İnsanlığın En Uzun Yüzyılı
"Kış 2000" 69. Sayı
Cahit Külekçi
Giriş
Eğitim, insan psikolojisinin farklı yansımaları arasında, ‘ihtiyaç’ olma bakımından ortak bir temsili noktaya sahiptir. İletişim esasına dayalı olarak eğitim, insan tabiatından gelen köklü isteklere ve bu isteklerin öngördüğü faaliyetlere referans eder. Ne ki; insan, sosyal hayatını, bunun yanı sıra manevi hayatını eğitim faaliyetlerinin sonucunda şekillendirmek durumundadır.
Eğitimin, kültürlere göre çeşitlilik göstermesi, özel çizgilere sahip olması, zaman/mekan değişiminin mantıksal bir sonucu olarak göze çarpar. Ne var ki, tarih boyunca varlığını kabul ettiren eğitim, bir kurum olarak kendine has geleneğe sahip olamamış, tüm insanlığa hitap edebilecek müşterek bilgi birikimine ulaşamamıştır. Buna mukabil, insanlara ‘mürşid’ olma özelliğine sahip peygamberlerin ve söylemlerinin, ümmetlerin eğitimi hususunda ortak bir bildiriye sahip olduğunu ileri sürmek, sanırım, yanlış olmayacaktır. Binaenaleyh, aynı kaynaktan beslenenlerin aynı şeyleri söylemesi doğaldır.
Dolayısıyla, ‘Kutsî Kaynaklar’ olarak belirttiğimiz Kur’an ve Hadis de ilk etki alanından başlayıp sonraki alanları da içine alarak, müşterek bir ‘eğitim’ bildirisini insanlığa sunmuşlardır.
Genel olarak bu yazının çerçevesini, kutsî kaynaklarda vurgusu yapılan, eğitim teknolojisi ve eğitim metotları çizecektir.
A) Eğitim Teknolojisi
Eğitim teknolojisi teriminin akla getirdiği ilk konular; eğitim-öğretim araçları, yardımcı aletler…gibi klasik konulardır. Bu terim, bu anlamıyla ilk kez altmışlı yılların başında kullanılmaya başlanmışsa da kapsam olarak oldukça geniş bir tarihe sahiptir.1
Konu, sadece eğitimde kullanılan araçlarla sınırlandırılamaz. Bunun yanında eğitim teknolojisi, eğitimin hedeflerini ve bu hedefler doğrultusunda ne gibi hususlara sahip bireylerin yetiştirileceği üzerinde durur. Nitekim, Rowntree, eğitim teknolojisini kavram olarak eğitime eşit görür. Ona göre eğitim teknolojisi, öğretim programları, öğrenme deneyimleri ve onlarla ilgili olan pratik problemleri tasarım, değerlendirme ve geliştirmedir.2
Asıl üzerinde durmak istediğimiz konular da bunlardır. Şu halde, eğitim teknolojisini yani eğitimin hedeflerini, Kur’an ve Hadisi göz önünde tutarak, başlıklar halinde özetlemeye çalışalım:
a) Ahlaki Olgunluğa Erişim
“Ben ahlakı tamamlamak için gönderildim.”3 hadis-i şerifinde göze çarpan ahlak kavramı ile, “Muhakkak sen büyük bir ahlaka sahipsin.”4 ayetindeki ahlak kavramı, Peygamber Efendimizin şahsına mükemmel şekilde dercedilen melekenin tavsifidir. Ahlakların en güzeli ile yaratılan Peygamber Efendimizin, kainatta eksik olan ahlakı tamamlaması ancak çerçevesi çizilen faaliyetler bütünü ile mümkün olacaktır. Bu bütüne ‘ahlaki eğitim’ ya da ‘ahlak eğitimi’ demek de olasıdır.
Somut bir açılımla, ahlak eğitiminin temelindeki dinamizm “Emr-i bi’l ma’ruf nehy-i ani’l münker’ dir. Bu mekanizma aynı isimle hem Kur’an’da hem hadislerde sık sık tekrarlanır.
Zihinsel ve kuramsal temellere bağlı olan bireyin, toplum içerisinde manevi problemlerden kaçınması ve etrafındaki insanları bu problemlere karşı uyarması bahsettiğimiz iyiliği emr, kötülükten nehy denkleminin içine girer. Nitekim, Rab (Terbiye Edici) isminin gerekliliğini başta Peygamber Efendimizin şahsında, yayılımını sair insanlarda görebilmekteyiz.
