Köprü Anasayfa

Ahlâk

"Yaz 2001" 75. Sayı

  • Kadı Iyaz ve Şifaü'ş-Şerif'i Hakkında Bir Deneme

    Ufuk Akdeniz

    I- Biyografisi

    Iyaz b. Musa ebu’l Fazl el Yahsubies Sebti el Maliki, meşhur ismiyle Kadı Iyaz, 1083’te Septe’de doğmuşve özellikle fıkıh, hadis sahasında tanınmış bir İslam alimidir. Malikimezhebine müntesiptir.

    Septe’de başladığı ilimtahsiline 1114’te gittiği Kurtuba’dadevam eden Kadı Iyaz, burada hadis ilmiyle meşgul olmuş,Ebu’l Valid İbnRüşd gibi hocalardan ders almıştır. Maliki mezhebini benimsemesi de bu aşamalaratevafuk etmektedir. Gerçi bulunduğu çevrenin de Maliki mezhebine müntesipolması, onun için böyle bir tezahürü gerekli kılmış olabilir.

    Bir müddet sonra tekrar Septe’yedönen Kadı Iyaz, burada yaptığı kadılıktan dolayıkendisine bu meşhur lakab verilmiştir.

    Hadislere son derece ihtimamkar bir yaklaşım içerisinde bulunan Malikimezhebi ve bu mezhebe bağlı olan Kadı Iyaz, ‘nass’larabağlı kalarak sonraki dönem ulemalarınca ‘gelenekçi’olarak nitelendirilmişse de fıkıh sahasında beyan ettiği bir takım görüşlerleaslında bu nitelendirilmeden uzak tutulmasını gerektirmektedir.

    Zira Kadı Iyaz; ‘Tevhid’ doktrinine oldukça önem veren ve Murabıtlar’akarşı devamlı bir çatışma içerisinde olan Muvahhidler’e ve Berberilider İbn Tumert’e,onların kudretli dönemlerinde destek olmuş ve ta’zimdebulunmuştur. Nitekim 1149’da yaşanan çatışmalarla yıkılma sürecinegiren Muvahhidler’i terkeden Kadı Iyaz, Septe’denMerakeş’e kaçmış ve aynı yıl burada vefat etmiştir.

    II- Eserleri

    1- Kitabüş-Şifa bi Tarifi Hukuku’lMustafa

    2- Meşarikü’l Envar fi İktifa Sahih ( Bir şeklide ala Sahih)

    3- Kitabü-Tertib el- Medarik ve takribü’lMesalik li marifeti a’lam mezhebü’l malik

    4- Kitabu’l İlma ila Marifet usul’ulRivaya ve takyidüs-Sema

    5- İkmal’ulMu’lim fi Şerh Sahihü’l Müslim

    6- El- Tenbihatü’l Müstanbata ala’l Kutup ala’l Mudavvana

    7- Buğyatu’lRaid ila Matazam Manahu hadis Umm Zarr mine’l Fevaid

    8- Kitabu’l İ’lambi hudud Kavaidü’l İslam

    9- Kasida

    10- Akida

    Biz bu çalışmamızda, Kadı Iyaz’ın “Şifa” adlıeseri üzerinde durmak istiyoruz. Şifaü’ş-ŞerifBediüzzaman’ın ifadesi ile, “mucize-iahlâk-ı hamîdeyi pek güzel beyan”eden bir eserdir. Mu’cizat-ı Ahmediye (19. Mektup)risalesinin On Yedinci İşaretinde yer alan bölümde Bediüzzaman, Kadı Iyaz’ınilgili eserini şöyle değerlendiririr:

    “Rasul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın Kur’ân’dansonra en büyük mucizesi kendi zâtıdır. Yani, onda içtimaetmiş ahlâk-ı âliyedir ki, herbir haslette en yüksek tabakada olduğuna,dost ve düşman ittifak ediyorlar. Hattâ şecaat kahramanı Hazret-i Ali, mükerrerendiyordu: “Harbin dehşetlendiğivakit, biz Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın arkasına iltica ediptahassun ediyorduk.” Ve hâkezâ, bütün ahlâk-ı hamîdedeen yüksek ve yetişilmeyecek bir dereceye mâlikti. Şu mucize-i ekberi Allâme-iMağrib Kadı Iyaz’ınŞifâ-i Şerif’ine havale ediyoruz.Elhak, o zat, o mucize-i ahlâk-ı hamîdeyi pek güzelbeyan edip ispat etmiştir.”

