Köprü Anasayfa

İnsan Hakları

"Güz 2006" 96. Sayı

  • İnsan Hakları

    Editör

    İnsan, hilkat ağacının en mükemmel meyvesidir ve Yüce Yaratıcı'nın istisnasız bir şekilde tam bir eşitlik ve adaletle insanlık ailesinin her bireyine tanıdığı haklara sahiptir. İnsan olarak yaratılmanın bir gereği olan bu haklar için insanlığın yüzyıllarca mücadele etmesi ve hâlâ ediyor olması insanlık onuru açısından önemlidir. İnsan hakları kavramı, baskın fiziki güç karşısında hakkın, doğrunun, iyiliğin ve faziletin üstünlüğünü ifade etmesi bakımından incelenmeye değer bir kavramdır.

    "Diline, dinine, ırkına, cinsiyetine, milliyetine, sosyal statüsüne ve rengine bakılmaksızın insana insan olduğu için tanınan hakların genel adı" olarak tanımlayabileceğimiz insan hakları doktrini çerçevesinde insan, coğrafi sınırlar dikkate alınmaksızın içinde yaşadığı toplum ve mekândan bağımsız bir varlık olarak algılanmakta ve hak sahibi olarak kabul edilmektedir. Hukuka göre insan bazı temel haklarla dünyaya gelir ve bunlar şahsa ait, devredilmez, vazgeçilmez haklardır. İnsan, tabiatı gereği bunlara yaradılıştan sahiptir. Buna rağmen insan hakları fikrinin çok defa mevcut inanışlar, hukuk düzenleri ve siyasi güçle bağdaştırılamaması ve bunlarla çatışması açıklığa kavuşturulması gereken bir durumdur.

    Günümüzde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'yle kabul edilen, "yaşama hakkı, işkenceye, zulme, gayri insani muamele veya cezaya tabi tutulmama hakkı, zorla çalıştırılmama hakkı, adil ve tarafsız bir mahkemede makul bir sürede yargılanma hakkı, kanunsuz suç olamayacağı, kişinin suçluluğu ispat edilinceye kadar masum kalacağı ilkesi, düşünce ve din özgürlüğü, ifade özgürlüğü hakkı…" gibi hak ve hürriyetleri en geniş anlamda tanımlayan ilkelerin ihlallerle, yok sayılmasıyla gündeme gelmesinin nedenleri, cevaplanması gereken sorulardandır.

    İnsanlık, Bediüzzaman'ın "Beşerin edvar-ı hamsesi var" diyerek ayırdığı beşeri devirlerin beşincisi olan, hak ve hürriyetlerin yaşanabilmesine imkân veren "malikiyet ve serbestiyet devri"ni arıyor ve bu yolda adımlar atıyor. Bu hususta Bediüzzaman, aklı, fazileti, adaleti, hukuku ön plana çıkaran yaklaşımlarıyla daha hür bir dünyanın ipuçlarını veriyor.

    Biz de bunları göz önünde bulundurarak 96. sayımızın dosya konusunu "İnsan Hakları" olarak belirledik. Konuyu "İnsan hakları, insan, hak, hukuk, adalet, zulüm, eşitlik, özgürlük, kamuoyu, zulüm, ahlak, vicdan, fazilet, zımmi, siyaset, devlet" kavramları çerçevesinde incelemeyi planladık ve şu sorulara cevaplar aradık.

    "İnsan hakları" nedir, gücünü nereden almaktadır? Bu kavramın çıkış noktası nedir? İnsan onurunun insan hakları açısından önemi nedir? İnsan hakları kavramı doğal hukuk/ilahi hukuk açısından nasıl değerlendirilebilir? İnsan hakları nasıl korunmalıdır? Hukuk'un üstünlüğünün insan haklarının korunması açısından önemi nedir? Bediüzzaman'ın görüşlerini insan hakları açısından nasıl değerlendirebiliriz? Demokrasi ve insan hakları arasında nasıl bir ilişki kurulabilir? Adalet ile insan hakları arasındaki ilişki nedir? Ferdi ve toplumsal hayatın her alanında adaletin hakim kılınmasının insan hakları açısından önemi nedir? İnsan hakları fikrinin çoğu kez mevcut inanışlar, hukuk düzenleri ve siyasi güçle çatışmasının sebepleri nelerdir? Akıl ve vicdanın insan haklarının gerçekleştirilmesindeki rolü nedir? Dini öğretilerin bu husustaki katkısı nedir? Din ve vicdan hürriyetini insan hakları açısından nasıl değerlendirmek gerekir? İslamiyet'in insan haklarına verdiği önem nedir? Kur'an'da insan hakları meselesi nasıl ele alınmıştır? Batılı toplumlarca oluşturulan insan hakları bildirilerini Veda Hutbesi'yle nasıl karşılaştırabiliriz? Hürriyet-insan hakları ilişkisi nasıldır? İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nde "başkasına zarar vermeyen her şeyi yapabilme" olarak tanımlanan özgürlüğü Bediüzzaman'ın özgürlük anlayışı ile nasıl karşılaştırabiliriz?

    ***

    Sizleri dergimizle baş başa bırakırken, 97. sayımızda "muhafazakârlık" dosyası ile karşınızda olmayı umuyoruz.