Köprü Anasayfa

Evrensel Barışa Çağrı

"Bahar 2003" 82. Sayı

  • Mohandas Karamchand Gandhi (1869-1948)

    İhsan Selim Kurt

    2 Ekim 1869’da Hindistanın Porbandar kentinde doğan Mohandas "Mahatma" Gandhi, bağımsız bir Hint devleti kurma yolunda şiddet dışılık, barış ve birlik adına mücadele veren bir dava adamıdır.

    Gandhi ilkokula yedi yaşında Rajkot’ta başladı ve daha bu yıllarda, hayatı boyunca tipik bir özelliği olacak bir davranış biçimini de sergilemeye başladı. Ürkek bir çocuktu; öyle ki, okula, kimseyle konuşmak zorunda kalmamak için koşarak gidip geliyordu. Ama bu kendi halindeki çocuğun, ürkekliğinden beklenmeyecek bir atılganlığı da vardı. Arkadaşlarını ürkütüyor olabilirdi ama, yanında kimse olmaksızın çevreyi incelemekten, hayvanlarla dostluk kurmaktan büyük bir zevk alıyordu. Ona gözkulak olmakla görevli ablası, bu yıllarını anlatırken, Gandhi’yi "civa gibi" bir çocuk olarak nitelendiriyor.

    1887’de lise bitirme sınavlarını veren Gandhi, kardeşleri arasında eğitimine devam eden tek çocuk olduğundan, bir aile dostu İngiltere’ye giderek orada hukuk öğrenimi görmesini önerdi. Gandhi, Mod Bania kastından kovulmakla tehdit edilmesine rağmen, orada "şaraba, kadına ve ete" el sürmeyeceğine dair yemin ettirilerek İngiltere’ye gönderildi. Sonunda kasttan da kovulacaktı.

    İngiltere’de hukuk eğitimi gördüğü yıllarda kendisini tam bir İngiliz centilmeni olarak yetiştirmeye çalıştı. Kendine şık kıyafetler alarak, dans ve Fransızca öğrenmeye koyuldu. Batı müziğine kulağını alıştırmak için, keman dersleri aldı. Ayrıca bir taraftan da hitabet derslerine devam ediyordu. Asıl amacının İngiltere’de kalmak değil de, Hindistan’a dönmek olduğunu hatırlayınca bütün bunlardan vazgeçti.

    Daha sonra, Güney Afrika’da avukat olarak çalışmaya başladı. Güney Afrika’da geçirdiği yirmi yıl, birçok bakımdan Gandhi için siyasi eğitim yılları oldu. Daha Güney Afrika’ya varır varmaz eşitsizlik ve ırkçılıkla tanıştı. 1. sınıf kompartımanda seyahat etmekte olduğu için trenden atıldı. Hint işçileri ırk ayrımcılığına karşı korumak için uğraştı. Ancak bütün bunlara rağmen, Gandhi bu dönem boyunca bir İngiliz uyruğu gibi davrandı, taleplerini dile getirirken asla İngiliz egemenliğini sorgulamadı. Aksine Güney Afrika’daki Hintlilerin durumlarını ancak İngilizler’in yardımıyla düzeltebileceklerine inanıyordu.

    Hindistan’a döndüğünde 46 yaşındaydı. İlk defa Güney Afrika’da uyguladığı satyagraha (şiddet dışı direniş) ve ahimsa (şiddet dışılık) ilkelerini Hindistan’da da yaygınlaştırmaya çalıştı. Hedefi şiddet dışı sivil itaatsizlik yöntemleriyle Hindistan’ın sömürücü İngiliz idaresinden kurtulup, bağımsızlığına kavuşmasıydı. 30 yılı aşkın bir süre satyagraha eylemlerine liderlik etti. Hapise atılmasına ve şiddete maruz kalmasına rağmen davasından vazgeçmedi. 1930’da binlerce insanın katıldığı 24 gün süren ‘tuz yürüyüşü"nde İngilizlerin tuz tekelini protesto etti.

    1945 yılında Hindistan bağımsızlığına kavuştuktan sonra Müslümanlar ve Hindular arasında meydana gelen şiddet olayları karşısında ülke ikiye bölündü. Şiddete ve bölünmeye karşı oruç tutarak mücadelesini sürdürdü. 1948 yılında Yeni Delhi’de fanatik bir Hindu tarafından vurularak öldürüldü.