    Şimdi bu eser üzerinde duralım:

    A- Şifaü’ş-Şerif*

    Schopenhouer, “Hiç kimseyi incitme, elinden geldiğikadar herkese yardım et.” yargısınıahlakın temeline koyarak onun, saf ve basit bir içerikten meydana geldiğinivurguluyor olmalıydı. Otto Friedrich, “BasitAhlaklılık”kavramını da muhtemelen Schopenhouer’unbahsi geçen yargısıyla ilişkilendirmekteydi. Leibnizile Wolff, diğer taraftan Konfiçyus’adek uzanan ahlak görüşlerinin gün yüzüne çıkartılma gayretleri, sanırım,seküler manada günümüz insanlığı için pek de gurur vesilesi olamamaktadır.

    Öte taraftan Kur’anî ifadeyle, “üsvetün hasene” yani “güzel birnumune” olması bakımından son peygamber Hz. Muhammed’in(a.s.m.) yaşayış tarzı, ahlaki olgunluğu ve öğretilerinin gün yüzüneçıkarılması, zaruri olarak tanımlanması hasebiyle, büyük önem taşımaktadır.

    Bu bağlamda günümüze kadar ulaşmış olan “Şemail”, Hz.Peygamber’ in günlük yaşam tarzı, eserleri arasında Kadı Iyaz’ın ‘Şifa üş-Şerif’i,İslamilitaratürde sınırları çizilmeye çalışılan “ahlak”ya da “ahlakilik sorunu”na “ikna edici” delil olmasıaçısından yaklaşan önemli bir eserdir. Özellikle Kadı Iyaz’ınmüteşabih ayetlerdeki muğlak (kapalı) ifadelere çözümlemeci yaklaşımıylave muhakeme tarzı itibariyle “Kelamcı”doktrinden küçümsenemeyecek derecede etkilenmesini de göz ardıetmemek gerekecektir. Bu etki onu, kısa zaman zarfında anlaşılamayacak daolsa, epistemoloji (bilgi felsefesi)nin çizgisine taşınmasını zaruri kılacaktır.

    ***

    Tirmizi’nin (ö. 892) ilk olarakbir eserinde kullandığı ‘Şemail’kelimesi ve ona yüklemiş olduğu klasik anlamı, Kadı Iyaz’ınŞifa’sında aşılmıştır.Iyaz’ın genişmanada ‘Tevhid’ nazariyelerineiltifat etmesi usul olarak kendisinden sonra gelecek olan alimler için farklıbir aşama olarak değerlendirilebilir.

    Mantık ve kelam arasındaki soyut denklemi sağlamada ‘birdeneme’ olarak da nitelendirilebilecek olan Şifa, yaklaşık üç asır sonrakesin olarak telaffuz edilmeye başlanacak mantık ve kelam şerhlerinin de öncüsüdür.

    Bu yazı, ancak Şifa’üş-Şerif’te Peygamber Efendimizin güzel, övülmüşahlakına ilişkin sıfatları ve bu sıfatlar hususunda indirilen ayetlerinkeyfiyetini anlamada, az da olsa katkı sağlayacaktır. Binaenaleyh yazı,Peygamber efendimizin ahlaki yapısıyla ilgili genel bir düşünce atmosferioluşturma amacında fakat yeni bir ahlaki nazariye üretme iddiasında değildir.

    1- Peygamber Efendimizin Beşeri Sıfatları

    Bu bölümde ifade edilen kavramlar, Peygamber Efendimizin ‘ümmet’nazariyesine bağlı kalınarak anlamlandırılmış ve ‘İslamDevleti’nin sosyal yapısınınmihenk taşları olarak kabul edilmiştir.

