Köprü Anasayfa

Ölüm Gerçeği

"Güz 2001" 76. Sayı

  • Kur'an Ölümden Niçin Bahsediyor?

    A. Said Yargıcı

    Türkçe’de kullanılan "ölüm" kelimesininArapça karşılığı "mevt"tir. Mevt kelimesinin Arap dilinin engeniş lügati sayılan Lisanü’l-Arab’ta bir çok anlamlara geldiğibildirilmektedir. Ölümün mahiyetini anlayabilmek için bu anlamların bazılarınınakletmek istiyorum.

    A. Semantik Çerçeve

    Mevt, hayatın zıddıdır. Meyt, ölen kişi, meyyit isehenüz ölmeyen ama ölecek olan kişilere isim olarak verilmektedir. Kur’an’daPeygamberimize hitaben "İnnete meyyitün ve innehüm meyyitun" ayeti,"Muhakkak ki sen öleceksin, onlar da ölecekler" (Zümer: 39/30)anlamına gelmektedir. Araplar soğan ve sarmısağı iyice pişirmeyi "öldürmek"olarak adlandırmaktadırlar. Mevt "sükun" demektir. Bu yüzdenAraplar, "Küllü men seke, mate" derlerdi. Bu cümle, her sakin olanşeyin ölmüş olduğunu ifade etmektedir. Araplar ayrıca, "Mate’n-Narümevten" dediklerinde de, ateşin içinde hiçbir kor kalmadığını, külününbile soğuduğunu kastederlerdi. Ayrıca, "Matet rihu" cümlesinin de,"rüzgar kesildi" anlamında kullanırlardı. Bir yerde bulunan suyu,yerin çekmesinden sonra da, bunun anlatmak için, "mate’l-maübihazihi’l-mekani" ifadesini kullanırlardı. Bütün bunların yanındatemsil ve teşbih olarak uykuya da ölüm denmiştir. Çünkü uykuda da insanınaklı ve hareketleri durmaktadır. İnsanın gelişme gücünün, hissi ve akliyeteneğinin kaybolmasına da "ölüm" denmektedir. Kur’an akılyeteneğinin kullanılmamasını bir ayetinde ölüm olarak nitelemekte ve"sen tebliğini ölülere duyuramazsın" demektedir. (Neml: 27/80)Uykuya hafif ölüm, ölümü de ağır uyku dendiği gibi, fakirlik, zillet,ihtiyarlık, günah da istiare olarak ölümle isimlendirilmektedir. (İbnManzur, Lisanü’l-Arab, Darü Sadır, Beyrut, İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, DarüSadır, Beyrut, tsz, "Mevt" maddesi, II, 90-92. Ayrıca benzeranlamlar için bkz: Ragıb el Isfahani, Mu’cemu Müfredati elfazi’l-Kur’an, Darü’l-Fikr,Beyrut, tsz, "Mevt" maddesi, s. 497.)

    B. Ölüm Ayetlerinin Nüzul Ortamı

    Kur’an-ı Kerim’de bir çok ayette ölümdenbahsedilmektedir. Fakat Kur’an’-ın ölümden bahsetmesi ibret alınması içindir.Kur’an’a göre insan ölü iken ona hayat bahşedilmiştir. Sonra tekrar öldürülüpdiriltilecek ve hesap verecektir. Kur’an ölümün gerçekliğini nazaraverirken bu hesap gününe dikkat çekmektedir. Kur’an-ı Kerim’in böyle biryol takip etmesi kendi amaçlarıyla da örtüşmektedir. Çünkü Kur’an’ın,tevhid, nübüvvet, haşir ve ibadet olmak üzere temel dört hedefi vardır. Haşirde bunlar arasında yer almaktadır. Haşir olmamış olsa Kur’an’ın ölümdenbahsetmesinin bir anlamı da kalmazdı.

    Kur’an’ın nazil olduğu ortama baktığımızda Kur’an buhedeflerinin hepsinin cahiliye toplumu tarafından çarpıtıldığını görüyoruz.Konumuz ölüm olduğu için cahiliye toplumunun bu konudaki telakkilerine temasetmemiz daha uygun olacaktır.