İyi olarak bilineni emretmek, kötü olarak bilineni yasak etmek ve bunları yaparken bir tür eğitim esasını vücuda getirmek peygamberlerin ümmetlerine ilettiği en büyük çabalardan birisini özetler.
b) Özel Eğitim
Eğitimin bir başka boyutu da özel (bireysel) eğitimin insana sunduğu sınırlandırmadır. Bu sınırlandırma, en kısa tabirle ‘i’tidal’ dir.
‘Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma.’5 ayetinde vurgulanan ölçünün i’tidal yani her şeyin hayırlısının orta yolu6, bireysel eğitiminin amacının merkezinde yer alan bir ritüeldir.
Ancak, i’tidal kavramıyla dikkat çekmek istediğim asıl nokta “ölçülü davranma”dır. Özel eğitimin belki de en önemli köşe taşı olan ölçülü davranma, eğitimin hedeflediği ‘örnek insan tipi’ nin bir özelliğidir. ‘Allah’ın seni gözettiğini görüyormuşçasına hareket et. Sen Onu görmüyorsan da O seni muhakkak görüyor.’7 hadisinin yansıtmış olduğu tavırda yine ölçülü davranmaya yönelik bir tavırdır.
Şu halde, özel eğitimin merkezinde yer alan i’tidali çevreleyen bir başka önemli kavram da ölçülü davranmadır.
c) Toplumsal Eğitim
Ahlaki eğitime bağlı olarak anlaşılabilecek bir eğitim esası olan toplumsal eğitim, özel olarak bireylerin eğitimleriyle ilgilenmenin yanı sıra toplum içerisinde oluşturulması gereken müesseselerin yapılarıyla ilgilidir.
Komşuluk, kardeşlik, iyi geçinme, merhamet duygusu, içtimai meselelere karşı ortak bir tavır belirleme, adalet duygusu… gibi toplumu doğrudan ilgilendiren meselelerde Kur’an-ı Kerim’in yanı sıra Hadisler, risaleler, hatta muharrif kitaplar olan Tevrat, İncil, Zebur, semavi olmayan dinlerin doktrinleri…ve daha pek çok yönlendirici, insanları sürükleyici materyal bir takım çözümler sunmaktadır.
Bu müesseselerin topluma sağladığı yararlar, bu yazının konusu olmasa da, diğer dinlerden farklı olarak İslam Dini’nin, müesseselerin temeline Allah rızasını koymasının altını önemle çizmek gerekiyor.
d) Akıl ve Ruh Eğitimi
Modern eğitimin en büyük çıkmazlarından birisi, akıl eğitiminin yanında gelişti-rilmesi beklenen ruhi eğitimi, ihmal etmesidir.
Bir çok felsefi kavram ortalıkta başıboş dolaştığı halde, manevi sahada eksikliği yadsınamaz bir gerçeklik olan eğitim, bireylerin pek çok konuda eksik yetişmesine zemin hazırlamaktadır. Dini literatürden yoksun olarak yetişen zihinler, toplum içerisinde yaşanan vakıalar karşısında öğrendiklerinin çaresiz kalışını hayretle izlerken, pek çoğunun bu tür şartlarda yok olduğunu müşahede edebiliriz. (Günümüz-de bu yok oluşa en açık örnek intiharlardır.)
Buna muhalif olarak, Katip Çelebi’nin bildirdiğine göre, ‘Fatih’in yeniden düzenlediği medresenin programında felsefi ve dini ilimler bir arada bulunuyordu. O sırada bir alimin şerefi, akli ve nakli ilimlerdeki ihatası ile ölçülüyordu. Fakat Kanuni’den sonra akli ilimler ‘felsefiyattandır’ deni-lerek programdan çıkartılmıştır. Sadece hafızaya yüklenmek, akli bir davranış değildi. Neticede ne akıl kaldı, ne nakil…’8
Buradan da anladığımıza göre, felsefe—ki o zamanlar akli ilimlerin tümüne bu ad veriliyordu.—ve din ilimlerinin birbirinden ayrılması eğitimi çıkmaza sürüklemiş, Kanuni zamanından sonra başlayan eğitim faciası -belki- şekil değiştirerek günümüze kadar gelmiştir. Gerçi, II.Mahmud ve Abdulhamit dönemlerinde kısa süreli iyileşmeler görülmüşse de sonraki zamanlar için bu iyileşmeler yön verici olamamıştır.
