Köprü Anasayfa

İsevilik: Hz. İsa İslamı

"Kış 2006" 93. Sayı

  • İsa Aleyhisselam

    Jesus the Christ

    Abdülhalim YENER

    Dr.

    Hz. İsa (as) kendilerine kitap indirilen dört büyük peygamberden birisidir. Kur'an-ı Kerim'de; "İsa", "Meryem oğlu İsa", "Meryem oğlu Mesih İsa" isim ve unvanlarıyla zikredilmiştir. Hıristiyan inancına göre tanrının oğlu ve tanrı, Yahudilere göre sahte peygamber; İslam inancına göre ise Hz. Adem (as) gibi babasız yaratılmış Allah'ın kulu, elçisi ve insandır. Özellikle babasız olarak yaratılması nedeniyle annesinin uğradığı saldırı, hakaret ve iftiralarla bağlantılı olarak, asırlarca inkarcıların saldırılarına uğramıştır. Asrımızda, bilimde ve bahusus genetik biliminde meydana gelen gelişme ve keşiflerle canlıların bilinen üreme sisteminden farklı olarak vücuda gelebileceklerinin anlaşılması, "babasız insan olamaz" fikrine darbe indirmiştir. Hz. İsa'nın ismi Risale-i Nur'un muhtelif yerlerinde zikredilmiş, kendisiyle ve ahir zamanla ilgili olarak bir çok soru ve cevaba yer verilmiştir.

    Dönemin ünlü, önde gelen, nüfuzlu ailelerinden birine mensup olan Hz. Meryem'in annesi Hanne, uzun bir süre çocuk sahibi olamamış ve yaşlanmaya başlamıştır. Buna rağmen çocuk hasretiyle yanmaktadır. Bu hasret ve arzuyla Cenab-ı Hakka dua etmiş ve samimi duası kabul görünce hamile kalmıştır. Hamile kaldığını öğrendikten sonra, doğacak çocuğunu Mescid-i Aksa'nın hizmetine vermeye karar vermiştir. Hz. Meryem doğduktan sonra annesi vadini tutmuş ve kızını hizmete vakfetmiştir. Ancak o zamana kadar bu dini hizmete erkekler dışındakiler kabul edilmemiştir. Hz. Meryem'in mensubu bulunduğu temiz aile, teyzesinin kocası olan Hz. Zekeriya'nın (as) girişimleriyle ve onun koruması altında hizmete kabul edilmiştir.

    Hz. Meryem, çocuk yaşta hizmete verilmiştir. Büyüdükten sonra ev halkından ayrılarak Mescid-i Aksa'nın doğu tarafında, insanların bulunmadığı ıssız bir yere çekilmiş ve sürekli ibadetle meşgul olmuştur. İffet sahibi, terbiyeli, örnek bir hayat yaşamıştır. Bu şekilde hayatını sürdürürken, günün birinde Cebrail'i (as) insan suretinde karşısında görünce irkilmiştir. Hz. Meryem korkusundan Allah'a sığınırken, Cebrail'den de kendisine dokunmamasını istemiştir. Cebrail, kendisine Allah tarafından tertemiz bir erkek çocuğunun ihsan edileceğini ve bu yüzden orada olduğunu söylemiştir. Meryem, şimdiye kadar hiçbir erkeğin elinin kendisine değmediğini, dolayısıyla nasıl çocuk sahibi olabileceğini sormuştur. Cebrail, zorluğun insanlar için söz konusu olduğunu, Cenab-ı Hak katında hiçbir zorluğun bulunmadığı bildirmiştir. Aralarındaki konuşmadan sonra Hz. Meryem'e doğru nefes veren Cebrail oradan ayrılmıştır. Daha sonra, Allah'ın lütfuyla Meryem, hiçbir erkek eli değmeden hamile kalmıştır. Böylece İslam inancına göre, Hz. Adem (as) nasıl ki babasız olarak yaratılmışsa, İsa Aleyhisselam da babasız olarak yaratılmaktaydı.