    Ölüm realitesiyle hayatta olan her canlı karşılaşmaktadır.Bu yüzden cahiliye toplumu insanı da ölümü yaşıyordu. Ancak hayatın yalnızcabu dünyaya münhasır kaldığını söylüyorlardı. "Dediler ki: Hayatancak bu dünyada yaşadığımızdır. Kimimiz ölürüz, kimimiz yaşarız.Bizi ancak zaman helak eder. Bu hususta onların hiçbir bilgisi yoktur. Onlarsadece zannediyorlar." (Casiye: 45/ 24.) Bu ayet onların ölümü bir"adem" yani yok oluş olarak zannettiklerini göstermektedir. Nitekimonlar öldükten sonra dirilmeyi de açık bir şekilde reddediyorlar, böylebir duruma inanmadıklarını söylüyorlardı: "Biz öldüğümüz vetoprak olduğumuz zaman mı (diriltileceğiz)? Bu uzak bir dönüştür."(Kaf: 50/3.) Bu ayet de onların ölümün toprağa dönüşmek olduğuna inandıklarınaişaret ediyor.

    Peygamberimiz (s.a.v.) ölümden ve haşirden bahsederkenbazı müşrikler ellerine un-ufak olmuş kemik parçalarını alarak, "Şuçürümüş, un olmuş kemikleri kim diriltecek?" diye alaylı bir şekildesorular soruyorlardı. Peygamberimiz ise kendisine gelen şu ayeti onlarıduyurmuştur: "De ki, onları ilk defa yaratmış olan diriltir. ÇünküO, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir. Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaranO’dur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz. Semavat ve arzı yaratan onlarınbenzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet! Onların benzerini yaratmayaelbette her zaman kadirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen bir yaratıcıdır.Onun işi bir şeyi yaratmayı istediği zaman sadece "ol" demektir veo şey derhal oluverir. Her şeyin mülkü kendi elinde olan Allah’ı tesbih vetakdis ederim. Siz elbette sadece ona gönderileceksiniz." (Yasin:36/78-83.)

    C. İnsanın Ölü Olan Nesnelerden Yaratılması

    Öldükten sonra dirilme problemi yalnızca cahiliyetoplumu insanlarının değil dünyaya gelen bütün insanların problemidir. Bubir iman meselesi olduğu halde, bunun Kur’an’a yukarıda zikredildiği gibiakli delileri de verilmektedir. Kur’an bu ayetlerde, öldükten sonra dirilmeyeinanmayan insanların ilk yaratılışlarına bakmalarını istemektedir. İlkyaratılışta, her insanın dünyaya gönderilmesinde nasıl bir durum var ki,Allah o noktaya dikkatleri çekmektedir? Çünkü insanın ilk yaratılışı"ölü halden diriltme şeklinde cereyan etmektedir. Bu çerçevede Kur’an-ıKerim’e baktığımızda yalnızca zikredeceğimiz bir ayet insanın dünyadagelmeden önce "ölü" olduğunu göstermektedir.

    Bakara suresi 28. ayette Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor:"Sizi ölüyken dirilten, sonra tekrar öldüren ve dirilten Allah’ı nasılinkar ediyorsunuz?"

    Bu ayette bizim üzerinde duracağımız cümle, orijinalifadesiyle "ve küntüm emvaten" cümlesidir. "Siz ölüleriken" cümlesidir. Bu ayet, insanların ilk yaratılmasını "ölüleriken diriltme" olarak tespit ediyor. Burada zikredilen "emvat"kelimesi, müfessirlerin "mevt" ile ilgili görüşlerini dilegetirmelerine sebep olmuştur.

    Taberi’de ilgili ifadelerle ilgili değişik görüşlernakledilmektedir. Buna göre "Sizler ölüler iken sizi diriltti"ifadesi, "siz hiçbir şey değilken sizi yarattı" anlamınagelebildiği gibi; Kata’denin zikrettiği gibi, "siz babalarınızın sülbündeölüler idiniz" anlamına da gelebilmektedir. Ayrıca ayetin zikrettiğimizbölümüne "insanların hatırlayamayacağı kadar değersiz bir haldeidiniz, yani ölü, cansız birer varlık idiniz" anlamını veren kimselerde bulunmaktadır. Taberi konuyla ilgili rivayetleri naklettikten sonra şunlarısöylüyor: "Bu ayet, ‘Allah’a ve ahiret gününe inandık’ sözünüsadece dilleriyle söyleyip kalpleriyle tasdik etmeyen kimseleri azarlamak, kınamakmaksadıyla inzal buyurulmuştur. Buna göre dili ile söyleyip kalpleriyleinanmayanların, insanı ölü şeyler yaratan, sonra öldürüp tekrardiriltecek olan Allah’ı inkar etmelerinin hayret verici bir durum olduğu ifadeediliyor." (Ebu Ca’fer Muhammed b. Cerir et’Taberi, Camiu’l-Beyanan’Tevili’l-Kur’an, Darü’l-Ma’rife, Mısır, tsz, I, 418-425.)