    a- Tevekkül: ‘Hira Süreci’ ninşekillendirdiği bu kavram, Şifa’üş- Şerif’te sıklıklazikredilen ve üzerinde ısrarla durulan bir kavram olarak göze çarpmaktadır.Eserde de örneği verilen ve Hz. Ebubekir’e‘Sıddık- Sadık’liyakatı da tevekkülün pratik bir sonucudur. Bir ahlakilatife olarak tevekkülü, ‘Allah’asığınma’ yada ‘Sen onu görmüyorsan da O seni görüyor.’ şeklinde de anlamak mümküngörünüyor. Zira Hz. Muhammed’in (a.s.m.) özellikle savaşlarda maruz kaldığızor durumlar karşısında takındığı tavrın ‘Kur’an’ ayetleriyle övülmesive Yunus peygamberin ümmetinin iman etmemesi üzerine ümitsizliğekapılması, ardından Cenab-ı Hakk tarafından bir balığın karnındaimtihana tabi tutulması… gibi vak’alardaöne çıkan tevekkülün, sosyal ahlak öğesi olarak görmeninzaruriliğine de işaret etmektedir.

    b- Sadig’ul Kavl ve’l Ef’al:Kadı Iyaz, Peygamber Efendimizin bu hasletinin onunpeygamberliğinden önceki hali için de gerekli olduğunu özellikle vurgular.Aynı zamanda ‘İsmet’ve ‘Sıdk’ sıfatlarınınbir yansıması olarak da düşünülmesi elzem olan bu hasletin bir ahlak yapısıolarak, ümmetin tüm bireylerini ‘Müslüman’olmaları hasebiyle yakından ilgilendirmektedir. KadıIyaz, Sadigu’l kavl, teriminintersini ‘Kizb’le nitelendirmiştir. Takdir edileceği üzere ‘yalan’ söylemekpeygamberler için mümkün olamadığı gibi Müslümanlariçin de caiz değildir.

    Sadigu’l ef’ali ise hal vehareketlerdeki tutarlığı anlatmada kullanmıştır KadıIyaz. ‘Müslüman elinden ve dilindenkimsenin zarar görmediği kimsedir.’hadisine de burada yer vermiştir.

    c- Adalet: Bilhassa ‘devlet’ ve ‘yönetim’ hukuku söz konusu olduğundaönem kazanmaktadır adalet kavramı. ‘Adilbir yönetici’ye isyanın peygambere, peygambere isyanınAllah’a isyan olduğueserde geçen şu hadisle ifade edilmiştir: ‘Kimemirine itaat ederse bana itaat etmiş olur; kim bana itaat ederse Allah’aitaat etmiş olur.’ Kadı Iyaz burada geçen emirin vasıflarınıizah ederken onun adil olmasını başa almaktadır.

    Peygamber efendimizin adil olması, onun devlet başkanlığına da delaletetmektedir.

    d- Emin: Peygamber efendimizin peygamberliğinden önce insanlara kendisihakkında kazandırdığı hasletlerden en önemlisinin ‘emin’olması stratejik açıdan oldukça önem arz etmektedir.Çünkü içinde yaşadığı toplumun kendisine hayatının her anında güvenmesiya da sözlerinin dikkate alınması için onun emin olması gereklidir. Nitekimpeygamberlikten önce dahi kendisine ‘Muhammedü’lEmin’ denmesini de bu hususlarla birlikte değerlendirmekicap etmektedir. Doğru sözlü olmaktan ziyade ‘güven’kavramını çağrıştıran bu kavram, aynı zamanda onun ‘vesvese’den hali olmasıanlamını da içinde barındırmaktadır. Zira vahyin bir vesvese olduğunadair ileri sürülen iddialar, Peygamber Efendimizin emin olmasıyla sadece birhezeyana dönüşmektedir.

    e- Takva: Şifaü’ş-Şerif’tetakva kavramından sığınma ve korkma anlamları türetilmiştir.İbadetler hususunda Peygamber Efendimizin ‘Allah’tanen çok korkanımız’olması da bu perspektiften değerlendirilmektedir.

    f- Af Dilemek: Bu mey’anda KadıIyaz şunları söylemektedir: ‘Afdilemek insanların hatalarına ma’tuftur.Günah işlemek ise tevbenin kapısını açar. Peygamber efendimizin afdilemesi yalnızca Allah’a yöneliktir. Ancak O, hata yapmaktan münezzehtir.Peygamberlerin ancak küçük hataları vardır ve bunlara ‘zellat’ denir.’

