Köprü Anasayfa

Adalet

"Güz 2005" 92. Sayı

  • Şair Gözüyle Adalet ya da Kaside ve Nasihat-Namelerde Adalet Kavramına Dair

    Justice from the Point of View of a Poet or on the concept of Justice in the Qasida's and Books for Mirror-for-Princes

    Mahmut KAPLAN

    Prof. Dr., Celal Bayar Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.

    Hayatı bütün cepheleriyle kuşatan eski edebiyatımızda, özellikle şiirimizde, bazı hususlar müstakil kitaplar hâlinde kaleme alınmıştır. Saf şiiri gazel ve kasideye hasreden şairlerimiz, kolay ezberlenebilmesinden dolayı ayetleri, hadisleri, hayat tecrübelerini ve atasözlerini birer mısra ya da beyitle çerçeveleyerek hafızalara emanet etmişlerdir. Kur'an'ın temel amaçlarından olan adalet kavramı da eski şairlerimizin vazgeçemediği konulardandır. Adalet; tevhid, haşir ve nübüvvetle birlikte Kur'an'da en çok vurgulanan kavramdır. Toplum düzenini sağlamak, haklıyı haksızı ayırmak, zulmü önlemek, kısaca toplumsal dirlik ve düzenliği sağlamak için devlet yönetiminde adalet önemli bir yer tutar.

    Şairler padişahları, sadrazam ve diğer devlet ricalini adalet konusunda sürekli uyarmış, öğüt ve tavsiyelerini, sundukları kasidelerin şaşaalı mısraları arasında damarlara dokundurmadan ifade etmişlerdir. Sunulan kasidelerde şairler, adalet kavramına vurgu yapmış, yöneticileri zulmetmeme konusunda uyarmayı görev bilmişlerdir. Bu açıdan bakıldığında, kasidelerdeki abartılı övgüler arasına ustaca yerleştirilen, padişahın ya da vezirin "çok âdil" olduğunu dile getiren beyitlerin birer dalkavukluk örneği değil, uyarı niteliğindeki, doğruyu söyleme, yanlıştan sakındırma amaçlı söylemler olduğu anlaşılır. Şair mısralarıyla -kişi zalim bile olsa- sen adalette benzersiz bir hükümdarsın diyerek, padişaha adil olması gerektiğini kibarca hatırlatma görevini yerine getirmiştir. Biz de elde mevcut divanları tarayarak adaletle ilgili beyitleri tespit ettik ve önemli bazı nasihat-nâmelerden bu konu ile ilgili bölümlerin bir değerlendirmesini yaptık.

    XV. yüzyıl şairi Necâtî, döneminin padişah, şehzade ve vezirleri için şöyle seslenir sunduğu kasidelerde:1

    Ebr-i adâletin çü sakkâdur ne gam
    Bostân-ı dehre vermez ise rûzgâr âb

    (Adaletinin bulutu sulayıcı olduğundan, zaman dünya bostanına su vermezse gam değil.)

    Tâb-ı temmuz-ı zulmden üşenmesin şu kim
    Oldu penâhı sâye-i insâf-ı şehriyâr (s. 60)

    (Sığınağı padişahın insaf gölgesi olan zulüm Temmuzunun sıcağından üşenmesin.)

    Şeh Bayezid Husrev-i âfâk kim anın
    Adli nesîmi ile olur hoş-hevâ seher (s. 67)

    (Ufukların (dünya) hükümdarı olan Bayezid'in adaletinin rüzgârı ile seher hoş havalı olur)

    Yine Sultan II. Bayezid'e:

    Arz u semâ arasına düşürdü şeb keder
    Adlinle verdi aralarına safâ seher (s. 68)

    (Gece, yerle gök arasına keder (karanlık) düşürdü; seher vakti senin adaletinle aralarına safa verdi)

    Her dem salâh-ı âlem için adldir işin
    Yan bassa tan mı şeh-i kişver-sitâna tîğ

    Devr-i felek ki arpa kadar zulme meyl ede

    Dest-i adâletin sala çak kehkeşâna tîğ (s. 73)

    (İşin her zaman dünya barışı için adalettir; ülkeler fetheden hükümdara kılıç eğri bassa şaşılır mı? Feleğin dönüşü zerre kadar zulme yönelse adaletinin eli derhal kehkeşana kılıç salar.) Şairane bir mübalağa ile şair, hükümdarın adaletinin insanları ve yeryüzünü aşık feleklere tesir ettiğini dile getirmiştir.

    Adl ile dünyâyı zeyn etdi ruh-ı dilber gibi
    Şehriyâr-ı kâmkâr ü pâdişâhı kâm-bîn (s. 96)

    (Mutlu, muradına ermiş padişah, dünyanın yüzünü, sevgilinin yanakları gibi adaletle süsledi.)

    Adlini görüp eğilmiştir felekler gerçi kim
    Fitne eyyâmı durur gözler kemân ile kemîn (s. 97)

    (Her ne kadar felekler, fitne günlerini gözleyip pusuya yatmış olsa da adaletini görüp eğilmiştir.) Şair göklerin ufka doğru eğilmiş hissi veren durumunu, II. Bayezid'in adaleti karşısında yenilip eğilmesi olarak yorumlamıştır.