    İbn-u Kesir, aynı ayeti "Siz yok iken, sizi varlıkalemine çıkardı" şeklinde tefsir etmektedir. İbn-u Kesir’e göre,Kur’an’daki bazı ayetler de insanın hiçbir şey değilken yaratıldığınıgöstermektedir. (Ebu’l-Fida İsmail b. Kesir, Tefsirü’l-Kur’ani’l-Azim, Darü’l-Marife,Beyrut, 1983, I, 66-67.)

    Razi ise, bu konuda ittifak edilen görüşün"Sizler henüz toprak ve nutfeler halinde idiniz" şeklinde olduğunuifade ediyor. Burada "emvat" kelimesi, cansız varlıkların ismiolarak zikrediliyor. Çünkü Allah, mülk suresinde Allah, "Allah hayatıve ölümü yaratandır" ifadesini kullanmaktadır. Burada ölümünhayattan önce zikredilmesi, ölü isminin cansız nesnelere hakiki anlamdaverilebileceğini göstermektedir. Razi ise ölü isminin cansız varlıklarahakiki anlamında verilemeyeceği görüşünü taşımaktadır. Ona göreburada geçen "emvat" kelimesi bir teşbihtir. Ayetin anlamı şudur:"Sizler önemsiz varlıklar idiniz, zikre değer bir şey değildiniz. Çünkühenüz bir şey olmamıştınız. Allah sizi ihya etti. Yani gören, duyan varlıkhaline getirdi."

    Raziye göre bu ayet, haşir ve neşrin akli deliline işaretetmektedir. Çünkü Cenab-ı Allah birinci seferde varlıklara, ölümlerindensonra hayat verdiğini beyan etmiştir. Bundan dolayı diriltmenin ikinciseferde de vaki olması gerekir.(Fahrü’r-Razi, Tefsirü Kebir, çev: Doç. Dr.Suat Yıldırım, Doç. Dr. Lütfullah Cebeci, Akçağ Yayınları, Ankara,1988, II, 210-219.)

    M. Reşit Rıza da, "Siz dünyaya gelmeden önce,elementleriniz dünyanın her tarafına dağılmış birer ölü idiniz. Buelementlerin kimisi su, kimisi, kimisi toprak, kimisi gaz halinde idi. Diğerhayvanların elementleri ile sizinkiler arasında hiçbir fark yoktu. Sonra siziçamurdan yaratarak size akıl ve idrak verdi. Diğer varlıklardan üstün birhale getirdi." demektedir.(M. Reşit Rıza, Tefsirü’l-Kur’ani’l-Hakim,Matbaatü’l-Menar, Mısır, h. 1346, I, 245.)

    D. Yeryüzünün Ölü İken Diriltilmesi

    Müfessirlerin bu açıklamaları, insanın dünyadagelmeden önce cansız elementler şeklinde olduğunu Allah’ın ise o insanı böylecansız elementlerden yarattığını açık bir şekilde göstermektedir. Ohalde Allah bütün insanları ölüler halinde iken dirilterek, ölüyüdiriltme gücüne muktedir olduğunu ifade etmektedir. İnsanın bundan mantıklıbir sonuç çıkarması gerekmektedir. Bizi ilk önce ölü iken dirilten, öldüktensonra tekrar diriltme gücüne de sahiptir.

    Nitekim Said Nursi’nin Haşir Risalesini yazmasına sebepolan ayetlerden birisinde de Allah dünyada öldükten sonra diriltilmenin değişikboyutlarına dikkat çekiyor ve öldükten sonra diriltilmeyi insan aklınayaklaştırmaya çalışıyor: "Allah’ın rahmetinin eserlerine bir bak:Arzı, ölümün ardından nasıl diriltiyor? Şüphesiz O, ölüleri de mutlakadiriltecektir. O her şeye kadirdir." (Rum: 30/ 50.) Bakara suresinde isebu ayetin biraz daha açıldığını ve somutlaştırıldığını görüyoruz.Burada Allah’ın gökten indirdiği bir su ile, ölmüş olan toprağıdiriltmesinde düşünen bir topluluk için pek çok hikmetler olduğuna dikkatçekiliyor. (Bakara: 2/164.)

