Köprü Anasayfa

Ölüm Gerçeği

"Güz 2001" 76. Sayı

  • Çocuk ve Ölüm

    Sabahattin Yaşar

    Çocuğun içinde bulunduğu kapalı dünya gerçeği, herzaman araştırmacıların ilgisini çekmiştir. Çocuğu anlamak içinsoru-cevap yöntemi belli bir noktaya kadar yararlı olabilmektedir; ancakyeterli olmamaktadır. Çocuğun kelime kapasitesi, soyut düşünme becerisianlamayı olumsuz etkilemektedir. Bundan dolayı, araştırmacılar, çocuğunölüm hakkındaki bilgisini, çeşitli varsayımlardan hareket ederek açıklamayaçalışmışlardır:1 fakat, varsayımlar da çocuğu anlamada yetersizkalmaktadır; çünkü varsayımlar, kişinin anlayışına, inancına, hayatave ölüme bakışına göre değişmektedir. Varsayımlar üzerindeki bu spekülasyonlar,çocuğu anlamanın en iyi yolunun anket yöntemi olduğunu ortaya çıkarmaktadır.

    Çocuğun hayata bakışı, yaratılıştan getirdiği özellikleriyleçözülebilir. Esasında çocuk doğuştan "dindar" olarak dünyayagelir.2 Çocuğun ilgi alanları, arzu ve isteklerinin doğuşu ve gelişimiincelenirken, çocuğun dini inanca eğilimli ve kabiliyetli olduğu3 görülür.Schleier, Macher, Remplein, Hurlock, A. Vergote, İbni Sina, Sokrat, Eflatun veLa Fontaine4 gibi düşünürler, bu kabiliyet ve meylin kendiliğinden meydanageldiğini ve insanın özünde doğal olarak varolduğunu söylerlerken gerçeğibir noktadan ele almışlardır.5 Nitekim bu yaklaşım Kur’an-ı Kerim’de, Rumsuresi 30. ayette şöyle netleştirilmiştir: "Yüzünü hak din olan İslam’açevir. O fıtrat dini ki, Allah insanları o din üzerine yaratmıştır. Allahyaratışını değiştirecek değildir; siz de Allah’ın yarattığını değiştirmeyin.İşte dosdoğru din budur; lakin insanların çoğu bilmez."6 HazretiPeygamber de (asm) hadis-i şeriflerinde, "Her doğan, İslam yaratılışındadoğar; onu, anası-babası (başka dinde iseler) Hıristiyan, Yahudi, Mecusiyaparlar (bu dinlere sokarlar)"7 derken, çocuğun üzerindeki iç ve dışfaktörlere işaret etmektedir.

    Çocuğun zihnindeki Allah, ölüm, ahiret gibi kavramlar,çocuğun doğarken beraberinde getirdikleri ile sosyal çevre olarak kabuledilen aileden8 aldıklarının bileşimidir. Henüz somut olayları idrakedebilme aşaması içinde bulunan ve zaman zaman onu aşmaya çalışan çocuk,ölüm gibi soyut kavramları anlamakta haliyle hayli zorlanacaktır.9 Fıtratındataşımış olduğu nimetlerin gelişme ortamı aile ocağıdır.

    Çocuğun Ölüme Bakışını Belirleyen Faktörler

    Çocukların ölümle ilgili düşünceleri ve korkularınınve bununla başa çıkma yollarının nasıllığını belirleyebilmek için,gelişim evrelerini, zeka seviyesini, aile ortamını dikkate almakgerekecektir. Çocuğun ölüme bakışını ele almadan önce, Allah, Cennet,Cehennem, ahiret gibi kavramları nasıl algıladığını bilmek gerekecektir.Bu aynı zamanda ölüme bakışının da temelini oluşturacaktır.

    Erken yaşlarda çocuk için Allah, melek, Cennet,Cehennem, ölmek, dirilmek gibi kavramlar birer sır perdesi içindedirler. Çocuğunölümü doğru algılayabilmesi için, Allah’ı tanıması ve sevmesigerekmektedir. Allah’ı sevmeden onun yarattığı ölümü doğru anlaması mümkündeğildir. Bu noktada anne ve babanın çocuğu hayat, varlık ve yaratıcıkonusunda bilgilendirmesi gerekir. Bu yapılırken, çocuğun karşısına kendidiliyle çıkılması, onunla kendi dilinde konuşulması, sorularına kendidiliyle yanıt verilmesi gerekmektedir.10

    Çocuklar Allah fikrini büyükler yolu ile kelimeler veifadeler şeklinde aldıktan sonra bunların yorumunu da yine büyüklerlebirlikte yapmak istemektedirler.11 Tabii ki çocuğun biyolojik gelişmesi, ruhigelişmesi, zeka durumu ve onun fıtri yapısı dikkate alınmak durumundadır.

    Eğitimciler bazı kavramların doğru algılanmasındatemel olarak çocuğun doğum öncesi aylarının da önemli olduğuna vurguyapmaktadırlar.

    Ölüm konusunda 2 veya 3 yaşındaki çocuklardakavramsal gelişim daha yeni olmasına rağmen, onlar ölümün biraz farkındaolmuşlardır. 4 veya 5 yaşlarındaki çocuklarca evrenselliğe ve kaçınılmazlığadelalet eden ölümün iyice anlaşıldığı görülmektedir. 5 veya 6 yaşlarındaruh fikri, er-geç tashih gerektiren yanlış bir kavram olan maddi bir varlıkgibi somutlaştırılmıştır. Bir çok küçük çocuk, gelişen inançlarıçözümleyememekte ve onları anlaşılamayan gizemli bir şey olarak kabuledilmektedir. 8 veya 9 yaşlarındaki çocukların Cehennemin varlığından şüpheetmesi geleneksel din anlayışından daha bireysel dini bir bakış açısınageçmenin ilk adımlarından biri olabilir.12 Yine 7 ile 8 yaş çocuklarınınölüm konusundaki tepkisi somut olay ve durumları vurgulamak şeklinde olmuştur.Genellikle ölüm ve faniliğe karşı tepki, yaş ilerledikçe artmaktadır.13

    Ölüm konusu daha küçük çocukları dailgilendirmektedir. Çünkü ergenlik çağındaki gençler için "kimlikproblemi" gibi daha büyük sorun bulunmaktadır. Bir anlamda ölümkonusundaki yoğunluk başka ilgi alanlarının artmasıyla azalmıştır. İlkokulyıllarında çocuklar Cennetin nasıl olduğu ve bir insanın oraya nasılgireceği konusunda düşünmek suretiyle ebedi hayata vurgu yaparlar. Bu değişiklikkademe kademe gerçekleşmesine rağmen, 11 ve 12 yaşından sonra Cennet hakkındasoru ve şüpheler hızla gündeme gelmektedir.14 Özellikle çocukluk dönemindeve aynı zamanda ergenliğe kadar uzayan dönemde çoğu çocuk için Cennet,bulutların içinde veya uzay boşluğunda bir yerde bulunmaktadır. Cennetinsomut, yerleşik tanımlamaları lise yıllarına kadar uzanmaktadır.15

    Allah, ölüm, Cennet, ahiret gibi kavramların anlaşılmasıçocuğun zihinsel gelişimi ile doğru orantılıdır. 6-7 yaşlarında çocukAllah’ı bir dev, bir büyücü veya gözle görülmeyen bir adam gibi; sekiz yaşınakadar çocuk Allah’ı "diğer insanlar gibi" algılar. 8 yaşından 12yaşına kadar bu düşünce kademe kademe zayıflar.16 Çocuk herhangi birkavramı anlamaya çalıştığı zaman yaptığı gibi çok defa zihinde Allah’ı…resmetmeyeçalışmaktadır.17 Sekiz yaşından sonra Allah’ın soyut yapısının anlaşılmasındabir gelişme olmaktadır. Bu yaş çocuklarında ise, Allah şeffaf bir varlıktüründendir. Sen onu göremezsin; ama o her yerde hazır ve nazırdır"ve " O kocamandır"… O burada bulunduğu zaman okulda daolabilir."18

    Çocukların yaşları 13- 14’e geldiğinde Allah’a bakışaçısı; "Allah göktedir. İyi insanları beklerken, bir aşağı biryukarı yürümektedir." şeklini almaktadır.