    Şeh-zâde Mahmud hakkında:

    Eşiginden erişir âleme adl ile nizâm
    Yoksa zulm ile yıkardı kamu dünyâyı felek (s. 92)

    (Senin eşiğinden aleme adalet yayılır, aksi takdirde felek zulümle dünyayı yıkardı.)

    Saçdı adli suyun mülke sitem yelinden
    Konmadı hâtırına kimsenin gerd-i melâl (s. 86)

    (Adaletinin suyunu ülkeye yaydı; zulüm yelinden kimsenin üzerine üzüntü tozu konmadı.) Toprak zemin, toz kalkmaması için nasıl sulanırsa, II. Bayezid de adaletiyle zulüm tozlarını bastırmış, insanların kalbini zulmün üzüntüsünden kurtarmıştır.

    Sâye-i adlin ile halk-ı cihân âsûde
    Mâye-i bezlin ile ehl-i zamâne hoş-hâl (s. 86)

    (Dünya halkı adaletinin gölgesi ile huzur içinde, cömertliğin ve ihsanların ile de asrında yaşayanlar iyi durumda.)

    Osmanoğullarından sen ey şâh-ı muhterem
    Cûd-ı Alî-alemsin ü adl-i Ömer-nişân (s. 100)

    (Ey muhterem hükümdar sen, Osmanoğulları içinde Hz. Ali gibi cömert, Hz. Ömer gibi âdilsin.)

    XV. yüzyılın bir diğer değerli şairi olan Şeyhî2 kasidelerinde memduhuna, adil olma hususunda adaleti ile ünlü İran padişahı Nuşirevan'a benzeterek şöyle seslenir:

    Cûd u kerem mahalline Hâtem ne yerdedir
    Adl ü hakem sarayına Nûşirevân kanı (s. 92)

    Talihsiz Osmanlı şehzadesi şair Sultan Cem babası Fatih Sultan Mehmed'i şöyle anlatır:3

    Cihân adli-y-ile hurremdür anuñ
    Zemân lutfı-y-ile bî-gamdur anuñ

    Şu resme adl ider kim hîç merdüm
    İdemez kimseye hergiz tazallum

    Şu resme adlıla itdi âlemi şâd
    Ki her yirde dinilür âferîn-bâd (s. 297)

    (Dünya onun adaleti ile sevinçlidir. Zaman onun iyiliği ile üzüntüsüzdür. O kadar adildir ki, kimse kimseye zulmedemez. Âlemi adaletle o kadar şad etti ki, her yerde ona aferin denilir.) Cem, babasının adaletini coşkuyla överken haksız değildir. Fatih, saltanatı boyunca gittiği her yere adaleti götürmüş, insanların refah ve saadeti için çalışmıştır.

    Âsâr-ı adl tutsa kevneyni n'ola kim Hak
    İlhâm-ı ilm-i adli kalbine itdi mülhem

    Adlüñ nesîmi-y-ile bâğ-ı cihân mu'attar
    Hulkuñ şemîmi-y-ile gülzâr-ı dehr hurrem

    Fikr-i ferâsetüñle mülkün sarâyı ma'mûr
    Dest-i adâletüñle devlet esâsı muhkem (s. 303)

    (İki âlemi adalet eserleri kaplasa şaşılmaz; çünkü Allah, onun kalbine adaleti ilham etmiştir. Adaletinin meltemi ile dünya hoş kokular içindedir; dünya gül bahçesi, ahlakının güzelliği ile sevinçlidir. İleri görüşlülüğünle memleket sarayı bayındır, adaletinin eliyle devletin temelleri sağlamdır)

    Cem Sultan adalet örneği Hz. Ömer'i şöyle över:

    Adl burcınuñ hurşîd ü mâhı
    Hilâfet milketinüñ pâdişâhı (s. 286)

    Çü tutdı adl ile âlemde âyîn
    Anuñ-çün oldı ol server-i dîn (s. 287)

    Oldı ol şeh çünki cihân âdili
    Rahmet-i Hak oldı anuñ hâsılı (s. 287)

    (Adalet burcunun güneşi ve ayı, halifelik ülkesinin padişahı dünyada adaletle hükmetti; bu yüzden dinin önderi oldu. Dünyada adil olduğu için Allah'ın rahmetini elde etti.)

    Hamdullah Hamdi'nin şu beyti adalet konusunda çok manidardır:4

    Ger adl ü şer'üñ olmasa dil-ber saçı gibi
    Ser tâ-kadem tolardı cihân fitne vü şagab (s. 122)

    (Eğer adaletin ve şeriata uyman olmasaydı dünya, sevgilinin saçı gibi baştan ayağa zulümle dolardı.)

    16. yüzyılın büyük şairlerinden Hayâlî Bey5 kasidelerinde memduhu Kanunî Sultan Süleyman'a şöyle hitap eder:

    Bülbülün kanın alıp sürmekden ey şeh yüzüne
    Adlin eyyâmında demdir k'ede istiğfâr gül

    Çıkmaz illâ adlin evsâfı dehân-ı goncadan
    Etmez illâ zikr-i ihsânın senin her bâr gül (s. 45)

    (Ey padişah, adaletinin zamanında gül, bülbülün kanını alıp yüzüne sürmekten tövbe eder. Goncanın ağzından sadece senin adaletinin övgüsü çıkar; gül her zaman senin ihsanını anar.)