    Said Nursi’nin Haşir Risalesi’nde "ihya veimate"yi anlattığı bölüm, bu zikrettiğimiz ayetlerin tefsirimahiyetindedir. Burada anlatıldığına göre bu alemi isteği şeklesokabilecek güçte olan Allah, her asırda, her senede, her günde bu dar, geçiciyeryüzünde büyük haşrin, yani insanların diriltilmesinin ve kıyametmeydanının pek çok örnek ve nümunelerini ve işaretlerini icad ediyor.

    Örneğin bahar öldükten sonra dirilmelerin en muhteşembir şekilde görüldüğü bir mevsimdir. Baharda beş altı gün zarfında küçük-büyükhayvanlar ve bitkilerden milyonlarcasını haşrediyor, neşrediyor. Bütün ağaçların,otların köklerini ve bir kısım hayvanları aynen ihya edip iade ediyor. Başkalarınıise ayniyet derecesinde bir benzerlikle yaratıyor. Halbuki madde olarak farklarıpek az olan o tohumcuklar birbirlerine o kadar karışmış bir durumda iken,karıştırmadan, birbirinden mükemmel bir şekilde ayırarak, hızlı ve kolaybir şekilde, hem de hepsini birden altı günde, veya altı hafta zarfındaihya ediyor. Bu tür haşirleri dünyanın yaratılmasından beri icad edenAllah, biz insanlara bir gerçeği hatırlatmak istiyor. O gerçek de, dünyadabütün varlıkları öldürüp dirilten Allah, insanları da öldükten sonradiriltmeye gücü yeter. (Said Nursi, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, 2001, İstanbul,s. 78.)

    O halde Cenab-ı Allah cansız elementler halinde ikenhayat verip dirilttiği, bütün bitkileri ve bazı hayvanları kış mevsimindeöldürüp baharda tekrar dirilttiği gibi insanı da öldükten sonra tekrardiriltecektir. Said Nursi bu gerçeğe bir de şu şekilde işaret ediyor:"Ölmüş ağaçların dirilip yeşillenmesini görüyorsunuz. Odun gibikemiklerin hayat bulunmasını kıyas edemeyip, istib’ad ediyorsunuz. (Akıldanuzak görüyorsunuz.) Hem semavat ve arzı halk eden, semavat ve arzın meyvesiolan insanın hayat ve mematından aciz kalır mı? Koca ağacı idare eden, o ağacınmeyvesine ehemmiyet vermeyip başkasına mal eder mi? Bütün ağacınneticesini terk etmekle, bütün eczasıyla hikmetle yoğrulmuş hilkat şeceresiniabes ve beyhude yapar mı, zannedersiniz?" (Said Nursi, Sözler, 108.)

    Bu anlatımda güçlü bir mantık görüyoruz. Buifadelerde kainat bir ağaca, insan ise meyvesine benzetiliyor. Ağaca önemveren bir zat, onun meyvesini daha çok önemseyecektir. O meyveyi de öldüktensonra, yani toprağa düşüp maddi varlığı çürüdükten sonra tekrardiriltecektir. Çünkü bütün dirilmeler, çürüdükten sonra oluyor.

    E. Ölümün Tadılması

    Galiba burada önemli olan bir nokta da insanı insanyapan unsurun insanın bedeni değil ruhu olduğu gerçeğidir. Bu anlamda ölen,yani fonksiyonunu icra edemez hale gelen bedendir, ruh ise devamlıdır. Zatenölüm dediğimiz şey de ruhun bedenden ayrılmasıdır. Nitekim bu realiteyi"Her nefis ölümü tadacaktır" ayeti açık bir şekilde gösteriyor.(Al-i İmran: 3/185.)

    Bu ayette "nefis" insanın ruhunu ifadeetmektedir. Çünkü insan bedeni ölür, ama ruh ölmez. Beden mürekkeptir,yani bir çok elementlerden oluşturulmuştur, bu yüzden bozulmaya mahkumdur.Ama ruh ise basittir. Birleşik değildir. Bu yüzden de çürümeye, bozulmayamaruz kalmaz. Ruh adeta beden evininin misafiri konumundadır. Ev yıkıldığındamisafir de kendisine başka bir yer bulur. Orası ruhlar alemidir. Buna göre ölüm,ruhun bedenden ayrılmasını ifade ediyor. Ayrılık bazen acıdır, bazen detatlıdır. İnsan eğer bir mekandan ayrılıp başka bir yere taşınırkensevdiği kişilerin yanına gittiğini düşünürse, bu ayrılık onu acısıylayakmaz, tam aksine sevindirir. Çünkü bu gerçekten bir ayrılık değil, birkavuşmadır, visaldir. O halde ruh ayrılığın tadını tadar. Eğer ölümünbir visal olduğunu düşünürse, bu ayrılık ona tatlı, ölümün ebedi birayrılık olduğunu düşünüyorsa bu ayrılık ona çok acı gelir.