    Hz. İsa'nın doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bu konuda, farklı rivayetler olup, Hıristiyan kaynaklarında da farklı tarihler yer almaktadır. Doğum tarihinin yıl olarak milattan önce dört ile altı yıl evvel olduğu rivayet edilmektedir. Yıl konusunda ihtilaf olduğu gibi, ay ve gün olarak da farklı tarihler ileri sürülmüştür. Batı'da bulunan kiliseler tarafından 25 Aralık günü doğum tarihi olarak kabul edilip kutlanırken, Doğu kiliseleri tarafından doğum tarihi 6 Ocak kabul edilip kutlanmaktadır.

    Hz. İsa'nın doğumundan sonra kavminin yanına dönen Hz. Meryem, büyük hakaret ve iftiralara uğramıştır: "Ey Meryem! And olsun ki sen çirkin bir şeyle geldin. Ey Hârûn'un kız kardeşi! Senin baban kötü birisi değildi; annen de iffetsiz değildi." (Meryem 19/27-28) mealindeki ifadelerle, iffetsizlik ve gayrı meşru çocuk doğurmakla itham edilmiştir. Ancak, bunlara cevap vermemiş, bu iftiralar üzerine beşikte bulunan bebek İsa, müfterilere cevap vermeye başlamıştır; "Ben Allah'ın kuluyum. Allah Teala bana kitap verdi ve beni size peygamber yaptı. Nerede bulunursam bulunayım, Rabbim bana çok çok hayırlar verdi. Mübarek kıldı. Hayatta olduğum müddetçe bana namazı ve zekatı tavsiye etti. Ayrıca şu sizin ayıpladığınız mübarek iffetli anneme de her zaman ihsanda bulunmamı, hürmet ve ikramda kusur etmememi emretti. Allah beni cebbar ve şaki yapmadı. Doğduğum, öldüğüm ve diri olarak kalktığım gün Allah'ın selamı ve selameti benim üzerimedir." (Bünyamin Ateş, Peygamberler Tarihi, 3. bs., İstanbul, YAG Neşriyatı, 1993, s. 603)

    Hz. İsa, müfterilere gayr-ı meşru biri olmadığını, Allah'ın sevgili kulu ve peygamberi olduğunu bildirdiği gibi, annesinin de masum ve iffetli biri, hürmet ve ikrama layık anne olduğunu belirterek masumiyetini bildirmiştir. Bir diğer önemli husus, Kur'an-ı Kerim'de peygamber isimleri verilirken, falanın oğlu diye tabir geçmediği ve sadece kendi isimleriyle anıldıkları halde, "Meryem'in oğlu İsa" (Hadid 57/27) tabirinin geçmesi de, Hz. Meryem'in şahsiyetinin önemli bir göstergesi olmuştur. Kainatta cereyan eden kanunları gören, bu kanunların sürekli ve düzenli bir şekilde işlediğine şahit olan, bu kanunların bir Yaratıcı tarafından ihdas edildiğini kabul etmeyen kesimler, Hz. İsa'nın babasız olarak yaratılmasını kabul etmemiş ve buradan hareketle asırlarca inkar edegelmişlerdir. Oysa ki, kanunların bağlayıcılığı insanlarla ilgili bir husustur. Kanun koyucu ise istediği zaman bunu değiştirebilir veya daha farklı bir şekilde uygulayabilir. Örneğin:

    "Bir satranç tahtasındaki atın bir an şuurlu bir varlık olduğunu düşünelim. Satranç oyuncusunun kendisi ile hep bir ileri, bir çapraz, fille çapraz, kale ile düz oynadığını gözlemlemiştir. Bu gözlemden, oyuncuyu bu şekilde oynamaya mahkum eden bir hal olduğunu ve başka türlü oynamasının mümkün olmadığını vehmeder. Bir gün herhangi bir sebeple satranç oyuncusu fili düz olarak bir kare ileri koyduğunda at buna kendi dar bakışı ile izahlar bulmaya çalışır ve aslında düz ilerleyenin piyon olduğunu ve yanlış gördüğünü ifade eder ya da benzer sınırlı izahlara girişir. Oysa bu ilerleme şekilleri sadece kuraldır ve satranç oyuncusu istediği an herhangi bir taşı satranç tahtasının istediği karesine yerleştirebilir.