    Rezm olıcak Murtazâsın adl hîninde Ömer
    Yoksa dar-ı dûdmân-ı Hazret-i Osman mısın (s. 57)

    (Savaş olsa Murtaza'sın, adalet zamanında Hz. Ömer'sin)

    Hazret-i Sultân Süleymân-ı selîmü'l-kalb kim
    Hırmeninde adlinin Nûşirevândur hûşe-çîn (s. 62)

    (Nûşirevan, selim kalbli Sultan Süleyman'ın adaletinin harmanında bir başak toplayıcısıdır.)

    Hayalî, Kanuni Sultan Süleyman'ın Nuşirevan'dan daha adaletli olduğunu ifade ediyor.

    Adlin eyyâmında ger ey şîr dil kalsa yetîm
    Emzirir etfâlini mişin peleng-i kûhsâr (s. 85)

    (Adaletinin zamanında eğer koyunun yavrusu yetim kalsa, dağın panteri onu emzirir.)

    Şair Nev'î6 kasidelerinde padişah, sadrazam ve diğer memduhları için adalet konusunda renkli sıfatlar kullanır:

    Meselâ baht padişahı, taca ve tahta lâyık olan dediği Kanunî Sultan Süleyman için adaleti veren, dinin binasını yapan, fesadı yıkan tabirlerini kullanır:

    İy şehriyâr-ı baht u sezâvâr-ı tâc u taht
    Vehhâb-ı adl ü bânî-i dîn hâdîm-i fesâd (s. 31)

    (Ey baht padişahı, ey taca ve tahta layık olan, ey adaleti veren, dini yapan, fesadı yıkan!)

    Şair, III. Murad için doğruluğun sembolü derken, adalet bakımından Hz. Ömer'e benzerlik ifade edilmiştir:

    İstikâmet tab'ına âlemde olmışdur 'alem
    Vasf-ı terkîbinde olmaz munsarıf adl-ı Ömer (s. 40)

    (Dünyada karakterine doğruluk sembol olmuş, Ömer'in adaleti senin adaletinin tasvirinde eksik kalır.)

    Degüldür ebr-i siyeh nev-bahâr-ı adlüñde
    Ferâg-ı hâtır-ile jeng tutdı tîg-i cibâl

    (Adaletinin baharında görünen siyah bulut değildir, dağ kılıçları gönül hoşluğundan pas tuttu. Adaletinden dolayı işlevsiz kaldı)

    Amân-ı lutfuñ ile şekl-i âşiyân itdi
    Tezerve pençesin bâz-ı âhenîn-çengâl (s. 93)

    (İyiliğinin koruması ile demir pençeli şahin, sülüne pençesini yuva yaptı.)

    Şair, güzel bir mübalağa ile sülünün ezeli düşmanı olan şahinin, çelik pençesini ona bir yuva yapıyor. Padişahın adaleti kuşlara da sirayet etmiş, diyor.)

    Şeh-i deryâ-kerem Sultân Murâd ol şâh-ı âdil kim
    Unutdurdı safâ-yı cevheri kân ile ummânı (s. 138)

    (Deniz gibi cömert olan, adaletli padişah Sultan III. Murad, (cömertliğiyle) denizin inci ve mercanının sevincini unutturdu.)

    Şair, Osmanlı padişahı III. Mehmed'in adaleti için şöyle seslenir:

    Nesîm-i hulkı bahş itdi 'adâlet çâr erkâna
    Meger rûh-ı nebâtîdür kelâm-ı şeker-efşâñı (s. 135)

    (Ahlakının meltemi dört bir yana adalet bağışladı; şeker saçıcı sözleri meğer şekerkamışı ruhudur.)

    17. yüzyıl şairi Nailî-i Kadîm'in7 IV. Murad'ın adaleti ile ilgili ifadeleri şöyledir:

    Muhit-i ma'deletin şeb-çerâg-ı rahşânı
    Cihân-ı mekrümetin bahr-ı gevher-endâzı (s. 48)

    (Adalet muhitinin ışık saçan meş'alesi, cömertlik dünyasının inci atan denizi(dir).)

    Kellesin nat'-ı siyâsetgâh-ı kahrında görür
    O cefâ-pîşe ki zulmiyle nice kan itmiş (s. 49)

    (O zulmüyle pek çok kan döken cefa verici, kellesini (Sultan IV. Murad'ın) kahrının siyaset taşında görür.)

    Gülşen-i adl-i şehinşâhı eden düşmen-sûz
    Nâr-ı Nemrûdu Birâhîme gülistân etmiş (s. 50)

    (Şahlar şahının adalet gül bahçesini düşmanlar için yakıcı kılan, Nemrud'un ateşini İbrahim'e gülistan etmiş.)

    Sahn-ı sarây-ı şâhda cûlar sadâ verir
    Zencir-i adl-i dergeh-i Nûşirevân gibi (s. 52)

    (Sarayının bahçesinde akarsular, Nuşirevan'ın adalet zincirinin sesini verir.)

    Bilindiği gibi Nuşirevan adalet arayanların kendisine doğrudan ulaşmalarını sağlamak için sarayının kapısına bir çan asmış, çanı da bir zincire bağlamış. Gelenler zinciri çekerek çanı çalar Nuşirevan'ı haberdar ederlermiş.