    Çocukların Allah’ı; nazik, sadık, müşfik, vefalı vesamimi olarak tanımladıkları ifade edilmektedir. Zihinsel gelişme ilebirlikte Allah’ın sıfatlarının anlaşılmasında ilerlemelerkaydedilmektedir.19 Yine yapılan anket çalışmalarında (Vianello, 1980) ilkolarak, Allah’ın her şeyi bilen (el-alim) sıfatının 6 ile 7 yaşındaki çocuklartarafından anlaşıldığını, ikinci olarak, Allah’ın her şeye gücü yeten(el-kadir) isminin 8 yaşındaki çocuklar tarafından kabul edildiğini, sonolarak da; Allah’ın her yerde hazır ve nazır olması ve onun ilahi yapısının11 ve 12 yaşındaki çocuklar tarafından bilindiği gösterilmektedir.20

    Çocuklar kendilerini mutlak seven olarak Allah’ıbilmektedirler. Hatta bu sevgi, sonradan kazanılmadığı gibi, insan doğasınıntemellerinden biri olarak sevmek ve sevilmek şeklinde çocukta Allah sevgisi dekendiliğinden oluşmuş bir sevgidir.21 Nitekim bir çok araştırmalarda çocuklarınAllah’ın mevcudiyetine dair tereddütler taşımadığı ve hatta yaratıcılıkvasfını sorgulamayı irdelememektedirler.22 İçinde taşıdığı sevginin degereği olarak, her şeyi yaratan ve veren bir Allah karşısında çocuk, kendivarlığını Allah’a borçlu olarak görür. Çocuğa göre O kendine birhastalık bile verse, insan O’na kızmamalıdır. Yoksa Allah daha kötüsünüde verebilir. En iyisi, O’ndan gelene razı olmak gerekir.23

    Çocuk için iyi anlaşılmış ve hazmedilmiş bir Allahinancı, aynı zamanda ölüm kavramının da iyi anlaşılmasını beraberindegetiren bir özellik arz eder.

    Çocuğun hayata bakışını belirleyen dış dünya, çoğukez hayatın şekillenmesinde birinci derecede etki meydana getirmektedir.Burada çocuğun içinde yaşadığı sosyo-ekonomik ve kültürel seviyeleri yüksekçevrelerde yaşları ilerledikçe bazı çocukların ilgileri, özlemleri veistekleri türlü çevre koşullarıyla uyandırılmış olduğundan dış dünyayaçok yönlü bir açılma söz konusu olur.24 Çocuk kendini yetişkinler çevresindebulur. Onlar da onu kendi dini hayatı ve dünyayı içinde alırlar. Buna karşılık,çocuk imkanlar elverdiği ölçüde yetişkinlerin dua edişlerine ve namaz kılışlarınaküçük yaştan itibaren samimiyetle katılır.25 Hangi durum karşısındahangi tepkiyi verdiklerini dikkatle inceler. Bu süreçte en önemli etki anneyeaittir. 8 yaşına kadar dini bilgileri kavramada en ideal insan anne26 olurken;en kolay öğreten kişiler arasında da birinci sırayı yine anne27 almaktadır.

    "İyi Bir Anne Yüz Öğretmene Bedeldir"

    George Herbert, "iyi bir anne yüz öğretmenebedeldir"28 ifadesiyle bu gerçeği ifade etmektedir. Napolyon da,"Bir çocuğun ilerde iyi ve kötü ahlaklı olması tamamen annesine bağlıdır."derken, annenin çocuk üzerindeki tesirini dikkatlere sunmaktadır.

    Annenin evde ve mutfakta, babanın işinde, meslek adamlarınınişe zorlama durumu, hatta elleriyle bir şeyi tutuş tarzları bu müşahedelerinhazinesini teşkil eder.29 Çocuk ilk manevi telkinleri, ilk ahlak prensiplerinive ilk görgü kurallarını evinde öğrenmeye başlar. Aileden alınan bu ilkbilgiler kişiyi ömrü boyunca etkiler. Ve sonra bu kazanılanlar kalıcıdavranışlar olur.30

    İnsanlar arasında iletişim vasıtası dil ile olduğundan,çocuğun seviyesine uygun bir dil kullanmak ve çocuğa göre oldukça ciddikavramları (Allah, ölüm…) onların anlayabilecekleri bir seviyeyeindirgemek gerekmektedir. Çocukta dini duygu ve düşüncenin fıtri olduğu,doğarken birçok kabiliyetleri de beraberinde getirdiği, bir anlamda çocuğundoğarken "dindar" olduğu fakat bunların geliştirilmesi gerektiği31hususu, alan ilgililerinin savundukları durumlardır. Özellikle anne baba için,çocuğun hayata bakışının şekillendirileceği ve kişiliğinintemellerinin atılacağı ilk beş altı yıl32 oldukça önemli bir dönemdir.Bu anlamda aile, insan yaşantısı üzerinde daha doğumdan önce başlayan vedoğumdan sonraki ilk gelişim yıllarından sonuna dek etkinliğini sürdürenbir kuruluştur.33 Çocuk ileride yaşayacağı tavır ve davranışların çoğunuanne ve babasından almaktadır.

    Ailenin de bu temel bilgileri destekler mahiyette çocuğakatkıda bulunmaları durumunda, çocuk, ölüm, ahiret gibi yorumlanması güçkavramları daha kolay anlama imkanına kavuşacaktır. Özellikle 10-12 yaşlarındaçocuğun gündemi tamamen Allah, Cennet, Cehennem, öldükten sonra dirilişgibi konulardan oluşan sorularla meşguldür. Büyükleri bile şaşırtansorular cevap aramaktadır. "En son dünyaya gelenin ve en son ölenin kimolacağını, ilk ölenin kim olduğunu ve neden öldüğünü, ölümün insananeden yapıldığını… Cennet ve Cehennemin nasıl kurulacağını, Cennetinçok güzel, Cehennemin çok korkunç olduğu söylendiği halde kendisininhayalinde henüz canlanamadığını, fakat çok merak ettiğini34 gibi sorularkarşısında anne ve babanın ya da eğiticilerin acele etmeden olgunlaşmışcümlelerle çocuğun sorularını dikkatle cevaplandırıp, onu ikna etmesigerekmektedir. Çocuğun birçok sorusu çok amaçlıdır. "Yıldızlargeceleri neden parlıyor? gibi safiyane soruların ilerisinde, kendisinin ve dünyanınyaratılışındaki hikmeti anlamaya kadar uzanır.35 Bu sorular karşısındasosyal çevresinden gerekli desteği alamayan çocuk, mesela ölen bir yakınıveya kardeşi karşısındaki tavrı, çok daha şaşırtıcı ve tehlikeliolacaktır. Çocuk anne ve babasının ölen bir yakını karşısındaki tavrınıdikkatle takip etmektedir. Ölümü nasıl karşıladıklarını anlamaya çalışacaktır.Öğrenilenlerle çevresindeki uygulamaların uyuşup uyuşmadığına bakmaktadır.Annelerin kendi dini yaşantıları çocuğun Allah’tan korkmasında rol oynar.36 Burada çocuk bilgilerin uygulamasını annesinde görmekte ve örnekalmaktadır.