    "Kâinatta da benzer bir yapı içinde ele alındığında, zerrelerin adedince, belki her bir zerrede zerreler adedince kareler vardır ve Sultan-ı Kâinat'ın bunlar üzerinde yaptığı değişiklikler, yalnızca adetini ifade eden kurallardır. Hiçbir bağlayıcılığı olamaz. Bir insanı herhangi bir sebebe bağlı olmaksızın vücuda getirebileceği gibi, yalnız toprağı ona vesile kılabilir ya da baba olmaksızın yalnızca anneyi vesile kılarak yaratabilir. Anne ve babanın çocuğa vesileliği yalnızca genel olarak işleyen kural ya da adettir. İnsanın yaratılışı, ikisinin de hiçbir dahli olamayacak ölçüde muhteşem bir işleyişin sonucudur." (http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Enstitu&SubSection=EnstituSayfasi&Date=10.01.2003&TextID=527).

    Hz. İsa'nın konuşması, annesine iftiralarda bulunanlar üzerinde etkili olmuş ve bir süreliğine söz konusu iftiralarından vazgeçmişlerdir. Ancak daha sonra bir çocuğun babasız olarak doğmasının mümkün olmadığı tezinden hareketle, halkı tahrik etmeye başlamış, iddia ettikleri gayrı meşru işi Zekeriya'dan (as) başkasının yapmadığını ileri sürerek iftiralarına yeni bir boyut kazandırmışlardır. Bu tahrikler sonucu galeyana gelen halk, Zekeriya'yı (as) şehit etmiştir.

    Hz. Zekeriya'nın şehit edilmesinden sonra, Yahudilerin kendisine zarar vereceğinden endişe eden Hz. Meryem oğlunu alarak Kudüs'ten ayrılmıştır. Bu ayrılık on iki yıl sürmüş ve tekrar oğlu ile birlikte Kudüs'e geri dönmüştür. Hz. İsa otuz yaşında iken kendisine vahiy inmiş ve peygamberlik vazifesi kendisine verilmiştir. Kur'an-ı Kerim'de; "Meryem oğlu İsa'yı peygamber olarak gönderdik, ona İncil'i verdik ve ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik. Ruhbanlığa gelince, onu Biz emretmediğimiz halde kendileri Allah'ın rızasını aramak için icat ettiler; sonra ona da hakkıyla riayet etmediler. Biz onlardan iman edenlere mükafatlarını verdik; birçoğu ise yoldan çıkmış kimselerdir." (Hadid 57/27) denilmiştir.

    Hz. İsa (as) tebliğe başlayıp insanları davete başlamış ve peygamberlik alameti olarak mucizeler göstermiştir. Çamurdan bir kuş yapıp nefes üfleyerek Allah'ın izniyle hayat vermesi, zamanın doktorlarının aciz kaldığı hastalara şifa vermesi, ölmüş dört kişiyi diriltmesi, insanlara gaipten haber vermesi göstermiş olduğu mucizelerindendir. Bu tebliğin neticesinde sadece on iki kişi davetine icabet etmiştir. Bu kişiler Kur'an-ı Kerim'de "Havariler" (Âl-i İmran 3/52) olarak vasıflandırılmışlardır.