    Gandhi’nin en büyük ilkesi ahimsa (şiddet dışılık)’dır. "Ahimsa, yaşamdaki tek gerçek güçtür." (Savaşta ve Barışta, C. I, s. 114) demektedir. Ahimsa’nın eyleme dönüşme şekline verdiği isim ise satyagraha (hakikate tutunma, şiddet dışı yöntemlerle direniş)’dir. Gandhi satyagrahanın iç dünyada elde edilmiş bütünlüğün bir meyvesi olduğunu bilir. (Merton, 2001, s. 20) "Sözlerini ve eylemlerini paylaştığı, insan ilişkilerinin oluşumuna düşünce ve eylemleriyle katıldığı yer kamusal ve siyasal alandır. Kamusal ve siyasal alan sorunların özgür insanlara yakışır biçimde bir karara bağlandığı yerdir; yani ikna ve sözlerle, şiddetle değil. Şiddet temelde sözsüzdür. Düşüncenin ve mantıklı iletişimin kesintiye uğradığı yerde başlar. Bu nedenle şiddet eylemlerine hazır hale gelen bir toplum, sistematik bir mantıksızlık ve ifadesizlik içindedir. (Merton, Kaknüs Yay., 2001, s. 22 )

    Gandhi’nin yaşamı ve işinin en önemli gerçeklerinden biri Batı kanalıyla Doğu’yu keşfetmesidir. Batı’nın kendi içinde iyi taraflarının olduğunu ve bu iyi tarafların sadece Batı’ya özgü değil, aynı zamanda Doğu’ya da ait olduğunu farketmiştir. (Merton, 2001, s. 17)

    Gandhi Hint halkının kendi içinde uyanıp, canlanacağını anlamıştır. (Merton, 2001, s. 19) Gandhi’ye göre kolonicilik kurumları, Hindistan’ı kalkındırıp özgürleştirmeyi amaçlamaz. "Hükümet okulları bizi hadım etti, çaresiz ve Tanrı’sız bıraktı. Bizi memnuniyetsizlikle doldurup, memnuniyetsizliğimize çare sunmayarak ümitsiz kıldı. Bizi olmak istediği insanlar yaptı: Memur ve tercümanlar." (The Gandhi Reader, 1961, s. 219)

    Gandhi, pasif bir durum takınıp haklardan ya da haysiyetten vazgeçilmesini savunmamıştır. Tersine, şiddet dışılığın hakların savunulmasında en asil ve etkin yöntem olduğuna inanmıştır. (Merton, 2001, s. 57) "Şiddet dışılık korkaklığı örten bir kılıf değil, cesurların en yüce erdemidir. Korkaklık şiddet dışılıkla kesinlikle bağdaşmaz. Şiddet dışılık kişide savaşma yeteneği olduğunu varsayar." (Savaşta ve Barışta, s. 58) "Şiddet dışı direnişte öldürmek değil, ölmek cesaret işidir. (Savaşta ve Barışta, c:1, s. 265)

    Gandhi, Tanrı’ya inanmadan böyle bir programın anlamsız ve imkansız olduğunu düşünür. (Merton, 2001, s. 65) Şiddet dışı direniş tekniğinin başarısı, diktatörlerin insafına kalmış değildir. Çünkü şiddet dışı bir direnişçi aşamadığı güçlüklere göğüs germede Tanrı’nın yardımına güvenir. (Savaşta ve Barışta, C. I, s. 175) "Satyagrahanın temeli duadır, Satyagrahi (şiddet dışı direnişçi) kaba kuvvetin zorbalığından korunmak için Tanrı’ya güvenir." (Savaşta ve Barışta, C. II, s. 62)

    "Yıllar geçtikçe Tanrı’nın sesi daha çok duyulur olmuştur. En karanlık saatimde bile beni terk etmedi. Sık sık beni kendimden kurtardı ve bana bağımsız bir iz bile bırakmadı. O’na olan teslimiyetim arttıkça mutluluğum da artar." (Hindu Dharma, s. 93)

    "Kendinden kaynaklanan bir varlığa sahip olan, herşeyi bilen, dünyada bilinen bütün güçlerin kaynağı olan, hiçbir şeye bağlı olmayan, diğer bütün güçler yok olsa da ya da tükense de var olmaya devam edecak olan bir Tanrı inancının olmadığı yerde, hakikat ve şiddet dışılığın gerçekleşmesi mümkün değildir. Bu her şeyi kucaklayan hayat dolu Nur’a olan inancım olmadan hayatıma bir anlam veremezdim." (Savaşta ve Barışta, C. II, s. 112)

    Gandhi gerçek bir demokratı, ‘bütünüyle şiddet dışı yöntemlerle kendi özgürlüğünü, dolayısıyla da ülkesinin ve bütün insanların özgürlüğünü savunan’ (Savaşta ve Barışta, C. II, s. 204) şeklinde tanımlar. Gandhiye göre "Dünyadaki hiçbir hükümet kalplarinda özgürlüğü yakalamış insanları istemedikleri halde selam durmaya zorlayamaz." (Savaşta ve Barışta, C. II, s. 38)