    Bu kavramlar çocuğu hiç verilmemişse, çocuğunduyguları geliştirilmemiş, köreltilmişse, iptidailiğini koruyarak, belkiistenmeyen yönde sapmalar da olacaktır.37

    Tabii burada düşünülmesi gereken bir husus da, çocuğahangi yaşta dini eğitimin verileceği38 konusudur. Zamanlaması dikkate alınmamıştelkinler ve bilgiler çocukta olumsuz sonuçların oluşmasına sebep olabilir.Anne ve babalar sonradan düzeltilmek zorunda kalınmayacak kavramları öğretmeyiamaçlamalıdırlar. Burada anne baba örneğinin ağır sorumluluklarınıbilerek; evin, çocuk için insan karakterini şekillendiren ilk ve en önemliokul olduğunun bilinmesi ve ona göre adımlar atılması hususunun altını çizilmesigerekmektedir. Hangi yaş dönemi olursa olsun, 10 yaşına kadar çocuk, modelolarak anne ve babayı kendisine seçmektedir. Hayatın nasıl yaşanılacağını,hangi durumlar karşısında hangi tepkilerin verileceğini, dini emirlerin veyasakların nasıl uygulanacağını bu okulda öğrenmektedir. 3, 5, 7, 9 yaşlarıarası çocuklar namaz, oruç, yemekten sonra Allah’a şükür duası ve benzeriibadetleri bu okulda kazanmaktadırlar.

    Yetişkinler Çocuğu, Çocuk Olarak Algılamalıdır

    Çocukta ölüm oldukça mühim bir hadisedir. Ölümlekarşı karşıya kalmanın daha önce hiç görülmemiş ve sıradışı birdavranışı ortaya koyduğuna hiç kuşku yoktur.39 Onun için yetişkinlerolarak çocukları çocuk gibi algılanmalı, teçhizatlarının her zaman yetişkinlerdenfarklı, zaman zaman da eksik olduğunu gözden kaçırma hatasına düşülmemelidir.40Çocuğa ulaşacak dili ve metodu yaşına, zekasına, biyolojik gelişiminedikkat ederek vermeliyiz. Bu durumlar dikkate alınmadan, alelacele verilecekcevaplar olumsuz bakış açılarını besler. Derinliğine dini anlayışolmadan, kalıcı, sağlam bir ilerleme olamaz.41

    İçinde her türlü oyuncakların bulunduğu ve heristenilenin verildiği bir Cennet anlayışı karşısında çocuk, oraya gidişiçok fazla garipsemeyecektir. Onun için Allah’ı, ölümü değerlendirebilecekbir fikir alt yapısının gereği dikkatleri çekmektedir. Dini altyapısıtamamlanmış, inanç mantığı oturmuş bir çocukta ölüm; tabut ve kabir içinegirmek olarak kabul ediyorlar fakat onların nazarında yine de Cennetegirerler. Bununla birlikte ölüm kaçınılmaz olduğu halde ölen kişiCennette tekrar yaşamaktadır. Ölümün hayati fonksiyonların durması anlamınagelmesine rağmen, ölen kişinin Cennette oyunlar oynayacağına inanmaktadır.42Çocuk öncelikle kavramlar arasında nasıl bir bağlantı bulunmakta onusorgulamaktadır. Ölüme geçmeden evvel, hayatı kimin verdiği ve neden verdiği,nimetleri kimin verdiği, ölümü kimin verdiği, amacının ne olduğu,Cennete ancak öldükten sonra gidilebileceği bağlarının çocuğa anlatılmasıgerekmektedir.

    Daima gizemli tarafı ağır basan ölü kavramı anlatılırkenahiret inancı devreye girmektedir. Bir çok anne çocuklarının "ölen şimdinereye gitti?" sorusuna "Cennete", "Allah’ın yanınagitti" gibi cevaplar verirler. Oysa ki Allah ve Cennet kavramları da tıpkıölüm gibi çocuğun anlayışında manevi anlamına ulaşmamıştır. Gidilenyerin Allah’ın yanı olması veya Cennet olması da ölümün şüphelerle karşılanmasınamani olmamaktadır.43

    Cennet fikrini anlatmadan, öldükten sonra yeni bir hayatınbaşlayacağını belirtmeden, Allah’ın kullarını çok sevdiğini ve dünyave ahirette ona çok şeyler verdiğini ortaya koymadan anlatılacak bir ölümhadisesi, çocuğun dünyasında tamiri mümkün olmayan sonuçları beraberindegetirecektir.

    Çocuğun ölüm kavramını gerçekçi bir şekilde algılayabilmesindebu derece derece yaklaşımın etkisi bulunmaktadır. Çocuk durumu kavradıkçaölümün büyük bir kaygı konusu olmadığını anlamaya başlar.44 Ölümleilgili sözlerin ağırlığını hafifletmek için kullanılan sözler (uykuyadaldı) (Cennete gitti) (meleklerin yanında) ölüm korkusuna karşı kurulançok ince engellerdir ve çocuğu şartlandırır.45 Fakat bu yaklaşımda doğruolmayan bilgiler yer almamalıdır. Büyükler, ebeveynler için yalancımutluluğa vesile olacak bilgilerin çocuğa aktarılmasında zarar yoktur gibideğerlendirilse de, çocuklar konuya (ölüme, ölümle ilgili örneklere,anlatılanların doğru ve yanlışlığına) aldırmamazlık46 etmemektedirler.Çocuk ölüm karşısında bir şaşkınlık veya duyarlılık yaşarken, çevredengelen şaşırtıcı mesajlarla şaşkınlığı daha da güçlenebilecektir. Bütünbu olup bitenleri çocuk bir bir değerlendirecektir. Hatta annesi ölen bir çocuk,kendisinin de ölmesi gerektiği işaretini alabilmektedir.

    Tabii bunlar yaşanırken ölüme karşı savunmamekanizmaları da sürekli bir çalışma içerisindedir. Çok küçük çocukölümü düşünür, ondan korkar, onu merak eder, bütün hayatı boyuncakendisiyle birlikte kalan ölümle ilgili algıları kaydeder ve ölüme karşıbüyülü bir etkiye sahip savunmalar geliştirebilir.47

    Çocuğa ulaşma yollarından kabul edilen oyun, çocuk içinetkili bir yoldur. Oyun diliyle birçok gerçekler çocuğun dünyasına taşınabilir.Çocuk oyundaki unsurları büyük bir titizlikle değerlendirir. Nitekim bir çocuğunelinden onun kendi çocuğu gözüyle baktığı tahta parçasını alıp dasobaya atıverin; çocuğun göstereceği tepki sizi korkutacaktır. Bunuyapmakla çocuğun gözünde düpedüz bir cinayet işleriz; çocuğumuz birkorkuyla donakalarak bizim elimizden ne kötülükler gelebileceğini sezip,kendisinin de tıpkı kendi çocuğu tahta parçası gibi bizden ne davranışlarbekleyebileceğini ve beklenmesi gerektiğini hisseder.48 Buradan anlaşılırki, oyun diliyle çocuğa rahatlıkla ulaşmak mümkün ve etkili davranış yöntemleribu tarzda çocuğa kazandırılmış olur.

    Oyun arkadaşları çocuk için önemli bir çevredir.Onların nelerle ilgilendikleri, sorulara nasıl cevap verdikleri ve farklıolarak neler yaşadıkları da çocuğun dikkatini çeken hususlar olacaktır.Özellikle kendisinin sevdiği ve saydığı bir arkadaşının davranışlarıçocukta, taklidi beraberinde getirecek ve o davranışları kendisinin de yaşamasıgerektiği kanaatini güçlendirecektir.

    Çocuklar kendi arkadaşlarının önemli olaylar karşısındanasıl bir tavır takındıklarına da dikkat ederler. Ölen bir yakını karşısındaçok ağlayan bir çocuğun tavırları diğer çocuklarda, "ağlamakgerekliymiş" gibi bir kanaati doğurur.