    17. yüzyılın Şeyhülislâm şairi Yahya8 da kasidelerinde adalet vurgusu yapar. Döneminin padişahı IV. Murad'ı överken onun adil bir hükümdar olduğunu şu beyitlerle dile getirir:

    Hazret-i sultân-ı gâzî Han Murâd ol şâh kim
    Nev-bahâr-ı adli dünyâyı gülistân eyledi (s. 21)

    (Hazret-i Gazi Sultan Murad'ın adaletinin baharı dünyayı gül bahçesine çevirdi.)

    Halk-ı âlem sâye-i adlinde hep âsûde-hâl
    Ebr-i nisânî gibi ihsânı yek-sân eyledi

    Yer yüzinde zulmet-i zulmı izâle itmege
    Hak te'âlâ tîgını hurşîd-i Rahşân eyledi (s. 21)

    (Dünya halkı, adaletinin gölgesinde huzurlu, herkese nisan yağmuru gibi ihsan, bağış, iyilik yağdırdı. Allah, yeryüzünü zulüm karanlığından kurtarması için kılıcını ışık saçan güneş gibi etti.)

    17. yüzyılın bir diğer önemli şairi Cevrî9 de IV. Murad'ı överken onun adaletini dikkatlere sunar:

    Ahdı olup adle medâr oldı müretteb nazm-ı kâr
    Esbâb-ı zulmi rûzigâr âhir perîşân eyledi (s. 67)

    (Zamanı adalete medar olup, devlet işleri düzene girdi, sonunda zulmün sebeplerini perişan etti.)

    Ne vilâyetde ki bast ide simât-ı adlin
    Gürg-i hunhâr ile hem-sofra olur mîş ü bere (s. 70)

    (Hangi vilayette adalet yaygısını serse, kan içici kurtla koyun ve kuzu aynı sofraya oturur.)

    Cevri, IV. Mehmed'in adaleti konusunda şu beyitleri söyler:

    Ne şeh bir nev-nihâl-i gülsitân-ı saltanatdur kim
    Adâlet sâyesidür fehm ü dâniş berg ü bârıdur

    Ne şeh bir husrev-i Cem-câh-ı mülk-i ma'deletdür
    Amân u hıfz u adli hâmî-i şehr ü diyârıdur (s. 82)

    (O, saltanat gül bahçesinin taze fidanıdır; adalet gölgesi, kavrayış ve ilim yaprak ve meyveleridir. Cem makamlı, adalet ülkesinin bir padişahıdır, koruması, emanı şehir ve ülkenin muhafızıdır.)

    Şeyh Gâlib,10 çok sevdiği musikişinas ve şair Osmanlı hükümdarı III. Selim'in adaletini şu beyitlerle dile getirir:

    Adliyle zulm-ı sâbıkı mahvetse çok mudur
    Râzî olur mu hükm-i karakuşa mâhtâb (s. 64)

    (Adaletiyle eski zulmü mahvetse çok mu? Mehtap karakuşun hükmüne razı olur mu?)

    Cenâb-ı Han Selîm-i ma'delet-güster ki devrinde
    Olur tanzîm dehrin çok binâ-yı nâ-be-hencârı (s. 72)

    (Adaletli Sultan Selim'in devrinde dünyanın bir çok düzensiz binası düzenlenir, tamir edilir.)

    Şair padişah adaletiyle haksızlıkları giderir. Devlet binasına yeni bir nizam verir.

    Adâlet etdi zamânında âlemi sîr-âb
    Bahâr mevsîmi gûyâ ki ebr-i gevher-bâr

    Kimin liyâkati var şimdi zulme zerre kadar
    Ederken âlemi Rûşen o mihr-i lem'a-nisâr (s. 76)

    (Zamanında, bahar mevsiminin yağmur bulutu gibi alemi adalet suyuna kandırdı. O ışık saçan güneş dünyayı aydınlatırken zulmetmeye kimin haddi olabilir?)

    Devrinde halk âsûdedir cevr ücefâ nâ-bûdedür
    Hûbâñ-ı kâfir-hûdadır var ise âsâr-ı sitem (s. 82)

    (Zamanında halk huzur içindedir, eziyet ve zulüm yoktur; eğer zulüm izleri varsa kâfir huylu güzeldedir.)

    Kasidelerden seçip sunduğumuz beyitlerden sonra bazı nasihat-nâmelerden adaletle ilgili örnekler sunabiliriz:

    Vasiyet-i Nûşirevân11

    İran'ın, adaletiyle ünlü hükümdarı Nûşirevân ölüm döşeğinde, oğlu Hürmüz'ü çağırır ve ona devlet yönetimi ile ilgili öğütler verir:

    Sana benden bana Hak'dan emânet
    Cihânı adl ile dârü'l-emân et

    (Sana benden, bana da Allah'tan emanet olan bu cihanı adalet ve huzur ülkesi haline getir.)

    Dürüş kim dünyada kalsun eyü ad
    Añıldukça disünler âferîn-bâd

    (Dünyada iyi adla anılmak için çalış, duyanlar aferin desinler.)

    Şu resme halk ile olma mücâdil
    Diyeler kanı Nûşirevân-ı âdil

    (Halkla, Nuşirevan'ı aratacak kadar çekişme içinde olma. Halk benim devrimi aramak zorunda kalmasın.)