    Sonunda Mahatma, kendi şiddet dışılık kampanyasının Hindistan’da başarısızlığa uğradığına tanık oldu. Ancak Gandhi dünyadaki barışı ve düzeni garanti altına alabilecek gerçek bir şiddet dışılığa olan inancını son anına kadar sürdürdü. (Merton, 2001, s. 87) "Ben kendi hatamı kabul ettim; mücadelemizin şiddet dışılığa dayandığını sanmıştım, gerçekte zayıfların silahı olan pasif direnişten başka bir şey değilmiş. Böyle bir hareket, fırsatını bulur bulmaz doğal olarak silahlı direnişe geçer." (Savaşta ve Barışta, C. II, s. 276) "Her gün pasif direnişi şiddet dışı direniş olarak görmemize neden olan o bilinçdışı hatanın ağır bedelini ödüyoruz." (Savaşta ve Barışta, C. 2, s. 325)

    Risâle-i Nur’da Gandhi ismi Tarihçe-i Hayat’ta iki kez geçmektedir. Cevat Rifat Atilhan, mektubunda Bediüzzaman’ın gerçek yerinin anlaşılmadığını söyleyerek Nursi’yi anlamayanlar için bir mukayese yapar: "Üstad-ı Azamla (haşa, mason üstadı değil) muasır olan büyük adam ve Hindistan’ın kurtuluş rehberi Mahatma Gandhi. Biri İngiliz ceberutuna, İngiliz emperyalizmine ve onun korkunç istila ve istismarına başkaldırmış ve yıllarca büyük davasına hizmet ederek İngiltere’nin bütün haşmet ve kudretini, azim iradesi önünde âciz ve mefluç bir hale getirmiştir. Bizim bu tipte yetiştirdiğimiz büyük insanın mücadele ve mesai hayatı ve şekli, birincisine çok benzemekle beraber, fazla olarak ona Cenâb-ı Hakk’ın bahş buyurduğu Müslümanlık ve iman nuru da kendi ziyasını güneş gibi İslam iklimlerine ve diyardan diyara aşıp götürmüştür. Arada sadece büyük ve şayan-ı esef bir fark vardır. Bu fark; birincisine dört yüz milyona yakın bir insan topluluğunun gösterdiği sarsılmaz inanç, hürmet ve bağlılık… Bizimkine karşı da -mahdut bile olsa- bazı asalet fukarası soysuzların açığa vuran istihfaf ve sinsi hücumları."

    Atilhan mektubunu şöyle bitirir: "Ya Rabbi! Neden bizi böyle her kıymet ve fazileti paçavraya döndürecek kadar pespayeleştirdin? Biliyoruz, sana karşı günahımız çok büyüktür. Yeter ya İlahi, yeter bu sûkut bize!" (Tarihçe-i Hayat, s. 551)

    "Kimse Tanrı’yı yargılayabilecek kapasiteye sahip değildir. Bizler o uçsuz bucaksız rahmet denizinde damlalarız. Ben İlahi İradeye bütünüyle boyun eğmeliyim" (Savaşta ve Barışta, C. II, s. 321) diyen Gandhi, dünyadaki birçok insanı da derinden etkilemiştir.

    Nelson Mandela, Gandhi hakkında "Gandhi kolonilerdeki devrimcilerin ilk örneğidir. Şiddet dışılık stratejisi, ancak bize hükmetmek isteyenlerle işbirliği yaparsak hükmedilebileceğimiz iddiası ve şiddet dışı direniş, 20. yüzyılda kolonicilik ve ırkçılık karşıtı uluslararası hareketlere ilham kaynağı olmuştur." der. (Merton, 2001, s. 105)

    Etiyopya imparatoru Hile Selassie (1891-1975) "Mahatma Gandhi adı, doğruluk ve özgürlükle eşanlamlı olmuştur; bu amçlar adına zulüm gören milyonlarca insana ilham kaynağı olmuş, özgürlük meşalesini yakmıştır." (Merton, 2001, s. 121)

    Dönemin İngiltere Başbakanlarından Winston Churcill Gandhiyi ‘yarıçıplak bir Hint fakiri’ şeklinde tanımlamış "Bu adam, imparatorluğa meydan okuyan bir sivil itaatsizlik hareketini teşkilatlandırıp uygulamaya koymuştur" demiştir. (Churchill 1930) Gandhi, birçok açıdan Churcill’den daha büyük bir demokrattır. Churcill Gandhi’den nefret ederdi, Gandhi ise kimseden nefret etmezdi. (Merton, 2001, s. 119)

    Hayatı mücadele ile geçen Mahatma Gandhi dünyaya şu mesajı vermiştir: Her zaman zalimler ve caniler olmuştur, bir süre için yenilmez görülebilirler ama sonunda hep yenilirler…

    Kaynakça

    1. Thomas Merton (2001), Gandhi ve Şiddet Dışı Direniş, Kaknüs Yay.

    2. Modern Liderler Ansiklopedisi.

    3. Savaşta ve Barışta Şiddet Dışılık (1948), 2 cilt, Navajivan Yay., Ahmedabad.

    4. Hindu Dharma (1958), Ahmedabad.

    5. Bediüzzaman Said Nursi (2001), Tarihçe-i Hayat, İstanbul, Yeni Asya Neşriyat.

    6. The Gandhi Reader (Gandhi Okumaları) (1961), Ed.: By Homer A. Jack, New York.