Köprü Anasayfa

Demokratlık

"Kış 2014" 125. Sayı

  • Siyasal İslâm’ın “Muhafazakâr Demokrat” Söylemi ve Tarihsel Arka Planı

    Celil Bozkurt

    Yrd. Doç. Dr. Düzce Üniversitesi Uluslar arası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi.

    Giriş

    Türk siyasetine son 11 yıldır damgasını vuran iktidar partisi AkParti’nin, memleket ahvaline dair her söylediği rahatlıkla gündem oluşturmaktadır.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan son olarak, Denizli’de üniversiteöğrencilerinin kızlı erkekli aynı evlerde ve apartlarda kalmalarını şiddetleeleştirmiş, bu durumun partisinin “muhafazakar demokrat” yapısına tersdüştüğünü vurgulamıştır. Erdoğan, son derece gayri ahlaki bulduğu bu ortamlarındevlet tarafından denetim altında tutulacağını ve bu duruma müsaadeedilmeyeceğini ifade etmiştir. Başbakan’ın bu kararlı tutumu, liberalçevrelerde “özel hayata müdahale” olarak algılanmış ve ateşli bir polemiğeneden olmuştur.

    Türk medyası, Başbakan Erdoğan’ın gündeme getirdiği “muhafazakardemokrat” söylemi üzerine hararetli bir tartışmaya girmiş durumda. Muhalifçevrelerin tepkileri bir yana, iktidar çevreleri, Başbakan’ın marifetiyleTürk siyasetine giren “muhafazakar demokrat” söyleminin yeni bir açılım veparti geleneği getirdiği görüşünde. Fakat, 1945’te başlayan çok partili süreçdikkate alındığında, “muhafazakar demokrat” söyleminin daha önce “İslamdemokrat” tabiriyle Cevat Rifat Atilhan tarafından Türk siyasetine sokulduğuve epeyce tepki topladığı görülecektir. Ak Parti’nin içinde yoğrulduğu“Milli Görüş” geleneğini derinden etkileyen Atilhan,1951’de kurduğu İslamDemokrat Partisi’yle ilk kez muhafazakar demokratlığa vurgu yapmış, keskin ve polemikçi söylemiyle hem muhafazakar hem de liberal çevrelerdebüyük yankı uyandırmıştı.

    Demokratik Süreç ve İslam’ın Uyanışı

    Cumhuriyet ilk yıllarında otoriter bir şekilde kontrol edilen İslami hareket,1945 yılında başlayan demokratik süreçle birlikte varlığını ve görüşleriniortaya koyma fırsatı bulmuştur. Bu özgürlük ortamı, bazı partilerinmuhafazakar politikalarına paralel olarak İslam’a kuvvetli vurgular yapmasınazemin hazırlamıştır. Hatta bazıları, açıkça din adına siyasete girmişve “İslam” adını kullanarak kitleleri etkilemeye çalışmıştır. Bu konuda ilkatılım, 19 Temmuz 1946’da kurulan İslam Koruma Partisi’nden gelmiştir.Necmi Güneş, Mustafa Özbek ve Özbek Ziya Süer tarafından kurulan parti,maksadını; “her türlü siyaset ve siyasi partilerden uzak olarak sırf İslammedeniyeti, tesanüdü, menfaati, sevgi, yardım ve birliği koruma” gayesi olarakbelirlemiştir. Fakat parti, hiç bir varlık gösteremeden dağılmıştır. [1]

    İslam adını kullanan bir diğer parti, 27 Ağustos 1951’de İstanbul’da kurulanİslam Demokrat Partisi’ydi (İDP). Başkanlığını Cevat Rifat Atilhan’ınyaptığı parti, tartışmalı programı, keskin ve polemikçi söylemiyle uzun yıllarTürk siyasetinde adından söz ettirmiştir. Atilhan; Balkan, I. Dünya Savaşıve Milli Mücadele’ye katılmış, kahraman ve cesur mücadelesiyle tanınmışemekli bir Osmanlı askeriydi.[2] Atilhan, I. Dünya Savaşı’nda Filistin-SuriyeCephesi’nde bir süre IV. Ordu’nun istihbaratını idare etmiş, bu sırada bölgeYahudileri tarafından kurulan ve İngilizlere istihbarat sağlayan NİLİ adlıcasusluk teşkilatını deşifre ederek çökertilmesini sağlamıştı. YahudilerinOsmanlı aleyhtarı faaliyetlerini kabullenemeyen Atilhan, sonraki yaşamındaYahudilerle amansız bir hesaplaşmaya girişmiş; kitap, broşür ve makaleyoluyla bu mücadeleyi hayatı boyunca sürdürmüştü. Atilhan’ın bu Yahudialeyhtarı tutumu, İDP’nin milliyetçi muhafazakar çevreleri etkilemede Yahudive İsrail karşıtı bir söylem geliştirmesine zemin hazırlamıştı.