    Kadı Iyaz’ınbu meseleye yaklaşım tarzı ilginçtir. O, klasik akıl yürütmeyle şusonuca varmaktadır: ‘Eğerpeygamberler dahi af diliyorlarsa, sultanlar dahi dilemelidirler.’Bu akıl yürütmenin vardığı sonuç aşikardır: Afdilemek insanın büyüklüğüne zarar getirmez!

    g- Komşu Hakkı: ‘Komşusu açiken tok yatan’ hadis- i şerifinde nitelenen insan tipinin Müslümankaraktere sahip olamayacağı açıktır. Kadı Iyaz, hadisin manasını -tabiricaizse- biraz yumuşatarak, komşusu aç iken tok yatan yani çevresini gözetmeyeninsanlarda muhakkak bir iman eksikliği vardır, şeklinde yorumlama gereğiduymuştur. Bu gereksinim sanırım bugün için artık bir zaruret halini almıştır.

    h- Yumuşak Dil (Kavl-i Leyyin): İnsanlar arası mükalemede ve tebliğin başarıyaulaşmasında Peygamber Efendimizin bir yöntem olarak benimsediği en önemlihaslettir. Eserde de bu kavrama ‘uyarmak, ikaz etmek, tebliğetmek’ gibi manalarınyüklendiği belirtilmektedir.

    ı- Soruları Cevaplaması: Ahlaki bir olgunluk olarak klasik tanımlarda pekde yer verilmeyen bu hasletin, toplum içerisinde nasıl davranılması gerektiğineilişkin sosyal bir olgudur. Peygamber efendimiz, insanların toplum içerisindekendisine yönelttiği tüm sorulara kesin olarak cevap vermiştir. Sorularınmahiyetiyle ilgilenmeyen Peygamber Efendimiz, sorulan sorulara mukabil sorusormayarak bunu, bir eğitim yöntemi olarak da ümmetine yol göstermiştir.

    Bazı sorulara da sükut eden Peygamber Efendimiz, bu sükutunun akabindeinen ayetlerle malum sorulara açıklık getirmektedir. Örneğin; ‘Sanakıyametten soruyorlar; de ki; Onun bilgisi Allah katındadır.’ayetinin nüzul sebebi bu türden bir sükutun neticesidir.

    Burada dikkat edilmesi gereken, toplum içinde bir insanınsorduğu soru dolayısıyla rencide edilmemesidir.

    i- Vefa: Takva, adalet, komşu hakkı ve bu hasletin ‘Tevrat’tada Peygamber Efendimize atfen geçmekte olduğunu belirtenKadı Iyaz, vefa tabirini ‘kimdengelirse gelsin aynı şekilde mukabele edilmesi lazımgelen ef’aldir’ şeklinde tanımlamaktadır.Nitekim ‘ahde vefa’ kavramı da Kur’an’da geçen bir kavramdır.

    2- Peygamber Efendimizin Ahlakının Kudsi Kaynakları

    Yukarıda bahsedilen ahlaki terimlerin yanı sıra Kadı Iyaz, Kur’an-ı Kerim’de geçenve özel olarak Peygamber Efendimizin şahsına müteallik ıstılahlara da yervermiştir. Fakat bu ıstılahları kavram olarak belirtmemiş, ‘dirayettefsiri’ nin yöntemiyle açıklama yoluna gitmiştir.Aynı zamanda rivayetlere de yer vererek, konu ettiği yargıları delillendirmiştir.Genelde eserin ilk bölümünde ayetlerin delili, sonraki bölümlerinde iserivayetlerin delili beyan edilmiştir. Bundan amacının, Peygamber Efendimizinahlakını ve yüce şahsının övülmesini izhar etmek olduğunu tahminetmekteyiz.

    a- ‘Rü’yetullah’: Müfessirlertarafından çokça tartışılan ancak sağlam bir zemineoturtulamayan bir kavramdır. Kadı Iyaz, ‘Rü’yetullah’ınsadece Peygamber Efendimize nasib olduğunu belirtmektedir. ‘Allahve resulüne itaat edin.’ Ayetinde geçen ‘itaat’ kelimesinin ortak manadaanlaşılabileceğinin de caiz olduğunu söylemektedir. Nitekim ‘Bana ittaateden Allah’a itaat etmiş olur.’ hadisinin de bu manaya işaret ettiği açıktır.Ancak bu konuda yanlış anlaşılmayı önleyecek olan ‘Bir şeyisteyecekseniz Allah’tan isteyin.’ hadis-i şerifinden de Kadı Iyaz’ınbahsetmesi yerinde bir davranıştır.