    Ailenin ve yakın akraba çevresinin üzerinde titizlikledurduğu çocuğun, kavramlar karşısındaki tavrı daha bir net olacaktır.Allah’ın, ölümün, Cennet ve Cehennemin insanlardan çok uzak kavramlar olmadığını,onlardan korkmanın çok fazla faydasının olamayacağını düşünür.

    Ölümle ilgili bir hayli altyapı elde eden çocuk, ölümünfarkına vardığında, bu düşünce sistemi bir kargaşa içine girer;hayvanlar ve insanlar ölür ve ölümleri güdülerinin sonucu olarak açıklanamaz.Çocuklar yavaş yavaş ölümün bir tabii bir olay (Kanun-u İlahi) olarakanlamaya başlarlar. Herkes için geçerli ve kişisel olmayan bir yasa.49 Vehatta durumu anladıkça ölümün büyük bir kaygı konusu olmadığınıanlamaya başlar.50 Haliyle ölen bir yakını karşısında anne ve yakın çevresinintakınmış oldukları tavırlar içerisinde mesela, oldukça soğukkanlı birtutum ne kadar olmaması gereken bir tutumsa, çok aşırı bağırıp-çağırmalarda olmaması gereken bir tutum olacaktır. Bir ayrılığı beraberinde getirenölümün, daha sonra tekrar Cennette birlikte olunacak yaklaşımıyla etkisiniazaltacaktır.

    Burada dış çevre ile aile ortamı farklı tavırlar gösteriyor,inançlı-inançsız bakış açıları birbirine karışıyorsa, bununnedenleri çocuğa izah edilmek durumundadır. Çocuğa bu açıdan çevresindekianne baba ve akrabalarının telkinde bulunması faydalı olacaktır.

    Tabii ki, aileler çocukta varolan bu tabii Allah inancınınne ağır duygusal, zihinsel yüklerle boğmalı ve ne de çocuğu gelişimininbu yönünde yalnız bırakmamalıdırlar.51 Dini açıdan dış uyarılar çocukruhunun yapısına birebir karşılık gelmiyorsa, faydalı olmazlar.52

    Zaten gelinen bu nokta çocuk için ölümün varlığınıkabul ve yeni hayat için yapabileceklerinin muhasebesinin başlayacağı bir aşamadır.

    Çocuklarda Ölüm Tasavvuru

    Çocuğun ölümle ilgili düşüncelerini anlayabilmek vebu düşüncelerin hangi yaş ve eğitimdeki çocuklarda nasıl seyir izlediğinibilmek anketlerin ortaya koyacağı bir sonuçtur. Fakat bilinen bir gerçek varki o da, çocuklarda ölüm kavramının oldukça derin bir gündemle ve yetişkinlerinbile tahmin edemeyeceği bir çeşitlilikle soruları bulunmaktadır.

    Davranış bilimcileri konuyu yakından incelemekistediklerinde hep çocukların ölümle olağanüstü bir şekilde ilgiliolduklarını keşfederler. Çocukların ölümle ilgili kaygıları çok yaygındırve yaşantı dünyalarında geniş kapsamlı bir etki53 meydana getirmektedir.Beş yaşındaki oğlumla bir gün sahilde yürürken birden yüzünü başınabana doğru kaldırıp, "iki büyükbabamda ben onlarla tanışmadan öldü."dedi. Bu ifade buz dağının yüzeydeki görüntüsü gibiydi. Bu konuyu uzun süredirdüşündüğünden emindim. Bu tür konuları sıklıkla düşündüğünüsorduğumda garip bir şekilde bir yetişkin sesiyle, "her zaman düşünüyorum"diye cevap verince çok şaşırdım.54 Çocuk deyip geçmeden onların dünyalarındaoluşan ve yer eden kavramları algılamasında yardımcı olmak gerekmektedir.Ölüm, çocukların çocukça dünyaları için hem duygu olarak ağır ve hemde içinden kolay çıkılması mümkün gözükmeyen bir mahiyet arzetmektedir."Çocukların ölmeyeceği inancı; çocukların hayatın erken dönemindeyararlandıkları yaygın bir teselli çocukların ölüme karşı bağışıklıklarınınolduğu şeklindedir. Küçükler ölmez; ölüm yaşlılarda görülür ve yaşlılıkçok çok uzaktadır."55 düşüncesi çocuğu bir noktaya kadar tesellieder. Ama bu onun gündeminde sürekli bu şekilde devam eder demek değil. Çünküçocuğun gündemi şartlara ve dönemlere göre farklılaşır.

    Ancak Allah’a zihnen hazırlanmış bir çocuk, ölümünAllah tarafından gerçekleştiğini zorlanmaksızın kabule hazırdır. Fıtratensahip oldukları çocuğa bu yakın hisleri vermektedir. Ölümün varolan birgerçek olduğunu, değiştirilemeyeceğini, ondan korkulacağını ama yine deonunla insanın günün birinde karşılaşılacağını düşünmektedir. Yetişkinlerinrehberliği bu noktadan sonra devreye girebilir. Ölümün bir ceza olmadığıvurgulanmalı, Allah’ın bunu acımasızlığından yapmadığını anlatabilmekiçin Cennetin güzelliklerinden bahsetmelidir. Ölen yakınının Cennete gittiğini,yaptığı duaları Allah’ın ve onun duyduğunu söylemelidir. Allah’ın öleninsanlara rahmet edeceğine dair oluşturulan ümitler çocuk ruhunda huzur ve sükunetisağlar.56

    Çocuğun gerçek bir ölüm paniğine kapıldığını söyleyebilmekgüçtür. Ona ölümü merak ettiren hakiki sebepler, daha önce tecrübe ettiğiayrılık, acı çekme gibi sebeplerdir. Bağlı ve bağımlı olduğu insanlarınbir anda kaybolması çocuğun zihninin kabul etmekte zorlandığı birdurumdur.57

    Çocuğun, ölümü algılaması çok detaylı ve kapsamlıdeğildir. Başta anne olmak üzere diğer yakınların ve sevilen kişilerdenbir gün müddetsiz olarak ayrılabilecekleri düşüncesi uzun sürebenimsenemez ihtimaldir ki, çevrede karşılaşılan ilk ölüm olayının ardındanen çok sorulan "niçin öldü?" sorusunun gerisinde ayrılık kaygısıuzanmaktadır.58

    Daima gizemli tarafı ağır basan ölüm kavramı anlatılırkenahiret inancı devreye girmektedir. Bir çok anne çocuklarının "ölen şimdinereye gitti" sorusuna "Cennete", "Allah’ın yanınagitti" gibi cevaplar verirler. Oysaki kavramlar çocuğa aktarılmadan,sevdirilmeden "ölenin Allah’ın yanına gitmesi veya Cennete gitmesi"cevabı çocuğun ölüme karşı olan şüphelerini ortadan kaldırmayayetmeyecektir.59

    Çocuk, somut olayları idrak etme dönemini yaşarken, ölümgibi soyut bir kavramı algılamada haliyle zorlanacaktır.60 Onun içinilgilenen büyüklerin, hikayecikler veya örneklendirmeler şeklinde bukavramları çocuğa aktarmasında fayda bulunmaktadır.

    Ölüm olayının çocuğun dünyasına aksinin oldukçaciddi boyutlarda olduğunu belirttik. Çocuğun ölümü değerlendirirken negibi alt bilgilerle değerlendirdiği veya onu neyin üzerine bina ettiği,sorularına nasıl cevaplar bulduğu, cevaplar karşısında ikna olup olmadığı,tabut, kabir ve toprağın altı alemin nelere sahip olduğu gibi konulardahazmedilmiş bilgilere sahip olması sağlıklı düşünce üretiminin zeminihazırlanmış demektir. Bu temel olmadan mantıklı ve akla uygun yaklaşımlaroluşturabilmenin imkanı bulunmamaktadır.