    İslam Demokrat Partisi’nin “İslam” Vurgusu

    İDP, oldukça idealist bir programa sahipti. Türk milletini her alandakalkındırmayı ve onu saygın dünya milletleri arasına sokmayı amaçlamaktaydı.Bu bağlamda amacını, “Maddi ve manevi ölçülerle ve bütün mana veşümulüyle Türk milletini medeni alemde mümtaz ve tarihiyle, şerefli mazisinelayık bir refah ve ümran seviyesine çıkarmak ve Türk vatanını en amelive yapıcı sistemlerle ve zecri çalışmalarla baştanbaşa imar etmek” olarakbelirlemişti. [3]

    İDP, propaganda organı olarak İstanbul’da Hür Adam, Samsun’da BüyükCihad, Bursa’da Yeşil Bursa, Eskişehir’de Yeşil Nur ve Konya’da yayımlananYeni Meram gibi milliyetçi muhafazakar yayınları kullanmaktaydı.Ayrıca, Eşref Edip’in Sebilürreşad ve Osman Yüksel’in Serdengeçti’ninSerdengeçti dergileri, İDP’nin politikalarını destekleyen yazılar yazmaktaydı. Parti başkanı Atilhan, özellikle Büyük Cihad’da, İDP’nin varlık nedeninianlatırken, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Demokrat Parti’yi(DP) eleştiren şiddetli yazılar yazmaktaydı.

    İDP’nin en dikkat çeken tarafı İslam adına hareket etmesi ve İslam’ımodern demokratik normlarla bağdaştırma gayretiydi. Parti lideri Atilhan,“İslam” tabirini, bir dinin ibaresi olmakla birlikte, bir siyasetin, bir doktrininde remzi olarak görmekteydi. Ayrıca, demokrasiyi modern garp demokrasisive İslam demokrasisi olmak üzere iki gruba ayırmaktaydı. Birincisi, 1789yılında patlak veren Fransız İhtilalı’ndan sonra dünyaya yayılan fakat Yahudilikve Farmasonluk tarafından kontrol edilen Batı demokrasisi; diğeride geçmişi çok eskilere dayanan, meşvereti ve danışmayı esas alan İslam demokrasisiidi. Atilhan, İDP’nin muhafazakar demokratik kimliğini “İslam”ibaresiyle klasik demokrasiden ayırmakta ve onu halk egemenliğine dayalıgerçek bir demokrasi olarak tanımlamaktaydı.[4] Ayrıca, partisinin Türk siyasetindeİslam’ın gerçek savunucusu olduğu iddiasıyla iktidarda bulunanDP’ye de gönderme yapmaktaydı.

    Atilhan’a göre “din”, tarihin her devrinde etkin gücünü muhafaza etmişve bundan böyle de modası geçmeyecek bir realiteydi. “İster hak ister batılolsun, insan kütlelerine kati bir istikamet verecek ve ruh telkin edecek enbüyük vasıta ve kuvvetin din olduğu anlaşılmıştı.”[5] Atilhan, dinin işlevselyapısıyla siyaset dışı kalamayacağını, Türk milletinin tarih ve kültür inşasındaİslam’ın pragmatik bir unsur olarak kullanılması gerektiğini düşünmekteydi.

    İDP’nin “din” vurgusu, partinin nizamnamesinde ve politik tavrında dadikkat çekmekteydi. Parti, Türk milletinin tarihi boyunca bağlı kaldığı tümkutsî, ahlakî, harsî ve içtimaî prensip ve akidelere bağlı kalırken; milletinananesine, milliyetine ve mukadderatına olan bağlılığını her türlü görünürgörünmez tecavüz ve müdahalelere karşı korumayı esas almaktaydı.[6] Bumaddeye uygun olarak, Türk anayasasına CHP’nin umdeleri olarak giren“bütün demokrasiye zıt” kanunlar hemen kaldırılacaktı.[7] Atilhan, anayasanınikinci maddesinde belirtilen Türk Devleti’nin niteliklerini CHP umdeleriolarak görmekte ve bunlar var olduğu sürece gerçek bir demokrasininhayal olacağını savunmaktaydı. [8]

    İDP’nin siyasi söyleminde şiddetli bir CHP aleyhtarlığı göze çarpmaktaydı.Atilhan CHP’yi, Milli Mücadele’nin emektar paşalarını unutturmakla,sahte kahramanlar yaratmakla ve savaş sonunda ülke servetiniyağmalamakla suçlamaktaydı. Atilhan’a göre, Türkiye’nin İslam dünyasıylaolan kopukluğunda da CHP’li devlet adamları sorumluydu.

