni bir ulus yaratırken geçmişle adeta hesaplaşmaya gi-rişmiş ve önceki döneme ait ne varsa adeta yok saymış ve yok edilmesine çalışmıştır. Bu fikir Halkevlerine de aktarılmış ve hatta 1938 tarihli Halkevleri talimatnamesinde halkevlerinin bu düşünceyle çalışması gerektiği belirtilmiştir. "….Tarihe geçmiş kurumların cemiyet yapısının en derin tabakalarına kadar işlemiş kökleri sökmek, cumhuriyet ve devrim esaslarını bütün ruhlara ve fikirlere egemen kutsal insan şartları halinde perçinlemek ödev ve yükümü karşısındayız. (Yeşilkaya,1999, s. 73)

    Gerçektende halk evlerindeki yayılan düşünceler ve yapılan faaliyetler arasında Osmanlı kültürüne ait izler bulmak oldukça güçtür. Osmanlı reddedilmiş ve yerine, Halkevlerinde de geçmiş yüzyıldan beri bir ‘hülya’ olan batılılaşma uğruna Avrupa kültürüne ver verilmiştir.

    3- Kaynaşmış Kütle yaratmak: Kafası yeniden ve batılı kavramlarla şekillendirilen halk yeni anlayışla yeni bağlarla bir birine bağlanmaya çalışılıyor ve yeni çimentolarla kaynaşmış bir kütle yaratılmak isteniyordu. Bu durumu, Recep Peker nutkunda şöyle ifade eder; "Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Halkevleriyle takip ettiği gaye, milleti şuurlu, birbirini anlayan, birbirini seven, ideale bağlı bir halk kütlesi halinde teşkilâtlandırmaktır. Halk evlerinin gayesi ulusu kaynaştırmak, sınıfsız katı bir kitle haline getirmektir." (Yeşilkaya,1999, s. 74)

    Türdeşliği arayan rejimin mürebbileri ‘türdeşlikle’ tek tipliği karıştırmış ve kaynaşmış kütle yaratacağız derken ‘tektip’ insan ve toplum oluşturma yanılgısına düşmüşlerdir. Bu tek tipleştirme CHP’in 1938 tarihli öğreneğinin 19 maddesinde açıkça görülmektedir; " Halkevleri çatısı altında derin içdemlik ve arkadaşlık duyguları hüküm sürer. Bu sebeple herkese yanı şekilde davranmak fikrine aykırı bir hareket düşüncesi Halkevler’inde yer bulamaz." (Yeşilkaya,1999, s. 75)

    4- Laiklik: Yeni devletin yöneticileri, oluşturmak istedikleri ulusun özellikleri arasında ‘din’ unsuruna yer vermek istemediler. Hemen hemen tüm toplumsal alanlardan dini çıkarmayı ve bireyin dünyasında ki dinsel değer yargıları yerine yeni değer yargıları yerleştirmeyi hedef edindiler. Fertlerin dinsel saiklerle hareket etmeleri istemiyordu ve muasır medeniyetler seviyesine çıkmanın engeli olarak görülüyordu. Bu düşünceler halk evlerine de hakimdi. Halkevleri bir nevi yeni Türkiye’de halkın camiler dışında toplanma merkezleridir. Ayrıca, yapılan faaliyetler ve düşüncelerde dine kesinlikle yer yoktur. Dolayısıyla dinden arındırılmış ve seküler bir toplum düzeni oluşturulmaya çalışılmıştır.

    5- Canlandırma: Kaynaşmış bir kitle o-luşturmak için, panayırlar, festivaller, gezi-ler, müzikli ve danslı aile toplantıları ile canlandırılmasına ve hareketlendirilmesine çalışılır. Balolar, kadın ve erkeğin birlikte katıldığı ilk toplantılar olarak, sosyal yaşantıda önemli bir değişimdir. Halkevleri nişan ve nikah törenleri içinde kullanılır. Böylece halka yeni anlayışlar ve davranışlar kazandırılmakta birlikte hedeflenen toplumun oluşması için yeni toplumsal ilişki şekillerine alıştırılmaktadır.