    Davet ve bütün gayretlerine rağmen, Hz. İsa'ya çok az kişi iman etmiş, buna karşılık Yahudilerin baskı ve tehditleri giderek artmıştır. Baskı ve tehditler havarileri öldürmeye yeltenmeye kadar varmıştır. Diğer taraftan Hz. İsa'nın nübüvvetinden sonra, Hz. Musa'nın (as) şeriatını bırakıp bu yeni şeriata göre hareket eden ve bunda ısrar eden Hz. Yahya'nın (as) başı kesilerek şehit edilmiştir. İsrailoğullarının ileri gelenlerinden birisi, Hz. Musa'nın (as) şeriatına göre caiz olan bir kızı nikahına almak istemiş ve bu nikahı kıymak için Hz. Yahya'ya müracaat edilmiştir. Bu sırada, Hz. Musa'nın şeriatı yerine, Hz. İsa'nın peygamberliği ve şeriatı hüküm sürmektedir. Bu yeni şeriata göre daha önce caiz olan söz konusu evlilik haram kılınmıştır. Bu yüzden Hz. Yahya da bu İlahi hükme uyarak nikahı kıymamış, akabinde şehit edilmiştir. (Bünyamin Ateş, age., s. 617)

    Hz. İsa'nın davetini devam ettirdiğini, davetinden vazgeçmediğini gören Yahudiler kendisini öldürmeye karar vermişler ve plan hazırlamışlardır. Buna göre, içlerinden birini iman etmiş gösterip havarilerin içine sokacaklar ve böylece toplandıkları yeri öğrenip baskın yapacaklardır. Nitekim, planlarını uygulamaya sokup adamlarını havarilerin bulunduğu yere göndermişlerdir. Havarilerin içine dahil olan münafık, tüm aramalara rağmen Hz. İsa'yı bulamamış ve durumu haber vermek üzere dışarı çıkmıştır. Diğer taraftan, suikast planı Allah tarafından Hz. İsa'ya vahyedilmiş ve kendisi göğe yükseltilmiştir. Dışarı çıkan münafık, İlahi kudret tarafından Hz. İsa'ya benzetilmiş olduğundan, toplanan grup tarafından yakalanmış, İsa sanılarak çarmıha gerilmiştir. Bu şahıs aradıkları adam olmadığını ısrarla söylediği halde dinletememiş ve öldürülmüştür.

    Kur'an-ı Kerim'de, Hz. İsa'nın öldürülmediği bildirilmiştir; "Onlar, İsa'yı inkar etmeleri, Meryem'e pek büyük bir iftirada bulunmaları ve 'Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı biz öldürdük' demeleri sebebiyle de lanete uğramışlardır. Onu ne öldürdüler, ne de astılar, fakat başkası ona benzetildi de onu öldürdüler. Muhakkak ki bu hususta ihtilafa düşenler, İsa'yı öldürüp öldürmedikleri hakkında şüphe içindedirler. Onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur, kapıldıkları şey ancak bir zan ve tahminden ibarettir." (Nisa 4/156-157) Hakikatte ise Allah onu kendi huzuruna yükseltti. Allah'ın kudreti herkese galiptir ve O'nun her işi hikmet iledir. (Nisa 4/158) Bu ayetlerle aynı zamanda; "Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik oğlunu verdi. Öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın ama hepsi sonsuz yaşama kavuşsun." (Yuhanna:16/http://www.lifeagape.org/turkish/whoisjesus.htm) anlayışından kaynaklanan, İsa'nın, insanların günahına kefaret olmak üzere çarmıha gerildiği şeklindeki Hıristiyan inancı, İslamiyet tarafından kabul edilmeyip reddedilmiştir.

