Köprü Anasayfa

Muhafazakârlık

"Kış 2007" 97. Sayı

  • Muhafazakârlık Nedir?

    What is Conservatism?

    Bekir Berat ÖZİPEK

    Prof. Dr.

    Muhafazakârlık, gündelik hayatta sıkça kullanılan bir kavramdır. İnsanlar bazen kendilerinin veya başkasının dünya görüşünü belirtmek, bazen bir tutumu övmek veya yermek, bazen iktidarı bazen de muhalefeti tanımlamak için bu kavrama başvururlar. Bu yüzden sıkça kullanılan bütün kavramlar gibi Muhafazakârlık da, bazen gerçek anlamının dışında yanlış kullanımlara maruz kalabilmektedir. Bu bağlamda, öncelikle Muhafazakârlıktan anlaşılması gerekenin ne olduğuna ilişkin bazı açıklamalar yapmak gerekir.

    Kavramın Anlamı

    Muhafazakârlık, genel olarak iki biçimde anlaşılabilir. Bunlardan ilki, onu bir tutum anlamında kullananların kastettiğidir. Bu anlamda Muhafazakârlık, değişime duyulan bir tepkiyi ifade etmek için kullanılır. Ancak değişim karşıtlığını ifade etmek için bu kavramın kullanılması doğru değildir. Çünkü bunun sözlüklerdeki karşılığı "tutuculuk"tur, ki bu tutum, liberalinden sosyalistine, Muhafazakârından sosyal demokratına kadar pek çok insanda var olabilir.1 Bu bağlamda, bir tutumu tanımlamak için başvurulan bu yanlış kullanımın konumuzla ilgisi bulunmamaktadır.

    İkincisi ki konumuzla asıl ilgili olanı budur, Muhafazakârlığın bir fikir ve bir ideoloji olarak sahip olduğu anlamı ifade eder. Bu anlamda Muhafazakârlık, insanın akıl, bilgi ve birikim bakımından sınırlılığına inanan, bir toplumun tarihsel olarak sahip olduğu aile, gelenek ve din gibi değer ve kurumlarını temel alan, radikal değişimleri ifade eden sağ ve sol siyasi projeleri reddederek ılımlı ve tedrici değişimi savunan ve siyaseti, bu değer ve kurumları sarsmayacak bir çerçeve içinde sınırlı bir etkinlik alanı olarak gören bir düşünce stili, bir fikir geleneği ve bir siyasi ideolojidir.

    Muhafazakârlık İnsana Nasıl Bakar?

    Bu tanımı açacak olursak bir Muhafazakâr, her şeyden önce mütevazı bir insan tahayyülüne sahiptir. Ona göre insan, yaratılışı veya doğası gereği sınırlı bir varlıktır. Bu kavrayış, özellikle Aydınlanma ile gelen insan anlayışına duyulan bir tepkiyi ifade etmektedir. Bilindiği gibi Aydınlanma, insana olağanüstü bir iyimserlikle bakmış, insana ve insan aklına temel, kurucu bir rol atfetmiş ve "aydınlanmış akla" sahip insanın dünyayı anlama ve dönüştürme potansiyelini alkışlamıştır. Ancak XVIII. yüzyılın filozoflarının pek çoğunun hararetle savunduğu bu yaklaşım, özellikle sonraki gelişmeler ışığında, bir tepki birikimini de beraberinde getirmiştir. Fransız Devrimi'nden sonra, özellikle Aydınlanma fikirleriyle beslenen ve kendilerinde, şu veya bu yönde, bütün bir toplumu ve dünyayı dönüştürme kapasitesi gören lider ve kadroların insanlığı içine sürükledikleri felaketler ve bu süreçlerde yaşanan acılar, zaman içinde belirginleşecek olan Muhafazakâr bir insan tasavvurunun da zeminini oluşturmuştur.

    Bu bağlamda bir Muhafazakâr, insana tarihten, gelenekten, dinden ve ona kimliğini veren diğer kurumlardan bağımsız bir biçimde bütün bir dünyayı anlayabilecek ve dönüştürebilecek kurucu bir özne gözüyle bakmaz. Tersine, ona göre insan mükemmel olmayan ve hiçbir zaman da olamayacak bir varlıktır ve ancak bu kurum ve değerlerle desteklendiği zaman güçlü olabilir. Edmund Burke'ün, "birey değil, tür bilgedir" derken kastettiği budur.

    Muhafazakârlığın bu insan tasarımının dini olan ve olmayan kaynakları vardır. Ona göre din, örneğin Hıristiyanlığın "ilk günah doktrini", insanın mükemmelleştirilemeyeceğini vurgular. Dindar olmayan veya ateist Muhafazakârlar ise aynı sonuca, tarihi ve siyasi pratikten yola çıkarak ulaşırlar.