    6- Terbiye: Doğru bilginin kendilerin de bulunduğu fikrinden hareket eden yöneticiler halkı ‘eğitilecek", ‘ terbiye edilecek’ ve doğruya kavuşturulacak bir kitle, ‘yığın’ olarak görmektedirler. Bu konuda Milli Şef İnönü’nün sözleri dikkat çekicidir. "Halkevleri’nde milli ve içtimai hayatın temelleri, terbiye suretinde, tedris suretinde, konuşma suretinde mütemadiyen kurulmalıdır." ( Yeşilkaya,1999, s.76)

    7- Telkin: Halkevleri en önemli işlevlerinden birisi de, inkılaplar ve hedeflenen yeni toplum projesi çerçevesinde Kültür Telkini’dir. Çeşitli yollarla halka nasıl olmaları gerektiği söyleniyordu. Halkevlerinin sahip olduğu her şubenin yaptığı temel işlevlerden birisiydi telkin. Telkinin, birden ‘sağnak’ gibi değil yavaş yavaş ve disiplinli bir şekilde yapılmasına isteniyordu.

    8-Güven verme ve onore etme: Halkevleri yayınları, halka nasıl olacakları ve neleri bilmeleri gerektiği konusunda yaptığı telkinin yanısıra güven halka ‘telkin’ eden ve yüksek bir kültürden ve asil bir milleten olduğuna, azimle çalıştığı zaman aşamayacağı hiçbir engelin olmadığına inandırılmaya çalışılır. Bu konuda 1935 tarihli C.H.P. parti programında yer alan ifadeler dikkat çekicidir. "Türk Milleti, o kadar derin ve tükenmez bir hayat Hazinesi idi ki medeniyet beşiği olan yurdundan uzaklarda bile relerde dolaşmış, nerelerde yerleşmiş ise oralarda bir kültür ve enerji unsuru olmuştur." (Yeşilkaya,1999, s. 78)

    Tüm bu işlevleri, Halkevleri sahip olduğu dokuz kolla yerine getirmeye çalışmıştır. Halkevleri şubeleri incelendiğinde bu işlevlerin nasıl yerine geti-rildiği daha somut bir şekilde görülecektir.

    Halkevleri’nin Kolları

    1- Dil ve Edebiyat Kolu: Halkı eğitmeyi ve kendi istediği doğrultuda dönüştür-meyi hedef edinen halkevlerinin bu şubelerinde, konferanslar düzenlenmekte, konuşmalar yapılmaktadır. Yapılan konferanslar hoparlörlerle halka dinletilirdi. Konferanslara kitleleri çekebilmek için piyes veya müzik gibi araçlar kullanılıyordu. Halkevlerinin telkin işlevini daha iyi yerine getirebilmesi için bu şubelerde halkı etkileyecek konuşmalar yapabilen hatipler de yetiştirilmiştir.

    Ayrıca bulundukları yerlerde Türk Dil Kurumu’nun bir üyesi gibi çalışan Dil ve Edebiyat şubeleri öztürkçenin gelişmesi ve yayılması için çalıştılar. Bu görev kendisine 1938 tarihli CHP Halkevleri Öğreneği 36.maddesiyle verilmiştir: " …ana Türk dilinin halk arasında yaşayan kelimeleri, terimleri, eski ulusal masalları, atasözlerini araştırıp toplar." (Yeşilkaya,1999, s. 83)

    Bu kolun en önemli görevlerinden biride dergi çıkarmaktır. Halkevleri 19 yıl boyunca 77 dergi çıkarır ki bunların en önemlileri Ülkü ve Halkevi Dergisi’dir. Buralarda bir çok rejim yanlısı kalem yetişmiştir.