    Ra'iyyetde yürüt düpdüz yasağı
    Ki tâ güç itmeye sayruya sağı

    (Kanunları herkese eşit uygula, sağlıklı hastaya zulmetmesin. İnsanlar arasında adaleti sağla.)

    Düz olsun cümle halka 'adl u dâduñ
    Nûşirevân gibi meşhûr olsun aduñ

    (Adaletin herkese eşit olsun, adın Nuşirevan gibi meşhur olsun.)

    Esirge Hâlıkuñ halkına rahm et
    İder rahm idene Hâlık da rahmet

    (Yaratıcı'nın kullarını esirge, onlara merhamet et, ta ki Allah da sana merhamet etsin.)

    Za'îf olanlaruñ göñli kavîdür
    Sakın yıkma göñül Tañrı evidür

    (Zayıfların gönlü güçlüdür, sakın gönül yıkma çünkü gönül Allah'ın evidir.)

    Murad-nâme12

    15. yüzyıl eserlerinden olan Kabus-nâme tercümesi Murat-nâme'de adalet kavramına oldukça geniş yer verilmiştir. Aşağıda bu eserin adaletle ilgili bölümünden alınan beyitleri günümüz Türkçe'sine çevirileriyle sunacağız:

    Halîfe olur anlara şahlar
    Sa'âdetlüler ile hem-râhlar

    (İyilerle yoldaş olan padişahlar (Peygamberlere) halife olurlar.)

    Bular dahı ger enbiyâ yolına
    Giderler ise evliyâ yolına

    Nizâm ile âlem münevver olur
    Ki İsâ zamânı musavver olur

    (Bunlar, peygamberlerin ve velilerin yoluna giderlerse dünya dirlik düzenlik içinde aydınlanır, Hz. İsa devri gibi olur.)

    Ve ger âdil olmaya zâlim ola
    Ne mümkin ki oddan o sâlim ola

    (Eğer bu padişahlar adil olmazlarsa ateşten emin olmaları mümkün olmaz.)

    İşit imdi resmini sultanlığuñ
    Beyân itdüm âyînini hanlıguñ (s. 209)

    (Şimdi sultan olmanın gereklerini, âdet ve erkânını dinle, hanlığın törelerini açıkladım)

    Sultanın görevleri:

    Eger Hak sözine hilâf itmeye
    İşi kendözinden güzâf itmeye

    Halîfe olur Tañrı'dan âleme
    Ki hükmeyleye bunca biñ âdeme

    (Eğer Allah kelamına aykırı davranmaz, işi yalana dolana sapmazsa, dünyaya Allah'tan bunca insanlara hükmetmek üzere halife olur.)

    Dilerse ki Rahmân sıfatlu ola
    Gerekdür ki key ma'diletlü ola

    (Rahman sıfatlı olmayı dilerse gayet adil olmak zorundadır.)

    Ve ger Tañrı sözine uymaz ise
    Nedür hükmi tuyar ya tuymaz ise

    Dahı re'feti şefkati olmasa
    Ra'iyyetlere rahmeti olmasa

    Halîfe olur lîki şeytân içün
    Hilâf eyledi çünki Rahmân içün (s. 210)

    (Ve eğer Allah'ın kelamına uymaz, "Allah'ın hükmü nedir?" duymazdan gelirse, hele şefkatli olmaz, vatandaşlarına merhametli olmazsa, Rahman olan Allah'ın buyruklarına uymadığından, ancak şeytanlara halife olur.)

    Şair bu beyitlerde hükümdarın en bariz vasıflarını dile getirmiştir: Adaletli, merhametli, şefkatli ve emir ve nehiylere sadık.

    Gerek adl ü insâfı âdet kıla
    Dahı lutf u ihsânı gâyet kıla

    (Adalet ve insafı adet edine, iyilik ve bağışı sonsuz ola.)

    Hem i'lâ-yı a'lâm-ı dîn eyleye
    Özini Huzâya emîn eyleye

    (Hem dinin sancaklarını, şeairini yücelte hem özünü Allah'a emin ede.)

    Şerî'at şi'ârını dutmak gerek
    Muhâlif olanı unutmak gerek

    (Şeriatını emirlerini tutup, aykırı olanları terk etmesi gerek.)

    Dahı şöyle bilmek gerekdür ki her
    Ne zulmı ki kulları anı ider

    Yine her ne hak kim Müsülmânlara
    Gereklü-y-idi itmedi anlara

    Kamusını andan sorarlar imiş
    Buña bir hikâyet dahı var imiş (s. 211)

    (Yine, kulların ettikleri her zulüm, Müslümanlara gerektiği halde, yerine getirilmeyen hakların hepsini Allah'ın ondan soracağını bilmesi gerek.)

    Aşağıdaki beyitlerde şair, bir saat adaletle hükmetmenin altmış yıl ibadetten hayırlı olduğuna dair hadis dile getirmiştir.

    Ki bir sâ'ate adli Fahrü'l-enâm
    Habibu'l İlâhî Aleyhi's-selâm

    Hayırlu durur didi añla hümâm
    İbâdetden altmış yıl olsa müdâm

    Kâle'n-Nebiyyü Aleyhi's-selâm
    Adlü's-sâ'ati hayrun min ibâdeti sittîne sene (s. 212)

    (Bir saat adalet, altmış sene (nafile) ibadetten daha hayırlıdır.)