    Ölüm düşüncesinin bu kişinin durumuna göre değişenözelliğine göre yani her insanın inanç, düşünce, fikir, ahlaki ve maneviyapısıyla doğru orantılıdır. Düşünce tarihinde ölüm hadisesini açıklamayaçalışan düşünürler kendi fikir ve düşünceleri doğrultusunda yorumlamışlarve ölüme karşı alınacak tavırlar belirlemeye gayret etmişlerdir.61

    Ölüm, hayatla birlikte ele alınması gereken birolgudur. İnsan düşünen bir varlık olduğu için hayatın hemen yanı başındabulunan ve hayatın yokoluşunu sergileyen bir vakıaya duyarsız kalması düşünülemez.Ölümü hayattan uzaklaştırmak, insanı sadece içinde bulunduğu anı yaşayanhayvanın seviyesine indirmek demektir. Bu sebepten dolayı ölüme hayatasokmak mecburiyetindeyiz.62 Ölümle ele alınan hayat karşısında, kişininbakışını belirleyen düşünce alt yapısı, onun nasıllığını ortaya çıkaracaktır.

    Çocuğun ölümle olan tanışması, çocuğun annesi,babası veya sevdiği bir arkadaşının ölmesiyledir. Ölümü ele alırken,onun değişik bakış açılarının varlığı söz konusudur. Kendisini farketme dönemi içindeki bir çocuğun, yani "ben" diye isimlendirdiğişeyin bir gün varolmayacağını anlaması varlığının şuuruna erişmesiyleeşanlamlıdır. Çocukların ben ve ben-dışı ayırımını yapmaya başladığızamanın ölüm problemiyle kendi bilinci ölçüsünde ilgilendiği yaşlarakarşılık gelmesi de bundan olsa gerektir. "Benlik"in fark edilmesiölüm fikrinin fark edilmesi için bir önkoşuldur.63

    "Kardeşim Cennetin Bir Kuşu Oldu"

    Yetişkinlere ölümü anlattığınız gibi çocuklaraanlatamayacağınız bir gerçektir. Bu çocuğun algılamasının basitliğianlamında değildir. Çocuk hadiselerin izahında tesadüflerin olabileceğinidüşünemez. Bunun için her şeyin sebebini bulmaya çalışır.64 Kendiliğindenbir meydana gelişi çocuk da anlamlı bulmamaktadır. Çocuğun içinde bulunduğuruh halini ve ölüm karşısındaki tavrını anlatan Bediüzzaman; "Nev-iinsanın dörtten birini teşkil eden çocuklar, ahiret imanıyla insanca yaşayabilirlerve insaniyetin istidatlarını taşıyabilirler. Çünkü, her vakit, etrafındaonun gibi çocukların ölmesiyle, onun nazik dimağında ve ileride uzunarzuları taşıyan zayıf kalbinde ve mukavemetsiz ruhunda öyle bir tesiryapar ki, hayatı ve aklı, o biçareye alet-i azap ve işkence edeceğizamanda, ahiret imanının dersiyle, görmemek için oyuncaklar altındaonlardan sakladığı o endişeler yerinde bir sevinç ve genişlik hisseder,der: ‘Bu kardeşim veya arkadaşım öldü, Cennetin bir kuşu oldu. Bizden dahaiyi keyfeder, gezer. Ve validem öldü, fakat rahmet-i İlahiyeye gitti. Yinebeni Cennette kucağına alıp sevecek. Ve ben de o şefkatli anneciğimi göreceğim’diye insaniyete layık bir tarzda yaşayabilir."65 tarzındaki bir bakışaçısından başka ölümü ve öldükten sonraki hayatı hoş gösterecek birtablo olamaz.

    İnsanlığın hemen hemen yarısını oluşturan çocukların,öldükten sonra yeni bir hayatın başlangıcı ve orada bütün nimetleriyleCennetin varlığı bakış açısı; çocuklar için oldukça ağır olan vedehşetli ve ağlatıcı görünen ölümlere ve vefatlara karşı dayanabilme66gücünü verecektir. Hatta ahiret inancının çocuklarda hükmetmesidurumunda, ahiret inancı çocuklara manen der; "Cennet var, haylazlığıbırak." Çocuk da o güzel mekana ulaşabilmek için bırakır. Çünküçocuk doğru kabul ettiği şeye inanır. Çocukların ölüme bakışı kendialgılama biçimleriyle şekillenmektedir. Bu açıdan bazı çocuklarda ölüm,"ölüler ölü değildir; onlar dinlenmekte, anıt parklarımızda ebedi müziğinsesiyle uyumakta, en sonunda sevdiklerine kavuşacakları ölüm sonrası hayatıntadını çıkarmaktadırlar.67 İnancı konusunda şüpheleri olan insanlar içinölüm, bir stres kaynağı, hatta yok olup gitme sebebi olduğu için, korkuyuda beraberinde getirmektedir. Zira yokluk kavramı insanı korkutan bir özelliğesahiptir. Bu yaklaşım çocuklarda büyük bunalımların temelini oluşturur.

    Bir annenin üç yaş dokuz aylık çocuğuyla aralarındageçen konuşma dikkat çekicidir.

    Jane, hiçbir dinsel bilgi almadı ve şu ana kadar tanıdığıhiç kimsenin ölümüyle bağlantılı olarak ölümle konuşmadı. Birkaç günönce ölümle ilgili sorular sormaya başladı… Konuşma Jane’nin insanlarınde baharda çiçekler gibi geri gelip gelmediklerini sormasıyla başladı. Birya da iki hafta önce en sevdiği çiçeği öldüğü için çok üzülmüştüve biz de onu çiçeğin baharda geri geleceğini söyleyerek rahatlatmıştık.Aynı şekilde değil ama, farklı bir şekilde, büyük bir olasılıkla bebekolarak geri geldiklerini söyledim. Bu cevap onu çok endişelendirdi -değişikliktenve insanların yaşlanmasından nefret ediyor o- çünkü şunları söyledi,"Büyükannemin farklı olmasını istemiyorum, değişmesini ve yaşlanmasınıistemiyorum" "Büyükannem ne zaman ölecek?" "Ben de ölecekmiyim?" "Herkes ölür mü? diye sordu. Evet yanıtım üzerine gerçekteninsan yüreğini burkan bir şekilde ağlamaya başladı."

    Tabii burada çocuk birbirinden farklı kavramlarla karşılaşmıştır.Yanlış bilgi çocuğun dünyasını hepten kargaşaya itmektedir. Çocuk diğeryaklaşımlara anlamlı cevaplar verirken; "büyükannesinin bebek gibi değişerektekrar geri gelmesi fikrine anlam verememiştir. Anlaşılıyor ki çocuklara doğrubilgilerle ulaşmak önem arz ediyor. Önce anlaşılması güç de olsa, fakatmantığına uyduğu için sonradan tasdik edecektir. Nitekim Jerome Bruner, herkonu herhangi gelişim aşamasındaki her çocuğa entelektüel bir dürüstlükleetkin bir şekilde öğretilebilir.68 demektedir.

    Çocukta Ölüm Korkusu

    İnancı ne kadar sağlam da olsa, yaş ilerledikçe çocuklardaölüme karşı bir korkunun varlığı araştırmaların verileri içerisindedir.Çocukları üç grupta değerlendirerek, 5-8 çocukluk dönemi, 9-12 ergenlik dönemiöncesi gizlilik dönemi, 13-16 ergenlik dönemi şeklindeki araştırmada, çocuğunher üç dönemde ölümle bir ilgisinin varlığı dikkatleri çekmektedir.Burada özellikle gizliliğin altında, ölümün farkında oluş69 da yatmaktadır.