    Diğer bir faaliyet alanı ise kitap yayınıdır. Halkevleri 1932-1939 yılları arasında konusu, genel, sosyal bilimler, edebiyat, tarih ve coğrafya alanında bir çok kitap yayınlamışlardır. Şubenin diğer bir görevi de ulusal bayram ve büyükleri anma günleri düzenlemektir. Böylece aynı fikir etrafında toplanmış ve kaynaşmış bir ulus oluşturulmaya çalışılır.

    2- Ar (Sanat) Kolu: Yeni bir hayat tarzı telkinin en önemli yollarından biride sanat şubesidir. Dönemin C.H.P zihniyetinin sanata yüklediği görevi tespit için yine parti programına bakmak yeterli olacaktır. " ….telkin ve terbiye her seviyede kafa ve ruh için tesirli kılabilen bir sanat şubesi inkılap memleketlerinin ve inkılap müesseselerinin ilk ele alacağı çaredir. (Yeşilkaya,1999, s. 85) Görüldüğü gibi sanat bir ‘mürebbidir’ ve devrimin emrindedir. Halkevleride C.H.P yöneticilerinin. Dönemin ikinci önemli ismi İsmet İnönü halkevlerine hedef belirlemektedir: "Halkevi, vatanda güzel sanatlara muhabbeti ve güzel sanatlardan vatandaşların terbiyesi için, vatandaşın azminin kuvvetlendirilmesi için nasıl istifade edileceğinin telkin eden bir toplantı yeri olmalıdır. Güzel sanatlar, yalnızca yüksek bir insan cemiyetinin temeli olan ince ve güzel hisleri terbiye eden vasıta değildir. En sert iradeleri de yetiştirmeye vasıta olan başlıca bir münebbih başlıca bir yürütücüdür. Bütün Halkevlerini güzel sanatları sevmeleri ve sevdirip yaymaları için bir heyecan duymağa teşvik ediyorum." (Yeşilkaya,1999, s. 85)

    Bu düşüncelerle hemen her alanda faaliyetler yapılmaya başlandı ama en ilginci müzik alanında yaşandı. Gelenek-sek müzik kültürü reddedilerek garbın müzik anlayışına geçilmek istenmişti. 1935 tarihli C.H.P programında yer alan ifadeyle; "fasıl ve saz musikinin esaretine düşmeden garp musikisi zevkinin aydınlığına çekmekte ve onlara (çocuklara) dersler vererek kabiliyetlerini doğru ve düzenli yola sevk etmektedirler (halkevleri)." halkevlerindeki müzik anlayışı ortaya konmuştur. (Yeşilkaya, 1999, s. 87) Bu düşünceler doğrultusunda 1940 yılında çıkarılan Halkevleri Çalışma Talimatnamesinde "keman, ut, cümbüş, kanun, ney’ gibi geleneksel kültürün müzik aletlerinin kullanılamayacağını" belirtilmiştir. Ayrıca C.H.P’nin 1935 tarihli programında " memleketin her köşesinde, halkın içinde, halkın ruhuna sindirmek için, garp tekniğinin yeni ve sâlim musiki zevkinin devamlı ve amelî telkinini yapmaktadırlar" ifadesi yer almaktadır. (Yeşilkaya,1999, s.87- 89) Görüldüğü üzere Müzikteki yeni moda ve hedef batı müziği ve halk müziğidir. Geleneksel kültürün ürünü olan tasavvuf müziği ve sanat müziği adeta yok sayılmıştır.