    Razi de "Her nefis ölümü tadıcıdır"ayetini tefsir ederken, bedenin fani, ruhun baki olduğuna dikkat çekmektedir.Çünkü bir şeyi tadanın onu tadarken var olması gerekmektedir. (Razi,Tefsiru Kebir, VII, 253.)

    Burada insan ruhunun niçin "baki" olduğusorusu akla gelmektedir. Ve insanın niçin diriltileceği sorusu da… Herikisine de verilecek cevap "sınav için" olsa gerektir. Nitekim Mülksuresinde bu konuya işaret edilirken Allah ölümü de hayatı da insanlarınhangisinin amelinin daha iyi olduğunu ortaya çıkarmak, yani sınav yapmakmaksadıyla yarattığını bildirmektedir. (Mülk: 67/ 2)

    İşte bu sınavın sonucu ahirette, haşirden sonra belliolacaktır. Bu yüzden insan hayatını nasıl geçirdiğine dikkat etmekdurumundadır. Yani gerçek sınava hazırlanmak durumundadır.

    G. Ölümün Yaratılması

    Mülk suresinde zikredilen bu ayette sınav gerçeğininyanında ölümün ve hayatın yaratılması da ifade edilmektedir. İbnu Kesirbu ayeti izah ederken, "ölüm vücudidir. Çünkü ölüm mahluktur.Ayetin anlamı, ‘Allah varlıkları ademden yarattı’ demektir." ifadesinikullanıyor." (İbnu Kesir, Tefsiru’l-Kurani’l-Azim, IV, 396.)

    Raziye göre de hayat, mevsuf olduğu kişiyi bilen ve gücüyeten hale getiren bir sıfattır. Ölüm ise, "diri" sıfatınınbulunmamasından ibarettir. Ölüm var olan, fakat hayata zıt olan bir sıfattır.Bunun delili de, ‘Ölümü de hayatı da yarattı’ ayetidir. Çünkü yok olan(madum) bir şey mahluk olamaz." Razi hayatın en temel bir nimet olduğunu,aynı şekilde ölümün de bir nimet olduğunu ifade eder. Ona göre ölümününnimet olması şundandır: Ölüm, mükellefiyet hali ile, kişinin amellerinekarşılık verilmesi halini birbirinden ayıran bir şeydir. İşte ona göreölüm, bu açıdan bir nimettir. Nitekim Peygamberimiz de, "Lezzetleritahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz" buyurmuştur. (Razi,Tefsiru Kebir, XXI, 577.)

    Seyyid Kutub da "ölümün yaratılması"nıanlatırken, insan düşüncesinde ölüm ve hayat gerçeğini Allah’ın yarattığınadikkat çekmektedir. Ona göre ölüm tesadüfen ortaya çıkan bir durum değildir.(Seyyid Kutub, Fizilali’l-Kuran, çev: Bekir Karlığa, M. Emin Saraç vd,Hikmet yayınları, İstanbul, tsz., XII, 89-90)

    Said Nursi de bu ayeti tefsir ederken hem ölümün yaratılmasınahem de bir nimet olmasına temas etmektedir. Ona göre, ölüm, hayat görevininbitmesi ve insanın terhis olmasıdır. Aynı zamanda insanın vücud ve mekandeğiştirmesidir. Ölüm bir başlangıçtır, baki hayatın bir başlangıcıdır.Hayatın dünyaya gelmesi, Allah’ın yaratması ile olduğu gibi, dünyadangitmesi de yaratma ve takdir iledir, bir hikmet ve tedbir iledir. Çünkü ona göre,en basit bir hayat tabakası olan bitki hayatının ölmesi, hayattan dahamuntazam bir sanat eseri olduğunu gösteriyor. Nursi, meyvelerin, çekirdeklerinve tohumlarının ölümlerinin çürüme ve dağılma ile olduğunu ifa ediyor.Ancak bu dağılma ve bozulma kimyasal muameleyle, unsurların ölçülü bir şekildebirleşmesiyle, zerrelerin hikmetli bir şekilde bir araya gelmesiyle adeta yoğruluyorve bu görünmeyen hikmetli ölüm, sümbülün hayatıyla ortaya çıkıyor. Ohalde çekirdeğin ölümü, sümbülün hayatının başlangıcıdır; bu yüzdenölümün de hayat kadar mahluk ve muntazam olduğunu söyleyebiliriz.