    Çocuklarda ölüm korkusunun altında, bir daha osevdiklerini görememe endişesi bulunmaktadır. Ölen bir kişi veya yakınıkarşısında, "hepsi bitti" çocuğun sözcük dağarcığındaki ilkifadelerden birisidir ve "hepsi bitti" çocukluk korkuları içindeyaygın bir temadır.70 Bu tema çocuğu ciddi korkulara itmektedir. Bu şekildekibir yaklaşımın ürünü olan düşünce çocuğu bir hiç olmak71 korkusuylabaş başa bırakacaktır.

    Çocuğun zayıf yaratılışında ve nazik dünyasındaoldukça önemli olan ölüm duygusu, kendi seviyesine ulaşmış fikir ve düşüncelerlebeslenmediği takdirde, korku daha ciddi boyutlara taşınacaktır. "Dörtyaşındaki bir kız çocuğu yaşayan her şeyin bir gün öleceğini öğrendiğindeyirmi dört saat boyunca ağlamış."72 Çocuğu neden bu kadarilgilendirmektedir. Çünkü bütün sevdiklerinden, oyuncaklarından ve her şeydentamamen ayrılma hissi çocuk dünyası için oldukça ağır bir yaklaşımdır.Nitekim bu küçük kıza annesi hiç ölmeyeceğini söz verdiği için sakinleşmiş.Demek oluyor ki, ölüm sadece yok olup gitme anlamında çocuğa ulaştığındakorkunçluğu çağrıştırıyor. Allah, Cennet ve öldükten sonra yeni birhayat yaklaşımları çocuğa yabancı gelmektedir. Çocukların ölümü erkenyaşta keşfettiklerine, hayatın en sonunda biteceğinden korktuklarına ve bubilgiler kendilerine uygulandığında73 çocukta ciddi korku izlerine rastlanmıştır.

    Çocukla ölüm konusunda konuşan büyükler, ölümünneden korkulacak bir kavram olmadığını çocuğu bu konuda kendisiyle sadecebaşbaşa bırakmamak gerektiği ifade edilmektedir. Çocuk bu konuda yalnızkalırsa, kendi kafasında icatlar yaparak daha korkutucu tablolar üretir. Çocuklarınölümle ilgili inançlarının gerçekten dehşet verici olduğunu ve çocuklarınzihinlerini rahatlatacak yollar bulmaya zorunlu olduklarını74 bilmekgerekiyor.

    Din yoluyla doyuma ulaşmış bir korkunun da kişiyihuzurlu kılması beklenir. Örnek olarak ölümü bir son değil, yeni bir başlangıçolarak kabul eden kimseler için ölüm o kadar korkunç olmasa gerektir.75Nitekim bu yaklaşımlar çocuğa değişik semboller, masal veya hikayeciklerleanlatılabilir.

    Yaşı büyük bir çok çocuk ölüm korkusunun canlılığınıdoğrulayarak hafifletmeye çalışır. Dokuz on yaşlarındakiler genellikle ölümlealay ederler. 5-6 yaş grubu çocuklarda ölümün şu şekilde algılandığıgörülür; ölümün sebebi ne olursa olsun benimsenmek istemeyen, Allah tarafındangerçekleştirilen uyku ya da baygınlığa benzeyen bir hadisedir.76

    Fakat nasıl tarif edilirse edilsin, ebeveynindenbirisinin öleceğini düşünmek çocuklarda görülen fobilerin başındageldiğine göre, "niçin öldü?" sorusunun aynı kaygının yansımasıolduğu söylenebilir. Duygu ve hayallerle yüklü olduğu bu dönemde çocuk,ölüm sebebini öğrenerek bağımlı olduğu kişileri gözden geçirir.77

    Örneklendirmelerle çocuğun seviyesini yakalayarakkonuyu aktarma daha etkili bir yoldur. Öldükten sonra tekrar dirilişisembolize ederek; ölmüş ağaçların, kurumuş yaprakların, tekrar dirilipyeşertilmesi çocuk için bilinen bir durumdur. Aynı şekilde insanın odunabenzeyen kemiklerinin tekrar hayata kavuşturulması, tıpkı bahar mevsimininihyası gibi ele alınabilir. Nebatatın haşrini yapan Allah’ın, insanın haşriniyapmaya gücü yeteceği78 izah edilir.

    Çocuğun dünyasında kendisini seven, şefkat eden, hertürlü nimetlerle donatan, dünyada güneş, ay, yıldızlar, çiçekler, kuşlar,böcekler, dağlar, ağaçlar küçük hayvanlar yaratmış bir Allah kavramıile bununla yetinmeyerek, hiç ölümün olmadığı, her türlü oyuncaklarınolduğu, süt ırmaklarının bulunduğu, ve her zaman istediğini yiyip içebileceğin,her türlü oyunların oynandığı bir Cenneti yaratması çocukların beğenisinialan, Allah’ın çocukları çok seven bir Yaratıcı olduğu hissinin uyanmasınavesile olacaktır.

    Allah’ın dünya ile birlikte ikinci bir dünya yaratması,çocukların gözünde insanları çok sevdiğinin bir delilidir. O’na karşıolan kanaatlerin güzel olması, O’ndan geleceklerin de güzel olmasını neticeverecektir.

    Aslında bir anlamda çocuğun oyunu, onun kavramlar karşısındakiyaklaşımlarını sergilemektedir. Öldükten sonra dirilme, ahiret, Cennet,Cehennem kavramlarını çocuk rahatlıkla oyunlarında kullanabilmektedir. Çocuklartekrar tekrar ölüm ve yeniden dirilme oyunları oynarlar. Ölüm hakkında birşeyler öğrenme fırsatı çok boldur.79

    Ölüm artık çocuk için bilinmeyen ve korkulacak birkavram değilse, öldükten sonraki hayatın da olabileceği, Allah’ın onu dayaratmaya gücünün yeteceği akla uzak gelmeyecektir.

    Çocuk ölen annesini, kardeşini tekrar görme arzusu içerisindedir.Ve bu arzu ona oldukça sıcak ve anlamlı gelmektedir. Hatta kabir ve tabutagirmiş olsa bile, Cennette tekrar görüşme arzusu çocuğa teselli verecek önemlibir yaklaşım olacaktır. Özellikle çocukluk döneminde ve aynı zamandaergenliğe kadar uzayan dönemde çoğu çocuk için Cennet, bulutların içindeveya uzay boşluğunda bir yerde bulunmaktadır. Cennetin somut, yerleşik tanımlamalarılise yıllarına kadar uzanmaktadır.80

    Annesi ölen bir çocuğun dünyasındaki dalgalanmalaroldukça ciddidir. Okul çağına gelmemiş çocukların gömme törenlerindenuzak tutulması tavsiye edilen bir durumdur. Çocuğa, "Annen Allah’ınsevgili kulu olduğu için öldü" biçimindeki açıklamalar çocuğu başkasorulara iteceğinden bundan ziyade; sevdiklerine öbür dünyada tekrarannesine kavuşacağını belirten açıklamalar81 çocuğa daha uyguntavsiyelerdir.

    Çocuk ölen bir yakının nereye gittiğini sorması vegittiği yerin nasıl bir yer olduğunu merak etmesi normaldir. Çocuk sebepsizbir harekete anlam vermemektedir. Her olayın bir sebep-sonuç ilişkisi bulunduğunainanır. Bu ilişkinin nasıllığı yaş gruplarına göre değişir.