    Bu şubenin bir diğer görevi de halka ulusal marş ve şarkıları öğretmek ve önemli günlerde marşların, ‘beraberce bir ağızdan’ söylenmelerini sağlamaya çalışmaktır’ (Yeşilkaya,1999, s. 90) Dönemin toplum mühendisleri bu yolla her halde ulus olma ve aynı gayeye bağlanma hissinin halkta yaratılması amacını güdüyorlardı. Ayrıca, "Ulusal rakısların’ yanında " zevkli garp dansları" na yer vermek amaçlanır. Bu rakslar da en dikkat edilen husus kadın ve erkeğin bir arada olmasıdır. Yine 1940 ta-rihli Halkevleri Çalışma Talimatnamesinde "….Bu rakıslarda bilhassa kadınlı ve erkekli beraber oynananları tercih edilmelidir." ifa-desi yer almaktadır. (Yeşilkaya, 1999, s. 91)

    Halkı dönüştürmenin en iyi araçlarından biriside ‘en yorulmaz mürebbi’ olan radyodur. Halkevleri, meydanlarda ve bahçe-lerde Ankara Radyosu’nu hoparlörlerden dinletir. 1935 tarihli C.H.P. programında şu ifadeler yer almıştır. "Parti radyoyu ulusun kültür ve sayısal eğitimi için en değerli araçlardan sayar." (Parla, 1995, s.78)

    3- Gösteri (Temsil) Kolu: Halkevle-ri’nde yalnızca C.H.P Genel Yönetim Kurulunca seçilen veya Kurul tarafından yazdırılan piyesler oynanabilir. Bu şubenin görevi, Halkevlerinde hareket uyandırmak, gençlerin yetişmesini sağlamak ve memleket ve cemiyet için faydalı telkinlerde bulunmaktır. Piyeslerde kadın rolleri asla erkeklere verilmez. Sinema gösterilerinin yaygınlaştırılmasına çalışılır. Tiyatro ve konserler gibi bedava olan sinema gösterilerinde filmler C.H.P’nin veya Hükümetin gönderdiği ya da Halkevi İdare Heyetinin satın alacağı filmlerdir. ‘Tezli’ bir piyes ile 136 halkevinde 136000 den fazla yurttaşa bir iki gün içinde bir fikrin telkin edilebileceği hesaplanır. Halkev-lerinde oynanan Piyeslerde Osmanlı Devleti ya işlenmemiştir ya da olumsuz yanları ile alınmıştır. (Yeşilkaya, 1999, s. 94)

    Tiyatroyu sevmeyen, kadına sahnede yer vermeyen; " bu zihniyet artık boğulmuştur, artık sesini yükseltemez; eğer kısık sesle söyleniyor görünürse Halkevi’nin ilk işi bu sesi hükümsüz kılmak için en esaslı tedbiri almak, en tesirli telkinleri yapmak olacaktır." (Yeşilkaya,1999, s. 63) 1935 ta-rihli C.H.P programında yer alan bu ifadeler halkevlerine hakim olan düşünceyi açıkça ortaya koymaktadır.

    4- Spor Kolu: Halkevleri öğreneğinde en çok yer alan şubelerden biridir. Gençlik ve ulusal eğitimin parçası olarak görülen spor ve beden eğitimine karşı ilgi uyandırmak ve bunları bir kütle hareketi haline getirmek amaçlanır. Spor şubesinde milli sporlara olarak güreş, yağlı güreş, cirit, avcılık desteklenir. Aynı zamanda boks, eskrim, yüzücülük, küreğe de yer verilir. Denizlerle çevrili olan ülkemizde herkesin yüzme bilmesi gerektiği vurgulanır. Bisikletli geziler düzenlenir. Garplı sporlar tenis ve eskrim yapılır.

    " Yurttaşlara modern sağlık anlayışının esası olan ev ve oda jimnastikleri öğretmek ve bunun günlük yaşayışın en lüzumlu bir aracı olduğuna herkesi inandırmak şubenin önemli görevidir." (Yeşilkaya, 1999, s. 100)

    5- Sosyal Yardım Kolu: Bu kolun esas görevi, Halkevi’nin bulunduğu bölgede yardıma ihtiyaç duyan kimsesiz kadınlar, çocuklar vb. için cemiyetin sevgenlik ve yardım duygularını uyandıracak araç ve yol gösteriminde bulunmaktır. Şube gerekli kaynağı bulmakla görevlidir. Müsamere, eğlenti, gezi vb. hazırlar. Vilayet Merkezlerinde şube, parasız bir muayene açmaya çalışır. Köycülük şubesiyle ortak çalışır ve köy gezilerine doktorların da katılımını sağlar.