    Muhafazakâr Topluma Nasıl Bakar?

    İnsan ve doğasıyla ilgili bu yaklaşım, bir Muhafazakârın topluma nasıl baktığını anlamanın da anahtarıdır. Ona göre toplumu oluşturan değer ve kurumlar, insanın eksikliklerini gidermesi ve onun varoluşuna anlam kazandırması bakımından hayati bir önem taşır. Bu kurumların başında ise, "bireyin hafızası" ve "kalesi" olan aile gelir. Ona göre bireyin içine sığınacağı bu liman ne kadar sağlam olursa, toplum da o kadar güven içinde olacaktır. Aynı şekilde, gelenek gibi "zamanın testinden geçmiş ve kalımlılığını ispatlamış" olan diğer kurumlar da, sağlıklı bir toplumun yapı taşları anlamını taşır. Başta din olmak üzere, toplumu oluşturan bireye bir aidiyet duygusu kazandıran değer ve semboller de, -hatta dogmalar bile- onun için önemlidir. Muhafazakâr için bu değer ve kurumları koruma, toplumu bir aile gibi bir arada tutma kaygısı, zaman zaman onu paternalist bir devlet anlayışına götürür.2 Çoğu Muhafazakâr için toplum bir aile gibidir. Onu bir arada tutan bağları korumak gerekir. Bu anlamda onun için, örneğin ekonomik bakımından toplumda bir gelir uçurumun ortaya çıkması, Benjamin Disraeli'nin ifadesiyle toplumun "iki millet" haline gelmesi, endişe verici bir durumdur. Bu yüzden, klasik bir liberalden farklı olarak, zaman zaman "yeniden dağıtımcı (re-distributive)" iktisat politikalarına yakın durabilir.3

    Muhafazakâr için aileden dini olan ve olmayan cemaat yapılarına, hayır amaçlı geleneksel kurumlardan ve ekonomik dayanışma amaçlı mesleki kurumlara kadar, bireyin içinde yer aldığı bütün bu ara kurumların siyasi bakımdan çok özel bir anlamı daha vardır. Bu kurumlar, yine Burke'ün ifadesiyle, bireyi siyasi otoriteye karşı koruyan "küçük müfrezeler" gibidir ve onların zayıflaması veya yokluğu durumunda birey, devlet karşısında "çıplak ve silahsız" kalır. Bu yaklaşım, günümüzde demokrasiyi savunan farklı siyasi perspektiften pek çok bireyin de altına imza atabileceği güçlü bir argümanı ifade eder. Nitekim XX. yüzyılın en önemli Muhafazakâr düşünürlerinden sosyolog ve tarihçi Robert Nisbet, Fransız Devrimi'nden sonra ara kurumların tahrip edilmesiyle, insanı ezen totaliter devletin ortaya çıkışı arasında anlamlı bir ilişkinin varlığını vurgular.

    Muhafazakâr Siyasete Nasıl Bakar?

    Muhafazakârın siyasete bakışı, insana ve topluma ilişkin bu yaklaşımların doğal bir sonucunu veya mantıksal bir uzantısını ifade eder. Muhafazakârların sempatiyle baktıkları kurum ve değerlerin devlet eliyle tasfiye edilmeye çalışılması, toplumsal dokuyu bozması, onun doğal veya kendiliğinden gelişimine zarar vermesi ve öngörülemeyen olumsuz sonuçlar ortaya çıkarması bakımından adeta bir cinayettir. Bu yüzden Muhafazakâr, otorite ve hiyerarşiye sempatiyle bakmakla birlikte, siyasi otoritenin bu değer ve kurumlara müdahale etmesine veya yukarıdan aşağıya onları yeniden biçimlendirmeye kalkışmasına karşıdır. Örneğin devlet otoritesine duyduğu saygı, onun ailenin sınırını ihlale kalkışması durumunda biter ve bu aşamada Muhafazakâr aileyi savunur.

    Sonuç olarak Muhafazakâr, siyasete sınırlı bir etkinlik alanı olarak bakar. Ona göre siyasetin amacı hiçbir zaman "yeni bir toplum yaratmak" olamaz. Siyaset, toplumun ortaklaşa yaşamdan kaynaklanan sorunlarını çözmeyi mümkün kılması bakımından faydalıdır; ama "ideolojik siyaset" olmamak kaydıyla. Bu anlamda Muhafazakâr devrimi sevmez, ama reform veya ıslahat fikrine sıcak bakabilir. Tedrici (gradual) değişimi savunur.