    Aşağıda, kıyamette adil padişahların durumuna ilişkin bir hadis zikredilmiştir:

    Yidi tâyife var kıyâmetde hep
    Halâyık dirildügi sâ'atde hep (s. 212)

    Huzâ gölgesinde dutar anları
    Ki ol demde râhat ola cânları

    Biri ol yidinüñ şu sultân imiş
    Ki âlemde adl içün hân imiş

    Cihânuñ adil idici şehleri
    Zulüm zulmetinüñ olan mehleri

    Yarın nûr tahta otursa gerek
    Ki Tañrısı katında tursa gerek

    Nammed Aleyhi's-selâm
    Bu ma'nîde te'kîd kıldı kelâm

    İnne'l-muksitînbe İnda'llâhialâ menâbire min nûrin an yemîni'r-Rahmân (s. 213)

    (Şüphesiz âdil olanlar Allâh indinde nurdan minberler üzerinde Rahmân'ın sağındadır. Müslim, İmâre,18)

    Aşağıdaki beyitler de adalet vurgusu bakımından dikkate değer:

    Dimiş varmagıl gaflet uykusına
    Koyup adli uyma zulüm hûsına (s. 216)

    (Gaflet uykusuna varma, adaleti bırakıp zulüm huyuna kapılma, demiş.)

    Şu beyitler ise adaletin değeri hakkında yapılmış benzetmeleri içeriyor: Adalet, memleketi süsleyen en önemli mücevherdir. Eğer adalet memleketin süsü olursa padişah, işleri başarıyla yürütür:

    Dahı hîç gevher yog imiş ki ol
    İde zîneti memleketlerde bol

    Meger adl ola milküñ ârâyişi
    İki adl ile şeh başa ilter işi (s. 223)

    Şu beyitler, sultanlara adaletin ne kadar gerekli olduğuna dairdir:

    Dahı âlem içinde sultânlara
    Her iklîme hükm idici hânlara

    Yig olmaya kuvvet meger adl ü dâd
    Ki her gussasından anı ide şâd (s. 224)

    (Yine dünyada sultanlara, her iklime hükmeden hanlara, onları sıkıntıdan kurtaracak yegane kuvvet adalettir.)

    Şair, aşağıda Hz. Peygamber'e Sasani saltanatının niçin uzun ömürlü olduğuna dair Sahabilerin sorduğu soru ve cevabı zikrediyor:

    Resûle su'âl eylediler neden
    Diyivir bize sen didiler neden

    Ki Sâsânîler'de şehenşâhlık
    Sa'âdet 'inâyetle hem-râhlık

    Nedendür kim dört biñ yıl itdi karâr
    Ki sultânlık anlara oldı yâr

    Bular söyleyincek bu resme kelâm
    Cevâbında dimiş Aleyhi's-selâm

    İki nesnedendür karâr itdügi
    Huzâ anları şehryâr itdügi

    Biri yoksula şefkat itdükleri
    Koyup zulmini adle gitdükleri (s. 225)

    Pes añla ulu iş imiş ma'dilet
    Sa'âdetlüye iş imiş ma'dilet

    Görinmez mi kim şâh-ı Nûşirevân
    Geçelden ne deñlü geçüpdür zamân

    Henüz adli-y-ile nice añılur
    Dahı adl için yiri A'râf olur

    Cehennem 'azâbından ol sâf olur
    Hem uşbu cihetden buyurdı Resûl

    Ki buyruk makâmında durdı Resûl
    Tefâhurla didi ki âdil şehüñ

    Zamânında doğdum o 'âkıl şehüñ
    Kâle'n-Nebiyyü 'aleyhi's-selâm Vülidtü fî zemeni'l-meliki'l-'âdil (s. 227)

    (Hz. Peygamber buyurdu ki: "Ben âdil bir hükümdâr (Nûşirevân) zamanında doğdum."

    Eger eyü ad ile ölür iseñ
    Dahı 'adl ü dâd ile ölür iseñ

    Dirisin yine âlem içinde sen
    Yürürsin kamu âdem içinde sen (s. 229)

    Muaviye Ahnef'ten zamanın durumunu sorar şu cevabı alır:
    Kaçan muslih olsan zamâne salâh

    Bulur irişür cümle halka felâh
    Ve ger müfsid olsan fesâda varur

    Fesâd iş kaçan 'adl u dâda varur
    Dahı 'adl kıl kim diyüpdür Resûl

    Sonındagı kaydın yiyüpdür Resûl
    Ki 'adl oldı bil cünne-i vikâye

    Hem oldur yine cenne-i bâkıye
    El-'adlü cünnetün vâkıyetün

    Ve cennetün bâkıyetün (Adâlet, koruyucu kalkan ve ebedi bir cennettir." (s. 230)

    Padişaha şöyle seslenir Murad-name şairi:

    Sakın zulme meyl itme 'âdl eylegil
    Degül zulm meyl itme 'adl adl eylegil (s. 233)

    (Sakın zulme meyl etme, adil ol; bırak zulüm yapmayı, eğilim bile gösterme adil ol.)