    Çocukları en çok meşgul eden ve onların süreklialakalarını çeken konulardan birisi de "ahiret" hayatıdır. Bunlarıölüm, ölüler, ölüm sonu hayatında insanın karşılaşacağı işlemlerve durumlar oluşturmaktadır. Çocuklar (7 – 9 yaş) insanın nasıl doğup öldüğünü,öldükten sonra dirilip dirilmeyeceğini, nasıl ve neden dirileceğini, ölenlerinşimdi diri olup olmadıklarını, ölenlerin neden geri dönmediklerini, orayıgerçekten merak ettiklerini, Allah’ın ölümü bize neden verdiğini, Cennetinve Cehennemin gerçekten varolup olmadığını, Allah’ın her ikisini de nedenyarattığını merak etmektedirler.82

    "Bin Yaşına Kadar Yaşamak İstiyorum."

    Çocuk hep yaşamayı arzular bir yapıdadır. Ölüncenereye gidiyorsun? Kaç yaşındasın? İnsanlar kaç yaşında ölür? gibisorulara çok kendi gündeminde bulunan cevabı vererek, "bin yaşınakadar yaşamak istiyorum. Dünyadaki en yaşlı insan olana kadar yaşayacağım"83diye ısrar ederken, bunlar çocuğun masumiyet ifade eden yaşının düşünceleridir.

    Çocukların, ahiret hayatını zihinlerine yakınlaştırabilmekiçin bazı misallerle ifade etmek daha doğru olacaktır. Mesela onların yakındanbildikleri ve içinde yaşadıkları mevsimlere dikkatler çekilerek;"belki her senede, belki her mevsimde bir kainat, bir alem gider, birigelir."84 Yazın güze; güzün bahara tahavvülü katiyetinde, ahiretinvarlığını yaratmak Allah’a hiç de zor gelmeyecektir.

    Dünya ve ahiret, çocuğun rahatlıkla anlayabileceği;bir saray, bir ev örnekleriyle akla yakınlaştırılır. "Resul-i Ekrem(a.s.m.) risaletiyle dünyanın kapısını açtığı gibi, ubudiyetiyle deahiretin kapısını açar."85 Bir kapının açılıp, sonra ölümlebirlikte başka bir kapının açılması, çocuğun aklına uzak gelmeyecektir.Dünya kapısını açabilen, ahiret kapısını da açabilecektir şeklindeO’na olan inancı pekişecektir.

    Çocuğun aklına sığıştıramadığı, toprağın altınınve ondan sonrasının nasıllığını çocukla konuşmak gereklidir. Kesin venet bir biçimde toprağın altının korkunç olmadığını açıklamalı,inanan insanların öldükten sonra Allah’ın mükafatlarını hak ettiğini söylemeli,sormadan önce kabir azabı gibi akaid konularına kesinlikle girilmemelidir.86

    Çocuğun sorularını önemsemek ve ciddi anlamda cevapvermek gerekir. Çocuğun dünyası oldukça ciddi konularla da ilgilenmektedir.Her şey çocukça değerlendirilmemelidir. Allah’ın ölüp ölmeyeceği,insanları öldürecekse niçin yarattığı gibi yetişkinleri hayrette bırakansorular87 hep onun ciddi zihinsel faaliyetlerinin bir sonucudur.

    Dini inançlar ölüm problemine felsefenin ve bilimselbilginin veremediği cevapları vermeye muktedirdir. Ahiret inancı bu bakımdançocuğun ölümle ilgili bütün sorularını cevaplamayı kolaylaştırır.88Çocuğa bütün bu birikimlerin aktarılabilmesi, haliyle bu bilgilerle donatılmışbir aile hayatını gerekli kılacaktır.

    Konunun önemini dikkate alarak, böyle önemli bir yoluçocukla beraber yürümek durumundayız. Aksi halde bu yol birlikte yürünmedençocukları asla anlayamaz, asla onlara yaklaşamayız.89 Ölüm, kabir gibikavramlar çok net bir dil ile, ama oldukça tatlı bir üslupla çocuğa anlatılmalıdır."Kabir var; hiç kimse inkar edemez. Herkes, ister istemez orayagirecek."90 şeklindeki net ifade karşısında, normal büyük insanlardaolduğu gibi, çocuklarda da üç farklı durum ve davranış şekli ortaya çıkmaktadır.

    Birincisi; Allah’ın varlığına birliğine inanan, hayatıve ölümü O’nun verdiğini düşünen, bir alemi bize kapatırken, yeni biralemi bize açacağını kabul eden, Cennet ve Cehennemi yarattığını bilenbir bakış açısıyla ölümü ve öldükten sonraki hayatı değerlendirme sözkonusudur.

    İkinci olarak, ahireti tasdik eden, fakat sefahet içindeyaşayan insanların, günaha düşmüş ve devam eden insanların halet-iruhiyesiyle ölüm ve ahireti değerlendirme.

    Üçüncü yol ise; Allah’a, ahiret gününe, Cennet veCehenneme inanmayan bir insan gözüyle ölümü değerlendirme dikkatleri çekecektir.91

    Burada çocuk gözüyle de bakıldığında en ağır vetarifi en zor olan yol, ölümü bir hiçlik olarak, yok olup gitme,sevdiklerinden ebedi ayrılma olarak algılanan üçüncü yoldur. En karanlıklıbir yol olarak çocukların dünyasında derin ıztırapların ve ayrılık acılarınınyaşandığı ve hatta çoğu kez çok olumsuz adımların atılmasına sebep teşkileden bir tercih olarak, hayatı zehir eden bir tablosu bulunmaktadır. Butabloyu Bediüzzaman şöyle tasvir etmektedir; "bu hakikat-i haşriyeninneticeleri, insaniyetten çıksa, o çok ehemmiyetli ve yüksek ve hayattar olaninsaniyet mahiyeti, murdar ve mikrop yuvası bir laşe hükmüne sukut edeceğiniispat eder."92 Öldükten sonra dirilmeme gibi bir yaklaşım, bırakın fıtratenzayıf çocukları, büyük insanların bile hayatlarını zehir edecek, insanzihnini yiyip bitiren ve her vakit acı ve ızdıraplar içerisinde bırakan birözellik taşır. Çünkü insanın aklı, kalbi, sürekli "nereden gelip,nereye gittiği" ile meşgul olmaktadır. Böyle bir bakış açısıylabir insanın hayattan lezzet ve zevk alması mümkün değildir. Zaten insaniyetfıtratı böyle safsatayı reddetmektedir. Velev ki çocuklar da olsa bile. Hiçbirşeyin kendi kendine olmasının mümkün olamayacağını, her şeyde bir amacınve maksadın varlığını anlatırken Bediüzzaman, böyle bir tablonun gülünçlüğünü;"eşek muzaaf bir eşekliğe girse, sonra insan olsa, "bu fikri kabuletmem" diye kaçacaktır." Demektedir.93

    Sonuç

    Çocuğun ruhen en rahatladığı, aklen ve mantıkentatmin olduğu ölüm yorumu ahiret inancıyla oluşur. Dünyayı yaratarak içinisayısız nimetlerle dolduran Allah, bu davranışıyla insanları ne kadar daçok sevdiğini göstermektedir. Yine Allah dilerse yeni bir hayatı ifade edenahiret hayatının kapısını insanlara açacaktır. Vadettiğine göre bunuyerine getirecektir. Çocukta bunu yapıp yapamayacağı kavramı oluşmaz, çünküyaptığı bir örneği çocuk dünya suretinde görmektedir.

    Anketler öldükten sonraki hayat konusunda, araştırmacılaraoldukça faydalı sonuçlar çıkarmıştır. Anketlerden anlaşıldığına göre,çocuk dini terim ve kavramları daha çok aile ortamından öğrenmektedirler.