    Sonuç

    Bu özellikleriyle Muhafazakârlık, günümüzde liberalizm ve sosyalizmle birlikte, özellikle Batı dünyasına damgasını vuran üç büyük siyasi doktrinden biridir. Yukarıda anlatılmaya çalışılan şekliyle bu fikirleri taşıyanlar, siyasi bakımdan kendilerini genellikle Muhafazakâr olarak adlandırırlar.

    Bu temel görüşleriyle Muhafazakârlık her ülkede farklı renkler alır. Çünkü her ülkenin Muhafazakârlarca değerli ve korunmaya layık olan kurum ve değerleri farklıdır. Ancak insana bakışları, değişen içerikleriyle bu ara kurumlara duydukları saygı, tedrici değişimden ve sınırlı siyasetten yana oluşlarıyla, en azından düşünce stili ve siyasi tarz açısından, dünyanın her yerindeki Muhafazakârlar ortak bir paydada buluşurlar. Bu ana akım Muhafazakârlığı klasik Muhafazakârlık olarak adlandırmak ve onu benzer etiketler taşıyan diğer akımlardan4 ayırmak mümkündür.

    Öz

    Bu makalede öncelikle Muhafazakârlıktan anlaşılması gerekenin ne olduğuna ilişkin bazı açıklamalar yapılmaktadır. Bu bağlamda ilkin Muhafazakârlığın bir tutumu tanımlamak için başvurulan bir kavram olduğu ifade edilerek bu tür kullanımın yanlışlığına dikkat çekilmektedir. Devamında da Muhafazakârlığın bir fikir ve bir ideoloji olarak sahip olduğu anlam açıklanarak Muhafazakârlığın; insana, topluma ve siyasete bakışı incelemektedir.

    Anahtar Kelimeler: Muhafazakârlık, tutum, ideoloji, insan, toplum, siyaset

    Abstract

    At the beginning of this article, the author makes some explanations on the meaning of conservatism. In this respect, he expresses that the concept of Conservatism is used to define an attitude, which is a total false usage of this concept, according to the author. Following this, the meaning of conservatism as an idea and ideology is unfolded and the conservative perspective against the human being, society and politics is analyzed.

    Key Words: Conservatism, manner, ideology, human, society, politics

    Dipnotlar

    1. Muhafazakârlığın bir siyasi ideoloji olarak yeni yeni tanınmaya başlandığı geçmiş yıllarda, İngilizce "conservatism" kavramını "tutuculuk" olarak tercüme edenler olmuştu. Ancak son yıllarda, kavramın gittikçe netleşmesi ve onu sahiplenenlerin ortaya çıkıp kendilerini "Muhafazakâr" olarak tanımlamalarıyla birlikte bu kavram kargaşası aşıldı.

    2. Yani devlete, söz konusu kurum ve değerleri koruma konusunda görev yüklemesine sebep olur. Bu "görev"i abartan Muhafazakârların, ister istemez otoriteryen bir siyasi rejime savruldukları da görülür. Bu konuda siyaseti ve devleti göreve çağırmayan, devlete müdahaleden kaçınma ödevi yükleyen daha liberal Muhafazakârlar da vardır. Bununla birlikte devleti "göreve" çağırmak, Muhafazakârların yaygın biçimde sahip oldukları bir özellik olarak, sonuçta onların da şikayet edecekleri durumların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Çünkü müdahale konusunda meşruluk onayı alan siyasi otorite, pekala Muhafazakârların hiçbir biçimde onaylamayacakları yönde de uygulamalara da imza atabilmektedir. Bu durum, Muhafazakârların yumuşak karnını oluşturmaktadır.

    3. Ama yine topluma ilişkin kaygıları sebebiyle, ülkenin ekonomik refahının yükselmesi ve gelirin genel artışıyla toplumun her kesiminin bundan alacağı payın artması için liberal iktisat politikalarını da destekleyebilir. Örneğin sosyal harcamaların üretim maliyetlerini artırdığına, bunun da ihracatı olumsuz etkilediğine sonuçta ülkenin refah kaybına uğradığına ikna olursa, aynı hararetle piyasaya devlet müdahalesine karşı çıkar. Bir liberal veya bir sosyalist için tutarsızlık olarak görülebilecek bu durum, Muhafazakâr için normaldir.

    4. Örneğin 1960’lardan itibaren, özellikle ABD’de ortaya çıkan "neo-Muhafazakârlık", klasik Muhafazakârlar tarafından bir "sapma", hatta bazılarına göre "tamamen farklı bir ideoloji" olarak görülür. Bununla birlikte neo-Muhafazakârlık, başta ABD olmak üzere birçok ülkedeki Muhafazakâr partiler arasında (örneğin Amerika’da Cumhuriyetçi Parti’de) egemen siyasi fikirleri ifade etmektedir.