    Risale-i Nur'da, ismi sık geçen ve kendisiyle ilgili bir çok soru-cevaba yer verilen önemli şahsiyetlerden bir tanesi Hz. İsa'dır. Babasız olarak yaratılan peygamberin bu durumunun Cenab-ı Hakkın kudreti dahilinde olduğu, ilahi kudretin "ol" demekle her şeyin musahhar olduğu, Hz. Muhammed'in (asm) geleceğini mükerrer kez müjdelediği konuları üzerinde durulmuş ve izah edilmiştir. Hz. İsa'nın ahir zamanda nüzul edeceğinin hadislerin rivayetiyle kesin olmakla beraber bunun başka hakikatleri de ifade ettiği, inkarcılık fikri ve saldırılarına karşılık hakiki dindar İsevîlerin Müslümanlarla birlikte mücadele edeceği, (Bediüzzaman Said Nursi, Kastamonu Lahikası, İstanbul, YA Neşriyatı, 2000, s. 53-54) dinsizliğin manevi şahsiyetini temsil eden Deccal'ın, İsevîliğin manevi şahsiyetini temsil eden Hz. İsa tarafından öldürüleceği, (Nursi, Mektubat, 1997, s. 12; Nursi, Şualar, 1994, s. 506) geldiği vakit herkesin O'nu tanımasının gerekmediği, (Nursi, Mektubat, 1997, s. 61) namazda Hz. Mehdi'ye tabi olacağı, (Nursi, Şualar, 1994, s. 507) Hz. Muhammed'in (asm) şeriatı ile amel edeceği (Bediüzzaman Said Nursi, İçtimai Reçeteler I, İstanbul, Tenvir Neşriyat, 1990, s. 189) İsevîliğin yanlışlardan arınarak hakiki şekliyle zuhur edeceği ve dolayısıyla İslam'a inkılap edeceği (Nursi, Mektubat, s. 61) konuları işlenerek bunlara izahlar getirilmiş, özellikle ahir zamana dair haber veren ve saldırılara maruz kalan hadis-i şeriflere açıklık getirilerek ikna edici deliller ortaya konmuştur.

    Hz. İsa, Hıristiyan inancına göre; Tanrı'nın Oğlu ve bizzat Tanrının kendisidir. Baba ile insanlar arasında bir aracı, beklenen Mesih, yani kurtarıcıdır. Rab, Tanrı ile aynı "öz"den olup, güçlü Tanrı, bir insan, bir peygamber, bir kul, bir kraldır. Kutsal üçlü sistemdeki kişilerden "Oğul" olanıdır. Hıristiyan kaynaklarında kendisinden "İsa Mesih" olarak söz edilmektedir. Yine, bu inanca göre de Hz. Meryem, Hz. İsa'yı babasız dünyaya getirmiştir. Matta ve Luka İncillerinde, Hz. İsa'nın soy kütüğü verilmiştir. Matta İncilindeki kayıtlarda soyu Hz. Davud (as) ve Hz. İbrahim'e (as) kadar dayandırılmıştır. Diğer iki İncil'de ise şecere bilgileri yer almamıştır. İncil'de Hz. İsa'nın beklenen "Mesih" olduğu, Cebrail'in Hz. Meryem'e oğlan doğuracağını müjdelediği bilgileri yer almıştır. Luka İncili'ne göre, Cebrail tarafından verilen müjdeli haberler; "Ona yüce Allah'ın oğlu denecek, Rab Allah ona babası Davud'un tahtını verecek, Ya'kub'un evi üzerinde ebediyen saltanat sürecek ve onun melekûtuna hiç son olmayacaktır." (Ömer Faruk Harman, "İSÂ", TDVİA., 22. C., İstanbul, 2000, s. 466).