    "Türk milletini kaynaşmış bir kütle yapmak yolunda, halkın birbirinin sevinç ve dertlerine ortak olmalarını telkin" eder. (Yeşilkaya,1999, s. 100-101)

    6- Halk Dershaneleri ve Kurslar Ko-lu: Amaç saltanat zamanında cahil bırakılan halkın düzeyini yükseltmektir. Pratik hayat bilgileri öğreterek halkı bilgilendirmektir. Latin harflerinden sonra unutkan bir toplum yaratılmak istenmiş ve yeni harflerle yeni kavramlar insanlara öğretilmeye başlanmıştır. Halkevlerinde, genel eğitimi sağlayacak Türkçe, okuma yazma, yabancı dil, fen, zanaat, tarih, yurt bilgisi, sosyal bilgiler, daktilo, hesap tutma usulü, dikiş, nakış, ütü, şapkacılık, çiçekçilik, yöreye göre bağcılık, arıcılık, motorculuk, elektrikçilik vb. meslek sağlayacak kurslar açılır.

    7- Kitapsaray ve yayın Kolu: Kü-tüphane, Halkevi’nin ilk kurulma şartlarından birisidir. Bu nedenle binalarda kütüphane ve bir okuma odası bulundurulmalıdır. Yörede kütüphane olsa bile halkevi kendi kütüphanesini kurar. Kitabın bir ihtiyaç olarak algılanmasına çalışılır. Ancak, halkevine girecek kitaplar halkevleri çalışma talimatnamesi ile belirlenmiştir; "Dini mahiyette olan, Türk inkılâbı ideolojisine uymayan, yabancı rejim ve ideolojileri tasvir eden, alelumum milli ve realist görüşler dışında kalan hurafeleri, geri ve irticaî zihniyeti istihdaf eden, bedbinlik telkin eden, cinayet, intihar gibi vakaları tasvir eden, şehvet ve ihtiras temayüllerini kamçılayan ve gençliği, sıhhata muzır iti-yatlara teşvik eden eserler Halkevi kütüphanelerine konulamaz. (Yeşilkaya, 1999, s. 103)

    8- Köycülük Kolu: Köyün ihyasına çalışılır. Köy imarından hareketle memleketin imarına gidilir. Köylülerin kır bayramlarına katılımı sağlanır, okuma yazma kursları açılır ve sağlık sorunlarının çözülmesine çalışılır. "……..insan muaye-neleri için doktorların, mahsul muayenesi için ziraatçıların, güzel sözler söylemek ve güzel sözler toplamak için edebiyatçıların, halkı garp musiki zevkine alıştırmak ve halktan yerli havalar almak için musikişinasların" köye gitmesi istenir. Ancak, köylüye "Bütün fikirler ve yenilikler sağanak halinde" verilmemelidir. "Planlı ve ülkülü çalışma" esastır. (Yeşilkaya, 1999, s. 105).

    9- Müze ve Sergi Kolu: Müze şubesi, bulunduğu çevrede yer alan tarihi eserlerin korunması için gerekli resmî kurumları bilgilendirir, özel cemiyetleri desteler. Tarihi anıtların fotoğraflarını aldırır ve mümkünse modellerini yaptırır. Tarihi değeri olan eski yazılar, kitap kapları, tezhipler, divanlar, minyatürler, çiniler, halılar ve nakışlar gibi ulusal kütür belgeleriyle eski kılıçlar, yatağanlar gibi Türk etnografya belgelerini toplamaya çalışmak yolu ile yöresel müzelerin gelişmesine ve kurulmasına hizmet eder. Müzecilik ulus devletlerin tarihi süreklilik fikri yaratmak için başvurdukları yollardan birisidir. Bunun farkında olan C.H.P. yönetimi, müzeciliğe 1935 tarihli parti programının Ulusal Eğitim bölümünde yer vermişlerdir: " Müzeleri-mizi zenginleştirecek kıymetteki tarih eserlerinin toplanmasına ve bu erge ile kazılar yapılmasına önem verilecek ve eski eserlerin sınıflanmasına ve gerekenlerin, bulundukları yerlerde iyi korunmasına özen gösterilecektir." (Parla, 1995, s. 76) "Parti, bir devrim müzesi kuracaktır. Bunu halka devrim fikir ve duygularını aşılamak için etkin araç sayarız. (Parla, 1995, s. 77)

