Köprü Anasayfa

Evrensel Barışa Çağrı

"Bahar 2003" 82. Sayı

  • Evrensel Barışa Çağrı...

    Editör

    Geçen sayımızda savaşsız bir dünya temennisiyle sizlere ulaşmıştık, ancak savaşın çirkin yüzünden kurtulmak mümkün olmadı. Barış dosyamızın yazılarını, komşumuz Irak’ın üzerine yağan bombaların verdiği dehşet içinde yazmak zorunda kaldık. Çocukların ağlaması, yuvaların yıkılması, insani olan her şeyin tarumar edilmesi yaşanarak, bu dosyanın çalışmaları oluşturuldu.

    Ancak, savaşın vahşeti bu süreçte yaşanacak ümitleri engelleyemedi. Dünyanın hemen hemen her yerindeki insanlar, barış için yürüdüler; savaşın çirkin yüzünü reddeden gösteriler yaptılar. İnsanlığın ulaştığı kültürel, ahlakî ve teknolojik düzeyin, insanların evrensel değerlerde buluşmasında, önemli bir zemin oluşturduğu açıkça görüldü. İletişim vasıtalarının gelişmesinin sağladığı bu imkân, ilk kez savaş aleyhinde insanlığın tamamına yakınının birleşmesine neden oldu. "Evrensel bir komuoyu" oluştu. Bu topluluğun içinde her dünya görüşünden insanlar, aynı heyecanları paylaştılar. Müslüman, Hıristiyan, Budist her ne olursa olsun insanlığın tabiatına aykırı olan savaş olgusunu reddettiler.

    Bu dönemde vahşetle ümidi bir arada yaşadık. Bir yanda Bağdat’ta yanan medeniyet, diğer yanda bütün insanların zihninde yeşeren insani değerler.

    Barış dosyamızda, İslam toplumlarında ve bütün dünyada barışın yerleştirilebilmesi için var olan imkânları araştırdık; kâinatın genel ritminin bir parçası olan barış ve kardeşliği ne kadar yakalayabildiğimizi sorguladık.

    Dosyamızda yazısı olan yazarlardan Bekir Karlığa, İslam’ın bütün sistemini barış üzerine tesis ettiğini belirterek ayet ve hadislerden örneklerle temel bir çerçeve sunuyor. Hakan Yalman, Karlığa’nın belirlediği ana çerçeveyi derinleştirerek, barışın Allah’a inanan insanların çabalarıyla kurulacağını belirtiyor. Yalman’a göre, her şeyi kontrol eden bir Kadir-i Zülkemal’in varlığı, inançsız insanları tedirgin eder; kendilerini sürekli tehdit ve gerilim içerisinde hissetmelerine neden olur. Bundan dolayı barışın temel şartı, Yaratıcı’yı bilmek ve tanımaktır.

    Yalman’ın tezi bir Hıristiyan teolog olan Thomas Michel tarafından da içtenlikle destekleniyor; Michel, gerçek bir barışın tesis edilebilmesinin Allah’ı bilerek, onun karşısında acz ve fakrını idrak ederek sağlanabileceğini belirtiyor.

    Sürekli yanlış anlaşılmalara neden olan ve İslam toplumlarının savaşçı niteliklerine dayanak yapılan "cihad" anlayışı Mustafa Özcan, Selim Sönmez, Furkan Aydıner ve M. Ali Kaya’nın çalışmalarında ele alınıyor. Sönmez, İslam geleneğindeki cihad anlayışının Bediüzzaman’la değişikliğe uğradığını belirterek, din için savaş döneminin kapandığını yazıyor. Özcan’ın yeni bir cihad tanımı gerekliliğine dair değerlendirmesini, Sönmez, Aydıner ve Kaya’nın yazılarıyla birlikte okumak, düşüncemizde yeni ufuklar açılmasına önemli katkılar sağlayacaktır.

    Aydıner, entelektüel düzeyde savaş yanlıları ve karşıtlarını işlediği yazısında, Risale-i Nur’un barışa katkılarının neler olabileceğine dair tesbitlerde bulunuyor. Bediüzzaman’ın cihad/barış anlayışını anlamak için önemli bir örnek olan Hudeybiye Barışı’nı, Feyzullah Cihangir ve Sönmez’in yazılarından izlemek mümkün. Hz. Peygamber döneminde bir barış örneği olan Hudeybiye, Bediüzzaman’ın cihad anlayışını anlamak bakımından önemli özelliklere sahip.

    Savaş ve Barışa sevkeden insan davranışlarını anlamak için Veysel Kasar, Nevzat Tarhan ve Reha Fırat’ı okumak gerekiyor. Kasar, duyguları tek tek ele alarak, bu duyguların vasat halinin insanda barış ve sevgi duygularının gelişmesine imkân sağlayacağını belirtiyor. Tarhan, insanın mutlu olabilmesinin yolunun kendisiyle, sosyal çevresiyle ve meslek çevresiyle barışık olmasından geçtiğini belirterek, bunun da insanın fıtratına uygun bir inanca sahip olması ile ilgili olduğunu vurgular. Fırat ise, diğerkamlığın terkedilerek yerine Narsisizmin ikame edilmesinin barışı ne şekilde tehdit ettiğini inceliyor.

    Savaşlardan sıkılan bir şairin barışa teşekkürünü Mahmut Kaplan’dan okuyabilirsiniz. Bu yazı savaş ve barış kavramlarının hiçbir tarihsel engel tanımadığını, insanlarda her zaman benzer duyguları meydana getirdiğini anlamak bakımından önemli.

    Sizleri barışın değişik boyutlarını inceleyen dosyamızla baş başa bırakırken, dosya konusu "Genetik" olan Yaz/2003 sayımızda yeniden buluşmayı diliyorum.