    Günahkarların Cehenneme gideceğini büyüklerden duyançocuklar, mezarlıkta mezarlara kulak verip acıdan inleyenlerin seslerini işitmeyeçalışmışlar, çöken mezarların içine bakıp ölülerin yanıp yanmadığınıaraştırmışlardır. Konuyla ilgili Doğu ve Batı’da bir çok çalışmalardikkat çekicidir. Ölüm ve öldükten sonraki hayatın varlığına ve fıtriolduğuna bir delil de ifade edeceğimiz diyalogda geçmektedir. Küçük yaşlardaannesini, babasını veya bir yakınını kaybeden çocukları en çok sakinleştirencümlelerin "onlar artık Cennette yaşıyorlar ve sizi bekliyorlar, siz dezamanı gelip oraya gittiğinizde onunla görüşeceksiniz, hem de hiç ölmemeküzere. Allah ölen anneni, babanı sevmektedir. Ona ne istersevermektedir." şeklindeki cümlelerin olduğu anlaşılır. Konuyla şudiyalog ibret vericidir:

    Küçük bir kız, bir çocuğun annesinin öldüğünü işitincekendi annesine şöyle sormuştur:

    – Anneciğim ölü anne ne demek?

    – Ölmüş, artık yürümeyen, konuşmayan bir kadındemek.

    – Peki o zaman çocukları ne yapar?

    – Şey, anne ölünce çocuklara ya babaları ya dateyzeleri bakar.

    – Sen de bir gün ölü anne olacak mısın?

    – Evet, ama buna daha zaman var.

    – Çok, çok, çok zaman değil mi?

    – Evet çocuğum.

    – Senin ölmeni istemiyorum. Sen hep böyle yanımızdaol.

    – Ben ölünceye kadar sen büyür kocaman olursun.

    – Anneciğim, ya konuşan kısım, insanın içindeki konuşmalarane olur?

    – Bilmem bazıları diyor ki insan ölünce başka bir dünyayagidip orada yaşar. Bazıları inanmıyor buna.

    – Biz inanıyoruz değil mi?94

    1. Yalom Irvın, Varoluşçu Psikoterapi, Çev. Zeliha İyidoğanBabayiğit, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 1999, s. 133.

    2. Bilgin Beyza (Prof. Dr.), Eğitim Bilimi ve Din Eğitimi,Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları/185, Ankara 1988, s. 7.

    3. Yavuz Kerim, Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişimi,Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 1983, s. 107.

    4. 3. Mevlana Kongresi (Tebliğler), Selçuk ÜniversitesiYayınları/71, Konya 1988, s. 76, s. 77, 81, 82, 92, 93.

    5. Yavuz, s. 42, 125, 107; Konuk Yurdagül, Okul ÖncesiÇocuklarda Dini Duygunun Gelişimi ve Eğitimi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları/146,Ankara 1994, s. 21.

    6. Kur’an-ı Kerim, Rum Suresi, 30. ayet, (Yeni AsyaGazetesi Neşriyatı, Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, Hazırlayanlar: İsmailMutlu-Şaban Döğen, İstanbul 1991, s. 406.)

    7. Ayesbeyoğlu Nevzat, İslamiyet’in Eğitimimize GetirdiğiDeğerler ve Kur’an-ı Kerim’in Eğitim ile İlgili Ayetlerinin Tahlili, MEB, İstanbul1991, s. 4.

    8. Mangır Mine, Türk Ailesi ve Çocuk Eğitimi, AnkaraÜniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları/1170, Ankara 1990, s. 1.

    9. Konuk Yurdagül, Okul Öncesi Çocuklarda Dini DuygununGelişimi ve Eğitimi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları/146, Ankara 1994, s. 92.

    10. Zulliger Hans, Çocukta Oyunla Tedavi, Cem Yayınevi,İstanbul 1997, s. 91.

    11. Bilgin, s. 92.

    12. Din Eğitimi ve Araştırmaları Dergisi, ÇocuklarınDini Kavramları, (Çev. İlhan Yildız), Emre Matbaacılık, İstanbul 2000, s.432.

    13. DEA.Dergisi, s. 432.

    14. DEA.Dergisi, s. 433.

    15. DEA.Dergisi, s. 433.

    16. DEA.Dergisi, s. 405.

    17. DEA.Dergisi, s. 405.

    18. DEA.Dergisi, s. 406.

    19. DEA.Dergisi, s. 409.

    20. DEA.Dergisi, s. 407.

    21. Konuk, s. 76.

    22. Konuk, s. 101.

    23. Yavuz, s. 260.

    24. Yavuz, s. 125.

    25. Yavuz, s. 151.

    26. Konuk, s. 26-27.

    27. Konuk, s. 32.

    28. Erdil Kemalettin, Aile Okulu, Türkiye Diyanet VakfıYayınları, Ankara 1991, s. 30.

    29. Öymen Hıfzırrahman Raşit, Eğitime Giriş-I, YeniDesen Matbaası, Ankara 1965, s. 69.

    30. Erdil, s. 5-6.

    31. Yavuz Kerim, Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişimi,Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 1983, s. 40.

    32. Mangır, s. 2.

    33. Mangır, s. 1.

    34. Yavuz, s. 87.

    35. Öymen Hıfzırrahman Raşit, Eğitime Giriş-I,Ankara 1965, s. 67.

    36. Konuk, s. 53.

    37. Bilgin, s. 93.

    38. DEA Dergisi, s. 437.

    39. Yalom, s. 143.

    40. Konuk, s. 101.

    41. Bilgin, s. 3.

    42. DEA Dergisi, s. 431.

    43. Konuk, s. 92.

    44. Yalom, s. 131.

    45. Yalom, s. 182.

    46. Yalom, s. 182.

    47. Yalom, s. 142.

    48. Zulliger, s.18.

    49. Yalom, s. 141.

    50. Yalom, s. 131.

    51. Konuk, s. 101.

    52. Konuk, s. 101.

    53. Yalom, s. 129.

    54. Yalom, s. 130.

    55. Yalom, s. 162.

    56. Konuk, s. 93.

    57. Konuk, s. 90.

    58. Konuk, s. 100.

    59. Konuk, s. 92.

    60. Konuk, s. 92.

    61. 3. Mevlana Kongresi ( Tebliğler), Selçuk ÜniversitesiYayınları/71, Konya 1988, s. 76.

    62. 3. Mevlana Kongresi (Tebliğler), s . 80.

    63. Engin Geçtan, Varoluş ve Psikiyatri, İstanbul 1990,s. 41.

    64. Konuk, s. 90.

    65. Nursi Bediüzzaman Said, Şualar, Yeni Asya Neşriyat,Germany 1994, s. 203.

    66. Nursi, Sözler, s. 92.

    67. Yalom, s. 183.

    68. Yalom, s. 182.

    69. Yalom, s. 154.

    70. Yalom, s. 152.

    71. Yalom, s. 151.

    72. Yalom, s. 131.

    73. Yalom, s. 182.

    74. Yalom, s. 160.

    75. Konuk, s. 14.

    76. Konuk, s. 92.

    77. Konuk, s. 44.

    78. Nursi Bediüzzaman Said, Sözler, Yeni Asya Neşriyat,Germany 1993, s. 270-271.

    79. Yalom, s. 144.

    80. DEA Dergisi, s. 433.

    81. Konuk, s. 93.

    82. Yavuz, s. 87.

    83. Yalom, s. 131.

    84. Nursi, Sözler, s. 626.

    85. Nursi, Sözler, s. 72.

    86. Konuk, s. 93.

    87. Konuk, s. 93.

    88. Konuk, s. 92.

    89. Yeniterzi Emine (Doç.Dr.), Mevlana Celaleddin Rumi,TDV Yayınları/161, Ankara 1997, s. 78.

    90. Nursi, Sözler, s. 131.

    91. Nursi, Sözler, s. 131.

    92. Nursi, Sözler, s. 93.

    93. Nursi, Bediüzzaman Said, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat,Germany 1994, s. 182.

    94. Bilgin’in eserinden iktibas edilmiştir, (JersildArthun, Çocuk Psikolojisi, Çev. Gülseren Günce, Ankara 1976, s. 50.)