    Bir halkevinin açılabilmesi için bu şubelerden en az üçüne sahip olması gerekiyordu. 1950 yılına gelindiğinde 478 halkevi ve 4322 halkodası bulunmaktaydı. Bütün il merkezlerinde, bir çok ilçe mer-kezlerinde ve hatta bazı köylerde bile Halkevi vardı. En hızlı ve etkin olarak çalıştığı yıllar 1932-1940 yıllarıdır. Bu dönem içerisinde halkevlerinde, 23.750 konferans, 12.350 temsil, 9.050 konser, 7.850 film gösterisi, 970 sergi halka sunulmuştur. Halkevlerinin açtığı kusurlardan yararlananların sayısı 1940’ta 48000’e ulaşmıştır. Ancak, halkın C.H.P’nin yerine Demokrat Parti’yi getirmesiyle birlikte, gerek Halkevlerinin C.H.P’nin bir organı gibi olması gerekse DP’nin halkın C.H.P’nin uygulamalarına karşı tepkisini dillendirmesi sebebiyle ortaya çıkan siyasi çekişme döneminde halkevleri kapatıldı. 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından yeniden örgütlenmesine izin verilmesine rağmen malvarlıkları iade edilmedi. 1971 yılında Halkevlerinin Kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı konuşmada İsmet İnönü, Halkevlerinin kapatılmasını hayatının en büyük başarısızlıklarından biri olarak tanımlamıştır. Eylül’de Dernek Yasasıyla yeniden kapatıldı. Günümüzde Halk Eğitim Merkezi adı altında illerde kurs merkezi olarak böyle bir gelenek devam ettirilmektedir.

    Olumlu ve olumsuz yönlerine rağmen Halkevleri Cumhuriyet döneminde uygulanmış önemli bir yaygın eğitim dene-yimidir. Halkın ve köylünün kültürel düzeyini yükseltmeye yönelmişlerdir. Çavdar’a göre bu özelliklerin başarısızlıklarının temeli olmuştur ve çağdaş uygarlık seviyesine çıkmayı yüzeysel bir batılılaşma olarak algılamaları, Türk halkını üstün kılabilecek iç dinamikleri hiçbir zaman yakalayamamıştır. Ancak, halkın uluslaştırılmasında önemli görevler icra etmişlerdir. Halka yeni anlayışların benimsetilmesi ve geleneksel kültürün yok edilmesinde resmi ideolojiye çok önemli mevziler kazandırmıştır ancak halktan kopuk uygulamalar nedeniyle istenen hedefe ulaşamamış ve siyasi çekişmeler sonunda da kapatılmıştır.

    Kaynakça

    Erözden, Ozan (1997) Ulus-Devlet, İstanbul, Dost Kitabevi.

    Köker, Levent. (1995) Modernleşme Kemalizm ve Demokrasi, İstanbul, İletişim Yayınları.

    Tevfik Çavdar (1983) Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, c.4, İstanbul. İletişim Yayınları

    Yeşikaya, Neşe G. (1999) Halkevleri: İdeoloji ve Mimarlık, İstanbul, İletişim Yayınları

    Parla, Taha, (1995) Kemalist Tek-Parti İdeolojisi ve CHP’nin Altı Ok’u c.3, İstanbul, İletişim Yayınları