Köprü Anasayfa

İslam’ın Siyasallaşması Sorunu

"Güz 2000" 72. Sayı

  • İslam'ın Siyasallaşması Sorunu

    Editör

    Dinin siyasallaşması olgusu, son çeyrek asırdır çok tartışılan konulardan birisi olmuştur. Söz konusu din İslam olunca, konunun önemi daha da artmaktadır. Çünkü, İslam dini Hıristiyanlık gibi sadece uhrevi telkinlerden oluşan bir din değildir; beşerin hem uhrevi hem de dünyevi ha-yatına dair ilkeler getirerek, bir hayat tarzı sunmaktadır.

    İslam’ın bu özelliğinden dolayı, Müslümanlar devlete dair düşüncelerini sürekli tartışmışlardır. Bu tartışmaların son zamanlarda yoğunlaşması, İslam toplumlarındaki modernleşme olgusu ile doğrudan ilgilidir. Batı medeniyetinin iktidarı elde etmeye odaklanan anlayışı, İslam toplumlarında da hayat bulmaya başlayınca, Müslümanlar da siyasi otoriteyi ele geçirmeyi hedefleyen organizasyonlar içine girmeye başlamışlardır. Batılı formların Müslümanlar tarafından aynen alınarak İslamî esaslar çerçevesinde tatbik edilmeye çalışılmasıyla, İslam’ın özüyle uyuşmayan—sözde—”İslamcı formlar” ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu durum, her ne kadar Batılı Oryantalistler tarafından kotarılmış bir kavramlaştırma ise de Müslümanlar arasında da toplumsal bir taban bulmuştur.

    Oryantalistler, “Siyasal İslam”ı tanımlarken, çağdaş İslamî hareketleri konu edinmiş olsalar bile, Müslümanların kavramı bütün boyutlarıyla sorgulamaları İslam’a mensubiyetlerinin tabii bir sonucudur. Hiç kuşkusuz “Siyasal İslam” kavramı, oryantalistlerin tanımladığı mevcut toplumsal gerçeklikten ibaret değildir. Kavramın tarihî arkaplanında; görüşler, itikadî anlayışlar, tasavvufî yaklaşımlar ve mezhep farklılıklarıyla ilgili boyutlar vardır. Önce Hz. Hasan’ın hilafetten feragat ederek iktidara talip olmaması, sonra da Müslüman din alimlerinin yönetime karşı mesafeli bulunmaları İslamiyet ve yönetim arasındaki ilişkinin sınırlarını ve boyutlarını gösteren ölçüleri içinde barındıran hususlardır. Ayrıca “Hakem Olayı”ndan sonra, Müslümanlar arasında ortaya çıkan görüş ayrılıkları da, sonraki siyasi düşüncenin oluşumuna kaynaklık eden tarihi hadiselerdir.

    İslam’ın siyasallaşma eğilimine dair, 20. yüzyılın başından bu yana bazı tecrübeler yaşanmıştır. Bunların en önemlileri, İhvan-ı Müslimin hareketi, Pakistan’da Cemaat-ı İslami, İran’da ‘79 devrimi, Cezayir olayları ve Türkiye’de MNP, MSP, RP, FP çizgisi örnekleridir. Bu örneklerle ilgili yaşanan krizler, dinin siyasallaşmasının sorgulanmasını kaçınılmaz kılmıştır.

    Bediüzzaman Said Nursi, Meşrutiyet yıllarından vefatına kadar yazdığı eserlerinde, dinin siyasallaşmasına imkan sağlayacak bütün şartları eleştirmiştir. Siyasallaşma ile “elmas” değerindeki hakikatlerin insanların gözünde “kömür” değerine ineceğini, bunun da İslam’a zarar vermek anlamı taşıdığını ifade etmiştir. Bu farklı tutumun incelenmesi, “Siyasal İslam”ın geldiği mevcut noktada daha önemli bir boyut kazanmıştır.

    Köprü dergisi olarak, Siyasal İslam’ı dosya konusu yaparken, İslam siyasi düşüncesi içerisinde Risale-i Nur’un durduğu noktayı tesbit et-meye çalıştık. Dosyamızın İslam’ı algılama biçimine dair farklı tutumlar sunduğunu düşünüyoruz. Ayrıca dosyamızla ilgili değişik bakış açılarına da yer verdik.

    Bu sayımızda dosya dışı olarak yayınladığımız tenkit yazısında, Ahmet Turan Alkan, İslam Yaşar’ın “Said Nursi Türkçesi” adlı makalesini eleştiriyor. Tabii olarak bundan sonraki sayılarımızın sayfalarının İslam Yaşar’a da açık olduğunu ifade etmek isteriz.

    Dosya konusunu İslam’ın yeniden yorumlanmasına ayırdığımız Kış/2001 sayısında buluşuncaya kadar, hayattaki önceliklerimizi sorgulama imkanı bulduğumuz huzurlu günler dileriz.