    İDP; Türk milletinin milli ve manevi değerlerine düşman olan unsurlarıda açıkça betimlemekte ve bunlarla mücadele kararı almaktaydı. Bu bağlamda,Masonluk, Komünizm ve Siyonizm gibi “İslamiyet’in ve Türklüğünezeli düşmanları” olan “şer” güçlerle örgütlü bir mücadeleye girilecekti.[9]

    Batı’yı, İslam dünyasını siyasi ve ekonomik açıdan sömüren emperyalistbir güç olarak niteleyen Atilhan, İslam dünyasının ancak Türkiye gibi güçlübir ülkenin liderliğinde ayağa kalkabileceğini savunmaktaydı. Atilhan, budoğrultuda Türkiye’nin liderliğinde bir “İslam Birliği” kurulması taraftarıydı.

    Bediüzzaman’ın İDP’yi İkazı

    İDP, muhafazakar kesimlerin desteğini almaksızın büyüyüp gelişemeyeceğininfarkındaydı. Bu bağlamda, İslamcı çevrelere verdiği mesajlardabaskı ve yıldırmanın olmadığı huzurlu bir ortamda ibadet ve faaliyet özgürlüğüvaat etmekteydi. Böylelikle, arzu ettiği toplum desteğini büyük orandasağlayacak, din ve milliyet düşmanı gördüğü çevrelere karşı mücadele bayrağınıaçabilecekti.

    İDP, bu bağlamda dönemin en önemli toplumsal hareketi durumundabulunan ve faaliyetlerini türlü baskılar altında yürüten Nurculuk hareketinebaşvurmuştur. Atilhan’a Masonluk ve Komünizm’le mücadelesinde destekveren Bediüzzaman Said Nursî, İDP’nin din adına siyaset yapmasını eleştirmiş,partiyi de İslam’a ve Müslümanlara zarar getireceği yönünde açıkçauyarmıştır. Bediüzzaman, yakın dostları olan Atilhan ve Eşref Edip’inİDP’ye politik destek verme yönündeki ısrarlı talebini “Risale-i Nur, rıza-iilahiden başka hiç bir şeye alet edilmediğinden”[*] olumsuz karşılamıştır.[11]Bediüüzaman, İDP’ye karşı “ehvenüşşer” olarak gördüğü DP’yi desteklemiştir.

    İDP’nin “İslam” adına siyasete girmesi, keskin ve polemikçi jargonuözellikle liberal ve laik kesimlerde olumsuz karşılanmış ve basında sert tartışmalaraneden olmuştur. Hüseyin Cahit Yalçın, Ulus’ta parti adındaki “İslam”ibaresini şiddetle eleştirmiş ve komünizme geçit verilmeyen bir ülkedehükümet makamlarının din esasına dayalı bir partiye nasıl izin verdiğinisorgulamıştır. Yalçın; “Dünyanın en büyük toleransını en birinci prensipolarak ilan etmiş olan ve din namına hesaplaşmayı dünyada hiçbir şahsa,hiçbir makama hatta peygambere bile tanımayarak tamamıyla fert ile Halik arasında bırakan İslamiyet, kendi yüksek siyasi bir teşekküle bir tahrikve faaliyet vasıtası olarak kullanılmasından ancak teessür duyabilir” diyerekpartinin “tahrik” siyasetine dikkat çekmiştir.[12] İDP’nin “İslamî demokrat”kimliğine bir tepki de emekli hukuk profesörü Nimetullah Öztürk’tengelmiştir. Öztürk, İDP’yi “31 Mart’ta memleketi kana boyayan DervişVahdeti’nin ‘İttihad-ı Muhammedi’ Cemiyeti’ne” benzeterek, Parti’nin dinisiyasete karıştıran, Cumhuriyet ve Laiklik karşıtı bir teşekkül olduğunu iddiaetmiştir.[13] Nimetullah Öztürk’ün bu yazısı, İDP’nin kapatma davasındaSavcılık makamının partinin kapatılmasına yönelik olarak öne sürdüğüdelillerden biri olmuştur.

    İDP, “din” merkezli olarak yürüttüğü Yahudi ve Mason düşmanlığı,Türkiye ve Avrupa kamuoyunun Yahudi çevrelerini de ayağa kaldırmıştır.Yahudi medyası, Atilhan’ı “ırkçı” ve “faşist” olmakla suçlarken, İslamcı siyasetanlayışının laikliğe aykırı olduğunu öne sürerek hükümet yetkililerinindikkatini çekmiştir.[14]

    İDP’nin partiye yöneltilen eleştirilere cevabı çok sert olmuştur. Atilhan,muhaliflerine adeta meydan okumuş, onları Yahudi ve Mason tesirindekalmakla ve CHP ve DP’nin kışkırtmasına gelmekle suçlamıştır. Atilhan,İDP’nin millet hesabına ve idealleri doğrultusunda kararlılıkla yoluna devamedeceğini deklare etmiştir.

    İDP’nin kamuoyunda meydana getirdiği rahatsızlık hükümet makamlarınıharekete geçirmiş, İstanbul Eminönü Sulh Ceza Mahkemesi, CemiyetlerKanunu’nun ilgili maddeleri gereğince partinin merkez ve şubelerininfaaliyetinin durdurulmasına hükmetmiştir. Ardından, parti başkanı dahil15 kurucu üye hakkında da dava açılmıştır. Parti avukatı AbdurrahmanŞeref Laç, mahkeme kararına itiraz etmiş ve partinin kapatılmasını gerektirecekhukuki bir delil bulunmadığını beyan ederek kapatma kararının iptaliniistemiştir. İDP’nin itirazını haklı bulan Asliye 2. Ceza Hakimliği 24Mart 1952 tarihli kararında Eminönü 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin verdiğikapatma kararını kaldırmıştır. Ancak savcılık, İDP’nin Medeni Kanun’un71. maddesine göre feshi için İstanbul Asliye 7. Hukuk Mahkemesi’nebaşvuruda bulunmuştur. Mahkeme, aylar süren bir yargı sürecinden sonraİDP’nin durumunu üç kişilik bir ehli vukufa havale etmiştir. Ord. Prof. Dr.Sıdık Sami Onar, Ord. Prof. Dr. Kemalettin Birsen ve Prof. Dr. Hilmi ZiyaÜlken gibi yetkin isimlerce hazırlanan ehl-i vukuf raporu, İDP’yi aklamışve kapatılmasını gerektirecek bir hukuki zemin bulunmadığına hükmetmiştir.Buna rağmen, 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 20 Ekim 1952 tarihli sonduruşmasında İDP’yi kapatmış ve kurucularını da temyize kapalı olmaküzere onar lira gibi sembolik bir para cezasına çarptırmıştır.[15] Böylelikle,demokratik sürecin ilk İslamcı partisi aynı dönemde İslamî sembollerle kitlelereseslenen iktidar partisi DP’nin kararlı tutumuyla pasifize edilmiştir.

    İslam Adına Siyasetin Faturası: Malatya Olayı

    Alanında yetkin bir ehl-i vukufun İDP’yi aklamasına karşın partinin temyize kapalı olarak kapatılması, parti çevrelerinde DP Hükümetine karşıbir infial uyandırmıştır. İDP yöneticileri, İDP’nin kapatılmasında CumhurbaşkanıCelal Bayar’ın etkin bir rol oynadığını, Bayar’ın parti muhalifiolan Yahudi ve Masonlarla ittifak kurduğunu iddia etmiştir. İddiaya göre,İDP’nin iktidara yürümesinden korkan Masonlar, dönemin Mason gazetecisiAhmet Emin Yalman vasıtasıyla Celal Bayar’a ulaşıp partinin kapatılmasınısağlamıştı. İDP, yayın organı Büyük Cihad’da Masonları sert bir şekildeikaz etmiş ve onları adeta meydan savaşına davet etmiştir.[16] Atilhan’agöre, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın 1954 yılındaki Amerika seyahatindeYahudi Cemaati tarafından ilgiyle karşılanması ve kendisine gümüş madalyatakdim edilmesi Yahudi-Mason ittifakının en tipik kanıtıydı.