‘İlim, mü’minin yitik malıdır. Onu nerede bulursa alsın.’9 hadisinden de açıkça anlaşılıyor ki; müsbet ilimlerle dini ilimler eşit haklara ve öneme sahiptir. Bu doğrultuda, ‘düşünmek,bilmek’ le ilgili ayetler de yukarıdaki sonucu doğrular niteliktedir. (Ayetlerle ilgili olarak bkz. Bakara Suresi, 44, 73, 75, 76, 164, 170, 171, 242/ Al-i İmran Suresi, 68, 118/ Maide Suresi, 58, 100/ Yunus Suresi, 16, 42, 100…)
Netice olarak, eğitimde, herhangi bir cinsiyet ayrımına gitmeyen Kur’an ve Hadis, akıl ve nakil ilimlerinde de ayrıma gitmemiş, insanlığa hizmet edebilecek tüm bilgi formunu desteklemiştir.
B) Eğitim Metodları
Metod, belli bir konuyu açıklığa kavuşturmak ya da belli bir konu hakkında bilgi vermek amacıyla, konunun mahiyetine göre önceden tasarlanmış ‘usul’lerdir. Amaç, istenen hedefe en kısa ve emin yoldan ulaşmaktır.
Eğitiminde kendine has pek çok metodu olduğu vakıadır. Biz burada Kur’an ve Hadislerde özellikle vurgusu yapılan metodlardan bahsedeceğiz:
a) Soru Sorma
‘Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun.’10 ayetindeki belirleme, eğitim metodları içerisinde en çok kullanılan metoddur. Bu metodla asıl hedeflenen ise ‘soruşturma’dır. İlmin hocası olarak kabul gören ‘merak’ yani sorma-soruşturma olmazsa ilmin yok olacağı hadislerde yaygın bir yer tutar.11
Nitekim Peygamber Efendimiz Saha-beleriyle sohbet ederken, bilinçleri canlı tutmak için onlara soru sorar, Sahabelerinin düşünüş tarzlarını öğrendikten sonra sorularını kimseyi yaralamayacak şekilde ce-vaplandırırdı.
Burada önemli bir hususa dikkat çekmek gerekiyor: Peygamber Efendimiz, soru sorarken karşısındakilerin psikolojik, sosyal ve zihinsel durumlarını da göz önünde bulundurur, soruları yerinde ve zamanında sorarak, olması muhtemel bir heyecan kırıklığını engellemeye çalışırdı.12
Modern eğitim, bu teknikten olabildiğince yararlanmaktadır ancak bu tekniğin sahipliğini ‘Batılı’ eğitimcilere atfetmektedir.
b) Örneklendirme
Özellikle metafizik (ilahi) ve tarihi olaylarda başvurulan bir yöntem olarak sapta-nabilecek örneklendirme yöntemi, Peygamber Efendimiz tarafından, karşısındakileri ikna etmek için kullanılmıştır.13
Özellikle Kur’an-ı Kerim’de yer alan örneklemeler, sonraki nesiller için son derece önem arz eden birer ibret vesikalarıdır. Helak edilen kavimlerin trajedisi ve helak edilme nedenlerinin izahı, günümüz toplumlarının dikkatine sunulan en muazzam örneklerdir. Cenab-ı Hak, bu şekilde örnekler iletirken, eğitim hususunda izlenebilecek bir yolu da tasvir etmiş olu-yordu. (17 Ağustos’ta meydana gelen 7.4 şiddetindeki depremin örnek izahı için 7. Surenin 4. Ayetine bakılması yeterlidir.)
c) Tekrar
Peygamber Efendimiz, bir konunun çok iyi anlaşılabilmesi için konuyu üç defa tekrar ederdi.14
Bir çok eğitimcinin üzerinde önemle durduğu bu metot, bıkkınlık vermediği ölçüde bireylerin bilgi düzeylerinin gelişiminde kalıcı ve önemli bir etkiye sahiptir. Nitekim, hafızanın unutkanlığa meyilli olması dolayısıyla tekrar edilmeyen bilgilerin unutulması bu metodun geçerliliğini ortaya koymaktadır.
Kur’an’da pek çok olay tekrar edilmiş, insanların dikkatleri bu alanlara çekilmeye çalışılmıştır. (Dikkatlerin gayr-ı meşru alanlara sapması bu tekrarların artmasının başlıca etkenidir.) ‘Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?’ ayetinin otuz bir defa tekrar edilmesi, ‘Gökte ve yerde, gizli ve aşikar ne varsa O, hepsinden haberdardır.’ Ayetinin farklı surelerde sıklıkla tekrarlanması da yukarıdaki belirlemenin bir sonucudur.
d) Derecelendirme
Bir eğitim metodu olarak derecelendirme, kolaydan zora, basitten bileşiğe, parçadan bütüne gibi tavırlarda kendini gösterir. Burada temel amacın, nefret ettirmeme, sevdirme, zorlaştırmama kolaylaştırma olduğu ortadadır.
‘Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez’15 ayetinde ve pek çok ayette derecelendirmenin önemi vurgulanır. İçkinin üç aşamada haram edilişi, tebliğin ne şekilde yapılması gerektiğini bir metod olarak belirler.
d) Herkesi Gücüne Göre Mesul Tutma
Kur’an ve Hadislerin bu konu üzerinde hassasiyetle durması ilgi çekicidir. İslami davranışlarda ve imani yükümlülüklerde herkes gücüne göre mes’ul tutulurken, eğitim esnasında da bu durumun göz önünde bulundurulması kaçınılmaz bir zorunluluktur.
Şer’i metotlardan birisi olan kıyasla, ‘Allah her şahsı, gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar’16 ayetini temel alarak, eğitilecek bireylerin bedeni, ruhi, akli gücüne orantılı bir bilgi akışının sağlanması gerekliliğini çıkarabiliriz. Eğitimde, umumi seviyeyi göz önünde bulundurmaya dikkat eden Peygamber Efendimiz17, öğretilen şeylerin etkin olması hususunda eğitimcilere önemli bir metot daha vermiş olmaktadır.
Sonuç
Her peygamberin bir ‘öğretmen’ olduğu göz önünde bulundurulursa, semavi dinlerin eğitime ve eğitimcilere ne kadar önem verdikleri anlaşılır. Hz. Adem’le başlayan ‘okuma’ süreci, özet halinde sunduğumuz ilahi verileri değerlendirdiği takdirde çok daha büyük neticelere ulaşacaktır. Eğitim hususunda olduğu gibi sair pek çok konunun Kur’an ve Hadisler baz alınarak akademik bir seviyede incelenmesi ve çeşitli sonuçlara ulaştırılması, başta Müslüman toplulukların ve tüm insanların bir zorunluluğudur.
Dipnotlar
1. Enver Tahir Rıza, Eğitim Teknolojisi: Dert mi? Derman mı?, Al Manhal Dergisi, n. 448, s. 188.
2. Rowntree, D., Educational Technology in Curriculum Development, London, 1978.
3. Malik B. Enes, el-Muvatta, B.8.
4. Kalem Suresi, 4.
5. İsra Suresi, 29
6. Acluni, Keşfü’l Hafa, s.391.
7. Buhari, B.37.
8. Katip Çelebi, Keşfü’zzünun, s. 680.
9. Tirmizi, Sünen, B.19.
10. Nahl Suresi, 44
11. Darimi, Mukaddime, B.18
12. Buhari, B.56.
13. Muhammed Ebu Zehv, el Hadis ve’l Muhaddisun, s. 53.
14. El Cevzi, Za’du’l Mead, s. 63.
15. Bakara Suresi, 185.
16. Bakara Suresi, 286.
17. Ebu Davut, B.23.
Editör
Yazıyı okumak için tıklayınız...M. Nihat Derindere
Yazıyı okumak için tıklayınız...Hakan Yalman
Yazıyı okumak için tıklayınız...İbrahim Özdemir
Yazıyı okumak için tıklayınız...Ufuk Özdemir
Yazıyı okumak için tıklayınız...Muhammed Bozdağ
Yazıyı okumak için tıklayınız...Ömer Faruk Uysal
Yazıyı okumak için tıklayınız...Nazmi Eroğlu
Yazıyı okumak için tıklayınız...Alparslan Açıkgenç
Yazıyı okumak için tıklayınız...Aziz Kutlar
Yazıyı okumak için tıklayınız...Mustafa Özcan
Yazıyı okumak için tıklayınız...Ali Arslan
Yazıyı okumak için tıklayınız...Bediüzzaman Said Nursi
Yazıyı okumak için tıklayınız...Cahit Külekçi
Yazıyı okumak için tıklayınız...Nuri Çakır
Yazıyı okumak için tıklayınız...Suavi Akyay
Yazıyı okumak için tıklayınız...