    Diğer taraftan, meyvelerin veya hayvanların insanmidesinde ölmeleri, onların insan hayatı mertebesine çıkmalarına vesileolmaktadır. Bu yüzden onların ölümleri, hayatlarından daha muntazam veyaratılmıştır (mahluktur) denilebilir. Bitkilerin ve hayvanların ölümü,yeni bir hayatın yaratılması anlamına geldiği gibi, hayat tabakalarınınen ulvisi olan insan hayatının ölümü de yeni bir hayatın yaratılmasınınbaşlangıcını ifade etmektedir. Bu yüzden Kur’an ölümün"mahluk" olduğunu, yani yaratıldığını ifade etmektedir.

    Said Nursi, ölümün nimet olduğunu açıklarken de bunudört başlık altında ele almaktadır. Birincisi: Ölüm, ağırlaşmış olanhayat vazifesinden ve hayatın sorumluluklarından kurtarıp insanı yüzdedoksan dokuz dostlarına kavuşturmaya sebep olduğundan, yani bir visal kapısıolduğundan nimettir.

    İkincisi: Dar, sıkıntılı, dağdağalı, zelzeleli dünyazindanından çıkarıp, geniş, sevinçli, ıstırapsız baki bir hayatamazhariyetle, Baki bir Mahbubun rahmet dairesine girmek olduğundan birnimettir.

    Üçüncüsü: İhtiyarlık gibi, hayat şartlarını ağırlaştıranbir çok sebep vardır ki, ölümü hayatın pek üzerinde bir nimet olarak gösterir.Hazret-i Adem’den bu yana bütün insanlar, akrabalar yaşasaydı her halde dünyayaşanmaz bir hale gelirdi.

    Dördüncüsü: Uyku bir istirahat, bir rahmet olduğugibi, uykunun büyük kardeşi olan ölüm de, musibetzedelere ve intihara sevkeden belalarla müptela olanlar için nimet ve rahmettir. Ama şu da bir gerçekki, ölüm ehl-i dalalet için, azab içinde azabtır. (Nursi, Mektubat, YeniAsya Neşriyat, İstanbul, 2001, 13-14)

    Sonuç

    Ölüm Arapça’da sükuneti, cansızlığı, sönüklüğü,ayrılığı ifade etmektedir. Kur’an-ı Kerim ölümden bahsederken, öldüktensonra diriltmeyi anlatmaya çalışıyor. Öldükten sonra dirilmeye ve hesap gününeinanmayan bir toplumda nazil olan Kur’an, onlara ve onlar gibi düşüneninsanlara, ölü, cansız elementler iken, babanın sülbunde cansız bir şekildebulunurken nasıl canlı, akıllı birer varlık olduklarını hatırlatıyor.Bununla birlikte Allah’ın kış mevsiminde yeryüzündeki canlı varlıklarıöldürüp baharda "rahmetinin" bir eseri olarak nasıl dirilttiğinedikkat çekiyor. Bunlarla insanlara kendilerinin de öldükten sonra bu şekildediriltileceği gerçeği anlatılıyor. Kur’an böylece ölümün de hayat gibitesadüfen değil, bir kasıtla yaratıldığını ifade ediyor. Allah ölümüyaratıyor. Çünkü öldü dediğimiz şeylerden çok harika canlı varlıklarvar ediliyor. O halde ölüm bir yok oluşu değil, bir dirilmeyi ifade ediyor.Bir başlangıcı anlatıyor. Burada önemli olan insanın niçin yaratıldığınıve niçin öldürüldüğünü bilmesidir. Kur’an birçok ayetinde bu soruya"sınav için" cevabını veriyor. O halde Kur’an ölümdenbahsederken, ondan yalnızca "ölümü" tasvir etmek için, öldüktensonra diriltilmenin vaki olacağını bildirmek için bahsediyor. Öldüktensonra diriltilme insanın yaptıklarından hesaba çekilmesini gerektiriyor. Budurumda insan hesaba çekileceğini bildiği takdirde dünyada hal vehareketlerine dikkat eder, kendisinin ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunmuşoluyor.