Köprü Anasayfa

Anarşi & Terör

"Bahar 2006" 94. Sayı

  • "Anarşi Bir Red Tarihidir"

    "Anarchy is a History of Refusal"

    Faruk BİRTEK

    Prof. Dr., Boğaziçi Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi.; Konuşan: Ahmet DURSUN

    Anarşizm nedir? Neyi amaçlamaktadır?

    Anarşi 19. yüzyılda çıkmış, bağımsızlık düşüncesi mücadelesi yapanların mevcut düzene karşı bir mücadele prensibi, mücadele unsurudur. Onun için anarşi ve anarşistleri küçümsememek lazım. O bir red tarihidir. Evet, anarşistler de bazen teröristler gibi bomba atmışlardır; ama onları terörle bir araya koymamak lazım. Anarşi ve terörü ayırmak gerekir. Anarşizm toplumu normal bilinen kurumsal yöntemlerle değiştirme imkanını görmeyen insanların, biraz panik halinde, toplumu değiştirme çabasıdır. Anarşinin amacı terör yapmak değil toplumu red. Tek amacı da bu. Bugün Türkiye'de anarşi yok, anarşiyi Türkiye'ye sokmamak lazım.

    Siz seksen öncesi yaşananları nasıl tanımlıyorsunuz?

    Hayır, bunlar, seksen öncesi olaylar, anarşik olaylar değildir. Terör olayıdır. Terör olayıdır ve çok kesin çizgileri olmuş olan, çok bilinçli ve belirli hedeflere yönelmiş olan hareketlerdir. Anarşinin öyle bir hedefi yok. Anarşi tarihi üzerine çok güzel kitaplar vardır. Ben anarşist hareketi çok saygı değer bulan bir insanım. Onun için her karışıklığa anarşi demem. Anarşistler toplum düzenine karşı gelip ve bilhassa kapitalizmin gelişmesine karşı gelen ve buna karşı yapacak araçları ellerinde kalmayınca kurumlar içinde bunun yapılamayacağına gördükçe aşırı tepki hareketidir. Anarşinin tek hedefi; burada bilmem neyin iktidarını kuracağız, burada bilmem neyin ayrılığını yapacağız, bunu kahredeceğiz, bunu keseceğiz değildir. Bu şekilde bir amacı ve yaklaşımımı yoktur.

    Felsefi olarak böyle tanımlanıyor; ama kurumlara, var olan düzene, belli bir hiyerarşiye ve otoriteye karşı çıkmak, otoritesizliği istemek, otoritesizlik anlamına gelmez mi? Bu da netice olarak başıboşluğu, kargaşayı ve terörü doğurmaz mı?

    Hayır, böyle bir şey olmaz, bugün herkes her kuruma karşı gelmeli. Kurumları tenkit etmemiz lazım. Niye mevcut hiyerarşiyi kabul edelim. Her dakika sorgulamak lazım. Bu anarşistlik midir? Değil. Bu yanlış mıdır? Hayır. Niye biz, bize verileni olduğu gibi kabul edeceğiz. Böyle bir şey olmaz. Bu başıboşluk yaratır mı? Hayır. Demokrasinin araçlarıyla bunun daha iyisini yapmaya çalışırız. Ben bunda başıboşluk görmüyorum.. Mevcut düzeni kabul etmek mecburiyetimiz katiyen yok. Biz insanoğluyuz, daima daha iyisini yaparız. Ben bu düzeni kabul etmiyorsam yenisini kurmaya, düzeltmeye çalışacağım.

    Otorite-anarşi arasındaki ilgi nedir? Otoriter yapıların hak ve hürriyetleri kısıtladığı, adaletsizliğe yol açtığı düşünülürse anarşizm açısından nasıl bir sonuç ortaya çıkar? Ayrıca bir toplumda otorite olmadan düzeni sağlamak mümkün değil midir? Bu bağlamda devletin otoritesi ne için gereklidir?

    Anarşi otoriteyi reddeder. Adaletsiz bir düzen varsa, buna karşı gelmek ve anarşizm buna karşı geliyorsa buna paye vermek lazım.

    Düzen açısından devletin otoritesi gerekli değil mi?

    Devletin otoritesi ne demek? Devletin otoritesi diye bir şey yok. Nizam var, arkasından hukuk düzeni var. Devletin otoritesi hukukun yerine getirilmesini sağlayan bir araçtır.

    Hukuk her zaman adaleti sağlıyor mu?

    Onun için değiştirmek lazım. Hukuku düzeltmek lazım. Devamlı tebdile uğraması lazım. Tekamül etmesi lazım. Hukuk her zaman adaleti sağlamıyor; bu yüzden sağlamasına çalışmak lazım. Eğer senin adalet kurumların iyi çalışmıyorsa, bu devletin otoritesinin zayıflamakta olduğunu gösterir.

    Adalet duygusu ile anarşi arasındaki ilişki nedir?

    Adalet duygusu zayıfladıkça anarşik tepki artacaktır. Terör aynı şey değildir ama. Terör başka bir şeydir. Hele Türkiye'de olan çok başka bir şeydir. Bunu bir sosyolog olarak söylüyorum. Türkiye'de olan adaletsizlikle ilgili değil. Bugün Türkiye'nin içinde olduğu durum ve seksenlerde olan, adaletsizlikle ilgili değildir. Bunu terör hareketi olarak nitelemenin daha doğru olacağını düşünüyorum. Anarşi lafından Türkiye bağlamında kurtulmak lazım.

    Anarşizm ve hürriyet ilişkisi nasıl kurulabilir?

    Anarşi hürriyet arayan bir siyasi harekettir. Kurumların fevkalade dışından hürriyetleri genişletmek isteyen bir harekettir, anarşizm. 19. yüzyıl tarihi böyledir. Bu yeni bir olay değildir. Nasıl ki komünizmin, sosyalizmin, liberalizmin bir tarihi varsa anarşizmin de bir tarihi vardır.

    Anarşistlerin istediği gibi mutlak hürriyet olabilir mi?

    Hayır, mutlak hürriyet ne demek bilmiyorum. Hürriyetin, hürriyet alanlarının genişlemesi benim için mevzu bahis olur. Nasıl insan güzelliğinin, insan iyiliğinin sınırı yoksa hürriyetin de sınırı yoktur. Ne istiyoruz? İnsanların daha güzel olmasına çalışıyoruz. İnsanların daha medeni olmasına çalışıyoruz. İnsanların daha akıllı ve güzel olmasına çalışıyoruz. Hürriyetin de insanlara yer açan insanların kendi gelişmesini sağlayan bir ortam açmasını istiyoruz. Mutlak güzellik olmadığı gibi mutlak hürriyet de yoktur.

    Hürriyetler noktasında Avrupa'nın geldiği yeri yeğliyorum. Avrupa'nın hürriyeti insan huzur veriyor. Ben de Avrupa'yı özlüyorum, Türkiye'nin Avrupa gibi olmasını da istiyorum.

    Terör ve anarşi arasında nasıl bir ilişki söz konusudur? Anarşi ve terör hareketlerine karşı ne tür sosyal tedbirler alınmalıdır?

    İfade ettiğim gibi, anarşi ve terörü ayırmak lazım. Anarşi başka, terör başkadır. Terörün kafası ezilmelidir. İnsanları terörden bu yana çekmek lazım, ehlileştirmek lazım. İmkan açmak, insanlara medeniyetin yüzünü göstermek lazım. İnsanların terörden vazgeçmesini sağlamak lazım. Anarşi her zaman olacaktır. Anarşi de toplumun bir ivmesidir. Anarşi kelimesini yanlış kullanılıyor. Anarşi kavramı Türkiye'de Emniyet Genel Müdürlüğü açısından değerlendiriliyor. Bu konuda kavram karmaşası var. Türkiye o kadar düzen tutkunu ki, düzene karşı gelenlere anarşik demeyi çok kolay seviyorlar, hemen damgayı vuruyorlar. Türkiye daha toleranslı, daha geniş olmalı. Türkiye dar elbiseyi seviyor. Dar elbiseye sığmayana anarşik demeyi seviyorlar. Tolerans lazım, insanların bireylerin hak ve hürriyetlerine saygı lazım. Onlara yer açmak lazım. Kişilerin farklılaşmasına imkan sağlamak lazım. İnsanları tek kalıba sokmamak lazım. İnsanların farklı şeyler isteyebileceğini görmek lazım. İnsanların kişisel hürriyetlerine en büyük saygıyı göstermek lazım. Adalet odur. Adalet kişisel hürriyetlerin gerçekleşmesini sağlayan bir ortamdır. Bu başkalarına zarar vermeyecek şekilde olmalı. Hürriyetin sınırları başkalarının sınırlarında biter. Bence Osmanlı daha toleranslı, geniş yürekli bir toplumdu. Modern çağda geniş yüreklilik daha zor herhalde.

    Sosyolojik olarak anarşinin sebeplerinin toplumdan topluma değişmesi nasıl açıklanabilir?

    Her toplumun sorunu farklıdır. Her toplumda başka hürriyetlerin daraldığını görüyoruz. Onun sebebi de şudur: Her toplumun başka kültürel bir geçmişi; belirli, kendine özgün siyasi yapısı, kendine özgün muhafazakarlıkları, kendine has taassubu vardır. Bu yüzden anarşik hareket toplumdan topluma farklılık gösterir.

    Kişileri anarşiye götüren sosyo-psikolojik ve sosyolojik sebepler nelerdir? Bazı siyasal ve ekonomik sistemlerin anarşiyi beslediği düşünülebilir mi?

    Bireysel olarak akil baliğ olmak. İnsanlar akıllandıkça anarşik olurlar. Yoksa, nasıl durumu değiştireceğim, nasıl daha güzeli arayacağım? Ben mevcudu kabul edersem güzeli nerede bulacağım? Güzel o zaman ezbere döner. Ben ezberci değilim. Allah bana akıl vermiş, akıl neye yarar? Allah'ın en büyük hediyesi nedir? Akıl değil midir? Akıl güzeli ve doğruyu aramaya yarayacak. İyiliği aramaya yarayacak.

    Muhalefet açısından düşünürsek… Bazı insanlar veya kurumlar ne kadar iyi bir düzen de gelse beğenmeyebilir. Devletin hatasız olacağını beklemek müzmin bir muhalefeti doğurmaz mı? Birinin beğendiğini diğeri beğenmeyebilir.

    Tabi ki bekleyeceğim. Devlet insan değildir ki. Devlet bir kurumdur. Kurum insandan bağımsızdır. Kurum başka insan başka. İnsanlar oturup anlaşacaklar. Devlet kurum olarak olacak, insanlara eşit mesafede yaklaşacak. Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük problemi bireylere eşit mesafede yaklaşmamış olması. Bugünkü siyasi problemlerin özünde bu yatar. Cumhuriyet'in problemi de bu olmuştur.

    Bediüzzaman hariçten gelen büyük bir tehlike olarak dikkat çektiği anarşizme karşı İslam ahlak ve akaidini ön plana çıkarmaktadır? İnancın anarşiyi önlemedeki rolü nedir?

    İnancın ne olduğuna bağlı. İnancın içinde sorgulama varsa o zaman anarşiye yol açmaz. İnancın içinde sorgulama; yeniden iyiyi bulmak, tekamül olmazsa… İnanç dediğin vakit iki türlüsü var. Biri, ezberi var, diğeri tekamül arayanı var. Ezber diyorsan, mefluc olanın da ayağı oynamaz.

    Bediüzzaman fikirlerin akıl mihengine vurulması gerektiğini söylüyor.

    Bu anlamda anarşiyi önler. Ben Said Nursi'yi Şerif Mardin'in çalışmalarından biliyorum. Şerif Bey'e çok saygım vardır. O bana çok şey öğretmiştir. Ben Said Nursi'nin hayatını ve yaklaşımını ancak Şerif Mardin kanalıyla biliyorum. Şerif Bey, Said Nursi'nin hareketinin bir bilim hareketi olduğu iddiasında. İslam'ı daha çağdaşlaştırma hareketi olarak görüyor.

    Göreceli olarak düşünüldüğünde anarşiyi yalnızca silahlı çatışmalar değil, sosyal bünyede ahlaki çöküntü olarak düşündüğümüzde nasıl bir tablo ortaya çıkar?