    Evet zulm ile yıkılur memleket
    Varur yâd ile dıkılur memleket

    Nitekim Muhammed 'Aleyhi's-selâm
    Bu ma'nide yâd eylemişdür kelâm

    El-milkü yebka ma'a'l-küfri
    Ve levba'de hîn

    (Bir memleket (idâresi) küfürle devâm eder, zulümle devâm etmez. (s. 241)

    Pend-nâme-i Nazmî'den

    Edirneli Nazmi, Attar'ın Pend-namesini Türkçe'ye genişleterek manzum olarak çevirmiştir. Aşağıda, bu çeviriden adalet ve hükümdarların özelliklerine dair olan bölümden beyitleri sunuyoruz:

    Der Sîret-i Mülûk13

    Pâdişâh-ı dehre hem zulm ü sitem
    Viriser 'ukbâda çok derd ü elem

    (Zamanın padişahına zülüm ve eziyet ahirette çok dert ve acı verecektir.)

    İde çok zulmü sitem çün pâdişâh
    Zillete düşer re'âyâ vü sipâh (s. 86) (b. 431-432)

    (Eğer padişah çok zulüm ederse halk ve asker büyük zilletlere düşer.)

    'Adle mâyil olmayınca şehriyâr
    Zulm ile eller yıkar her rûzgâr (b. 433.)

    (Hükümdar adalete yönelmeyince her rüzgar zulümle memleketler yıkar.)

    Olıcak bir pâdişâh 'adl-irtisâm
    Memleket bulur nizâm u intizâm

    (Eğer padişah adil olursa ülke dirlik ve düzenlik içinde olur.)

    Pâdişeh kim ide halka 'adl ü dâd
    Tâ kıyâmet olınur hayr ile yâd

    (Eğer padişah halka adil olursa kıyamete kadar hayırla anılır.)

    Şâh kim 'adl üzre ola dâyimâ
    Lâzım olur halka anuñçün du'â

    (Eğer padişah her zaman adaletli olursa, halkın, ona dua etmesi gerekir.)

    Şâh-ı İslâm olana lâbüd gerek
    Hakk Resûli'nüñ tarîkın gözlemek

    (Müslüman ülkenin padişahına Allah Peygamberi'ne uymak gerekir.)

    Çün olupdur 'izz ü kadr ile temâm
    Anlaruñ seccâdesi aña makâm

    (Çünkü padişahlara Hz. Muhammed'in seccadesi makam olmuştur.)

    Padişah halife olduğuna göre sünnete uymakla yükümlüdür.

    Şâh-ı İslâm'a pes oldur imdi yol
    Vire ol seccâdenüñ hakkını ol

    (O halde İslam padişahına düşen o seccadenin hakkını vermektir.)

    Her ne ise emr-i Hakk kavl-i Nebî
    İde icrâ ola arî mezhebi (s. 87) (439-445)

    (Allah ve Peygamber'in emri her ne ise yerine getirerek yollarını arındırmaları gerekir.)

    Sâniyen hem eyleye 'adl-i Ömer
    Sala âfâka salâbet ser-be-ser

    (İkinci olarak da Hz. Ömer'in adaletini uygulayarak bu hususta dünyaya salabetlerini yaymalı.)

    Bu sıfatlar kankı şehde kim ola
    Kim durur güc gören andan evvelâ

    (Bu sıfatlar hangi hükümdarda olursa güç ve kudrette kimse ona ulaşamaz.)

    Andan eller cümleten hoşnûd olur
    Devlet-i dâreyn ile mes'ûd olur (b. 450-452)

    (Herkes ondan hoşnut olur, iki dünya saadeti ile mesut olur.)

    Şair, bu bölümü, dünyanın her zaman böyle adil olan hükümdardan hali olmaması dileği ile bitirir:

    Bir 'adâlet üzre şehden bu cihân
    Olmaya hâlî îlâhî her zamân

    Lutfiyye14

    Sümbül-zade Vehbi, Nabi'nin oğluna hitaben yazdığı Hayriyye'ye nazire olarak Lutfiyye adında bir nasihat-name yazar. Bu eserde verdiği öğütlerin bir bölümü adaletle ilgilidir. Aşağıda adalet konusunda şairin düşüncelerini içeren örnekleri sunuyoruz:

    Elüñe girse de farzâ fırsat
    Eyleme zulm-i 'ibâda cür'et

    (Faraza eline fırsat geçse de Allah'ın kullarına zulmetme.)

    Çün Hudâ olmadı zallâm-ı 'abîd
    Ne dimek zulm ide bir 'abd-i anîd

    (Madem ki Allah kullarına zulmetmedi, o halde nasıl olur da inatçı kul zulmeder!)

    Asumâna çıkar âh-ı mazlûm
    Yirde râhat mı yatur şahs-ı zalûm

    (Mazlumun ahı arşa çıkar, hiç zulmeden rahat içinde yatabilir mi?)

    Ademüñ mâlı kalur dünyâda
    Hakk-ı 'abde ne virür 'ukbâda (s. 123-124)

    (İnsanın malı dünyada kaldığına göre, zulmettiği kişiye ahirette ne verebilir?)

    Pend-i Mürşidî15

    Diyarbakırlı Ahmed Mürşidi pend-name yazma geleneğine uyarak manzum Pend-i Mürşidi'yi kaleme almıştır. Şairin bu eserinden de şu beyitleri sunuyoruz:

    Ahmedî söyle hükûmetden bize
    Var mı dermânı bizim derdimize

    (Ey Ahmedî, bize hükümdarlık hususundan söz et. Bunun derdimize ilacı var mı?)