    İslamiyet'teki Hz. İsa inancı ile zıtlık teşkil eden ve Hıristiyanlık'ta yer alan bazı ifade ve anlayışlar; "İsa'nın Mesih olduğuna inanan herkes Tanrı'dan doğmuştur. Baba'yı seven O'ndan doğmuş olanı da sever." (Yuhanna 5:1/ www.incilTurK.Com) "İsa'nın sürdürdüğü yaşam, gösterdiği mucizeler, O'nun sözleri, çarmıhtaki ölümü, dirilişi ve göğe alınışı -tüm bu gerçekler- O'nun sadece bir insan olmadığını, insandan daha da ötesi olduğunu işaret etmektedir. İsa şunu söyledi; 'Ben ve Baba biriz' (Yuhanna 10:30), 'Beni görmüş olan, Baba'yı görmüştür.' (Yuhanna 14:9), 'Yol, gerçek ve yaşam ben'im; benim aracılığım olmadan Baba'ya kimse gelemez.' (Yuhanna 14:6). "Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlunu verdi. Öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın ama hepsi sonsuz yaşama kavuşsun" (Yuhanna 3:16). "İsa Mesih'i Rabbimiz ve kurtarıcımız olarak kabul etmeliyiz. Bundan sonra Tanrı'nın sevgisini ve yaşamımız için olan planını bilebilir ve uygulayabiliriz." "Ancak kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi." (Yuhanna 1:12/ http://www.lifeagape.org/turkish/whoisjesus.htm)

    Hıristiyanlık'taki inancın aksine, Allah'ın bir kulu ve elçisi olan Hz. İsa, tanrı veya tanrının oğlu değildir. Kur'an-ı Kerim'de, Hz. İsa; "…O, Allah'ın bir 'Ol' emriyle…" (Âl-i İmran3/39) yarattığı, "…Muhakkak ki, Meryem oğlu Mesih İsa, Allah'ın peygamberidir ve Onun bir 'Ol' emriyle var edilip Allah tarafından Cebrail vasıtasıyla Meryem'e ulaştırılmış bir ruhtur…" (Nisa 4/171), "Namusunu koruyan Meryem'i de hatırla ki, emrimizle vücuda gelen bir ruhtan ona üfledik; onu ve oğlunu alemler için bir mucize kıldık." (Enbiya 21/91), "İmran kızı Meryem'i de Allah mü'minlere misal olarak verdi ki, o namusunu korumuş, Biz de ona emrimiz olan ruhtan üflemiştik. O Rabbinin bütün sözlerine ve kitaplarına iman etti ve Allah'a itaatte sebat eden kullardan oldu." (Tahrim 66/12) ayetleriyle ifadesini bulmuştur. Dolayısıyla, Yahudilerin iddia ettikleri gibi sıradan bir insan da değildir. İsrailoğullarına gönderilmiş büyük bir peygamberdir.

    Hz. İsa, kavmini davet ederken; "Muhakkak ki, Allah sizin de benim de Rabbimizdir. Öyleyse Ona ibadet edin. İşte doğru yol budur." (Âl-i İmran 3/51) demiştir. Hz. İsa'nın özelliklerinin en önemli ve başta geleni, Hz. Muhammed'in (asm) geleceğini müjdelemesidir. Zamanla tahrife uğrayan ve birbirinden farklı nüshaları meydanda olan İncil'de, Hüseyin-i Cisri tarafından, Hz. Muhammed ile alakalı, yüzden fazla işaret tespit edilmiş ve yazdığı Risale-i Hamidiye adlı eserinde kaydedilmiştir. Hz. İsa, diğer peygamberlere oranla daha fazla Hz. Muhammed'in geleceğini haber vermiştir. Diğer peygamberler haber olarak aktarırken, Hz. İsa, müjde olarak vermiştir. Çünkü Hz. Muhammed, kendisine nazil olan Kur'an-ı Kerim ve İslam Dini ile; Hz. İsa'yı Yahudilerin yalanlama ve iftiralarından kurtardığı gibi, dinini de müthiş tahrifatlardan kurtarmıştır. Ayrıca Hz. Muhammed, Hz. İsa'yı hakkıyla tanımayan İsrailoğullarının zor ve ağır şeriatına karşılık, daha anlaşılır ve daha kapsamlı bir yüce şeriata sahiptir. Aynı zamanda getirdiği hükümlerle Hz. İsa'nın şeriatının noksanlarını tamamlayıp ikmal etmiştir (Bünyamin Ateş, age., s. 616; Nursi, Mektubat, s.171-172).