    Her toplumda ahlaki çöküntü var. Bizde biraz daha fazla var. Bizim toplum geçmişinden kopmuş, ilerisini bulamamış bir toplum. Arada bocalıyor. Toplum geçmişten kopmuş, yeni ahlakını yapamamış. Bunda her şeyin rolü var. İktisadi politikanın da rolü var, içine kapanık olmamızın da rolü var, dünyadan kopmuş olmanın da rolü var. Türkiye dünyadan kopmuş bir ülke.

    İslam-anarşi; İslam-terör arasında nasıl bir ilişkiden söz edilebilir? İslamî terör olabilir mi?

    İslamî terör tabi ki olabilir. Adam terör yapıyor, ben Müslüman'ım diyor. Ne yapacaksın? Yamuk.

    Kur’an'ın yaklaşımına bakmak gerekmez mi? "Kim, bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birini öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür…"(Maide/32) ayetini bu noktada değerlendirebiliriz?

    O zaman o adam Müslüman değil. Kitabına uymamış oluyor. Kitabını yanlış okumuş; doğru okutmak lazım.

    Sosyoloji açısından düşünüldüğünde, laik-anti laik, Sünni-Alevi, Türk-Kürt şeklindeki kutuplaşmaların anarşi ve terör üzerindeki etkileri nelerdir? Siz ülkemizde böyle bir kutuplaşma görüyor musunuz?

    Görüyorum. Huzursuzluk, karmaşa, kargaşa, iyi niyet yoksulluğu faziletli yaşam imkansızlıklarını doğurur. Buna anarşi demek istiyorsan diyebilirsin. Benim açımdan kargaşa ve huzursuzluk doğurur. Böyle çatışmalar yanlıştır. Bu tarihimizi de yanlış okumaktır. Tarihimizin bir faziletli bir de melun tarafı var. Melun tarafı üzerine tarih kurulmaz. Her toplumun tarihinde melun taraflar vardır. Mesele, doğrusunu bulup çıkarmak lazım.

    Genel olarak anarşi ve terörü önlemek için ne tür idari ve hukuki tedbirler alınmalıdır?

    Zor bir soru. Çünkü bir günceli var, bir geneli var, bir soyutu ve somutu var bu işin. Zor, ben affa taraftarım.

    Ne tür bir af?

    Genel aftan bahsediyorum. Mecbursun, insanlara yumuşak yaklaşacaksın. İnsanları kavrayacaksın. Ne olursa olsun insanları kucaklayacaksın. İnsanları kucaklamazsan husumet devam eder. Yumuşak olacaksın, el uzatarak dostluk kuracaksın. Hukuk bunun sürekliliğini sağlar. Hukuk kişilerin haklarını korumayı sürekli hale getiren bir usuldür. Ama insanın o hukukun içinde bir davranışı ve yaklaşımı var. Ayrılıkçılara da çok karşıyım. Ben Türkiye'de Kürt olayı yok diyorum, reddediyorum. Yanlış. Devletin eşit mesafede olması lazım. Herkese eşit olması lazım. Kürd'ü, Laz'ı, Çerkez'i var; Yahudi'si, Ermeni'si var. Yüzlerce inanç kitlelerinden ve tanımlardan oluşmuş bir toplum. Güzelliği bir tarafa; toplumun doğrusu orada. Onu devam ettirmek lazım.

    Bizdeki yapı buna müsait mi? Bizdeki yapıda adalet; devletin kendi hukuk anlayışı içine hapsedilmiş durumda. Hak ve hürriyetler noktasında devlet kendi istediği kadar, insanların istediği şekilde değil de, hürriyet veriyor.

    Bu hukuku ideolojik bir araca dönüştürmektir. Öyle yapıyorlar. Bu yanlıştır. Biz hak ve hürriyetlerin mücadelesini veriyoruz. Sırf hürriyet adına mücadele veriyoruz. Bunun itikad ile bir alakası yok. Hürriyet adına. Hürriyet herkesin hakkı ve biz sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. Akademik dünya sahip çıkmak mecburiyetinde; çünkü bizim mesleğimiz bununla kaim. Hürriyet yokken akademi yok, bilim yok. Ben bilim kurumuysam hürriyete sahip çıkmam lazım. İşte bunun bedelini ödemek lazım.