    Anlarıñ bizlerde vardır eyligi
    Anlar-ile buldı 'âlem dirliği

    (Onların (Padişah) bize iyiliği vardır, alem onlarla dirlik bulur.)

    Hükm-i hâkimdir re'âyâ merhemi
    Râhatı bulmış anıñla âdemî

    (Vatandaşların derdinin ilacı hükümdarların buyruklarıdır. İnsanoğlu bununla rahata ermiştir.)

    Hâkimi kullara kılmışdır hakîm
    Tâ ki birbirine kûl ola halîm

    (Allah, kullara, birbirlerine karşı yumuşak ve dost olsunlar diye padişahları hakim etmiştir.)

    Hâkimiñ hükmünde olmayınca nâs
    Birbirine cevr ederdi 'âm u hâs

    (Eğer insanlar, bir hükümdarın idaresinde olmazlarsa birbirlerine eziyet ederlerdi.)

    Hükm iderdi cebr ile gâlib gelen
    Bulmaz-idi râhatı mağlûb olan

    (Gücü yeten zorla isteklerini yaptırır, mağlup olansa rahat bulamazdı.)

    'Adl-i Bârîden birin eydem saña
    Hakk-ı 'abdi var kıyâs eyle aña

    (Ben Allah'ın adaletinden birini sana söyleyeyim sen var kulun hakkını kıyasla.)

    Düşse bir yaprak ağaçdan aşağa
    Ol düşen dokunsa nice yaprağa

    Yarın anlar Hak dîvâna varalar
    Bizlere bu degdi da'vâ kılalar

    Bunları fevkî anı tahtî kıla
    Her biri aña degip hakkıñ ala

    (Bir ağaçtan yere bir yaprak düşse ve başka yapraklara düşerken dokunsa, yarın Allah'ın huzuruna varır, bu yaprak bize değdi diye şikayet ederler. Allah, bu yaprakları üste alır diğerini alta. Hepsi teker teker o yaprağa değerek hakkını alır.)

    Böyle 'adli var Hudânıñ Ahmedî
    Sen aramazsın halâli hürmeti (s. 84)

    (Ey Ahmedi, Allah'ın böyle ince bir adaleti var, sen haramı helali aramazsın.)

    Yukarıda sunduğumuz örnekler, şairlerimizin adalete ne kadar önem verdiklerini göstermektedir. Aslında benzer pek çok eser vardır. Biz denizden bir katre ile yetindik. Ayrıca adalet konusu müstakil siyaset-namelerde ayrıntıları ile işlenmiştir. Nasihat-nâmelerde bu husus üzerinde kısaca durulmuş, insanların birbirleri ile olan ilişkilerinde kul hakkına riayet etmelerine vurgu yapılmıştır. Bu yazımızda şairlerimizin bazılarından seçtiğimiz örnekleri yoruma kaçmadan sunmaya çalıştık.

    Öz

    Bu yazıda bazı divanlar taranmış, kasidelerden adaletle ilgili beyitler seçilerek günümüz Türkçesi ile nesre çevrilerek kısa bir değerlendirmesi yapılmış, ardından bazı nasihat-namelerden yine adaletle ilgili bölümler değerlendirilmiştir.

    Anahtar Kelimeler: Adalet, Nasihat-name, Pend-name

    Abstract

    For this text, some of the poem collections are scanned and the relevant parts to the justice of the qasidas are chosen and translated to the contemporary Turkish in prose. Then, these parts of texts are analyzed shortly, which is followed by the analysis of the relevant parts to the justice from the Mirror-for-Princes.

    Key Words: Justice, Mirror-for-Princes, Pend-name

    Dipnotlar

    1. Nercâtî Divanı, haz. Ali Nihat Tarlan, Ankara 1992, s. 58.

    2. Şeyhî Divanı, haz. Mustafa İsen-Cemal Kurnaz, Ankara 1990.

    3. Cem Sultan, Cemşid ü Hurşîd, Ankara.

    4. Hamdullah Hamdî Divanı, haz. Ali Emre Özyıldırım, Ankara 1999.

    5. Hayalî Divanı, haz. Ali Nihat Tarlan, Ankara 1992.

    6. Nev'î Divanı, haz. Mertol Tulum-M. Ali Tanyeli, İstanbul 1977.

    7. Nâilî Divanı, haz. Haluk İpekten, Ankara 1990.

    8. Şeyhülislâm Yahya Divanı, haz. Hasan Kavruk, Ankara 2001.

    9. Hüseyin Ayan, Cevrî Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânının Tenkildi Metni, Erzurum 1981.

    10. Şeyh Galib Divanı, haz. Muhsin Kalkışım, Ankara 1999.

    11. Mahmut Kaplan, "Ahmed-i Dâî'nin Vasiyet-i Nûşirevân Tercümesi", Erciyes, S., Kayseri, s. 23-25.

    12. Bedr-i Dilşâd'ın Murâd-nâmesi I, haz. Adem Ceyhân, İstanbul 1997.

    13. Edirneli Nazmî Pend-nâme-i Nazmî (Terceme-i Pend-nâme-i Atâr) İnceleme-Metin-Sözlük, haz. Kudret Altun, Kayseri 2004.)

    14. Lutfiyye, haz. Süreyya A. Beyzadeoğlu, İstanbul 2004.

    15. Ahmed-i Mürşidî, Pend-i Mürşidî, bk. 83.