    ‘Ahlakı ve edebi’sürekli olarak Allah tarafından övülen PeygamberEfendimizin ‘ahlaku’l hamide’olarak da nitelendirilmesi dikkat çekicidir.

    b- ‘Nur’ kelimesini de Kadı Iyaz, PeygamberEfendimizin ‘kalb’ineatfetmektedir. ‘Rahmet’ kelimesini de peygamber efendimizin ahlakınınbir özeti olarak belirler.

    c- ‘Ümmilik’ nazariyesine defarklı bir açıdan yaklaşan Kadı Iyaz, PeygamberEfendimizin bu özelliğinin Kur’an-ıKerim’de bir ‘medh’ unsuru olarakyer aldığını, ilim ve edebiyatta ileri giden birtopluluğun ‘cahiliyye’ olaraknitelendirilmesine rağmen ümmi bir peygamberin onlaragalebe çalmasıyla da bu savı kuvvetlendirdiğini ifade eder.

    d- ‘Hırs’kavramının negatif yönünün bir tarafa bırakıldığıve ‘hidayete ulaştırmada hırs göstermek’şeklinde tasvir edildiği eserde yine bu hasletin Peygamber Efendimizin şahsındayüceldiği düşünülmektedir.

    Kadı Iyaz’ın, ‘Huruf-uMukataa’lara çözümlemeci yaklaşımı da kayda değer bir özellik taşımaktadırki; o, ‘Elif-Lam-Mim’ harflerini şu şekilde yorumlamıştır: ‘Elifharfi Allah ismine, Lam harfi Cibril’e, Mim harfi Hz. Muhammed’e rücueder.’ Gerçekten de bu harfler üzerine yapılanyorumlar oldukça farklı ve çeşitlidir. Tam anlamıyla bir bütünlük sağlanamamaklabirlikte genel kanı bu harflerin Cenab- ı Hakk’laPeygamberi arasındaki ‘şifre’lerolduğudur. Fakat Kadı Iyaz bu kanıya katılmamaktadırve tüm huruf-u mukataaları bu şekilde çözümlemektedir.

    Benzer şekillerde, Peygamber Efendimizin ‘şahiden,mübeşşiran, neziran’ olmasını, ona ‘kevser’verilmesi, Kur’an’da hiçbir şekilde ismiyle hitap edilmemesi, beraberindegetirilmiş olanların korunması ve dahi Allah tarafından bu konuda sözverilmesi… gibi hususları Kadı Iyaz, kendine has ifade tarzıyla yorumlamışve Peygamber Efendimizin şemailine ve ahlakına ilişkin çıkarımlardabulunmuştur.

    Sonuç

    Şifa’üş Şerif’in bir ‘Şemail’ eseri olarak usulü oldukça farklıdır.Bu farklılık onun sahip olduğu ilmi birikime bina edilmelidir. ÖzellikleTirmizi’ nin ‘Şemail’ ile müstakilleşenbu tür eserlerin, rivayet ve ayetlerle desteklenmesi, dolayısıyla güçlüyapılar haline gelmesi fevkalade önemlidir. Ahlak diye tanımlana gelenkavramların toplumların sosyo-dinamiklerini oluşturduğu göz önündetutulursa, bu yapı taşlarının değeri daha iyi anlaşılmış olur.

    Bir hayat hikayesinden çok, Peygamberimizin peygamberliğini, münhasıranahlaki yüceliğini kudsi kaynaklarla delillendiren Kadı Iyaz’ınte’lif ettiğisöylenen ancak yarısına tesadüf ettiğimiz eserlerini, günümüz gelişmişfikirleriyle anlamlandırmak fevkalade önem taşımaktadır.

    * Eser genel itibariyle iki ana bölümden oluşmaktadır. İlkbölümünde Peygamber Efendimizin sıfatları ve sıfatlarının tanımları;ikinci bölümünde ise bu sıfatlarla ilgili ayet- i kerimelerin dirayettefsiri yer almaktadır.