    İDP’ ye yakın duruşuyla bilinen, aynı zamanda Bediüzzaman’ın yakındostu olan Eşref Edip de DP hükümetine sert tepki göstermiştir. Edip,İslamî sembollerle siyaset yapan DP’yi iki yüzlü olmakla ve din aleyhtarıCHP ile “laiklik” perdesi altında ittifak kurmakla suçlamıştır.[17]

    İDP’nin kapatılması, liberal çevrelerde memnuniyetle karşılanırken,Nadir Nadi, Hüseyin Cahit Yalçın ve Ahmet Emin Yalman gibi isimlerİDP’ye yakın çevreleri “kara softa” diye nitelemiş “irtica” ve laiklik vurgusuyapmışlardır. İDP’nin bu suçlamalara aynı sertlikle ve kararlılıkla cevapvermesi, Türk basınında haftalarca sürecek gerilimli bir polemik yaratmıştır.

    Başbakan Adnan Menderes’in 1952 Kasım’ında yaptığı Malatya gezisindekendisine eşlik eden Ahmet Emin Yalman’ın bir suikasta maruz kalması,milliyetçi muhafazakar kesimlerin adeta 28 şubatı olmuştur. Yalman’ınyaralı olarak kurtulduğu suikast olayı, Türkiye’de ve dünyada bomba etkisiyaratmıştır. Suikastın Başbakan Menderes’in gezisinde gerçekleşmesi, olayıbir zabıta olayı olmaktan çıkarmış, bir devlet sorunu haline getirmiştir.[18]

    Laik basın, olayı “kara irtica” başlıklarıyla duyurmuş, haftalarca irticanınkaynakları ve bağlantıları konusunda ateşli yorumlar yapmıştır. Basın, irticanınkaynağı konusunda daha önce feshedilen Necip Fazıl Kısakürek’inBüyük Doğu Cemiyeti (BDC) ile Atilhan’ın kapatılan partisi İDP üzerindeyoğunlaşmıştır. Bu iki partinin İran’da faaliyet gösteren Fedayan-ı İslamgibi İslamcı örgütlerle irtibatına dikkat çekilmiş ve buralardan büyük meblağlardapara desteği aldıklarına işaret edilmiştir. Sonradan suikast olayınıgerçekleştiren kişinin Elazığ Lisesi’nde okuyan Hüseyin Üzmez adındakitoy bir delikanlı olduğu anlaşılmıştır. Basın, Üzmez’in BDC ve İDP’yleolan bağlarına dikkat çekerek ateşli ve kışkırtıcı yayınlara devam etmiştir.[19]

    Laik basının İDP ve BDC’ye dikkat çekmesinin ardından, bu kuruluşlarınyöneticileri ve üyeleri hakkında geniş çaplı tutuklama başlatılmıştır.Kapatılan İDP’nin başkanı Cevat Rifat Atilhan, münfesih BDC başkanıNecip Fazıl Kısakürek’le birlikte, Milliyetçiler Derneği’ne yakınlığıylabilinen Osman Yüksel Serdengeçti, İDP’nin yayın organı Büyük Cihadgazetesinin imtiyaz sahibi Mustafa Bağışlayıcı gibi dönemin milliyetçi muhafazakar aydınları Malatya Hapishanesi’ne atılmıştır. Sanıklar, “devletinictimai ve hukuki nizamlarını dini esas ve inançlara uydurmak amacıylacemiyet tesis etmeğe telkinde bulunmak, propaganda yapmak ve işlenensuçu methetmek” suçundan yargılanmıştır.[20]

    “Malatya Davası, 21 ay devam etmiş, suikast olayıyla en çok ilişkilendirilenAtilhan ve Kısakürek “…öldürmeğe teşebbüs suçuna iştirak ettiklerinetice ve kanaatine varılamamış olduklarından” beraat etmişlerdir. Diğertaraftan, suikastin faili Üzmez, 20 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Üzmez,10 yıl 3 gün süren mahkumiyet süresinin 1.5 yılını Malatya’da Atilhan veKısakürek’le geçirmiştir.[21]

    Malatya Davası’nın sonuçlarından tatmin olmayan laik basın, haftalarcalaiklik ve irtica vurgusuna devam etmiş, aklanmalarına karşın milliyetçimuhafazakar aydınlar aleyhindeki şiddetli neşriyatını sürdürmüştür.Suikast mağduru gazeteci Ahmet Emin Yalman, sahibi olduğu Vatan’dabir “irtica” dosyası yayımlamış, burada BDC, İDP, Nur Cemaati ve MilliyetçilerDerneği’ni rejimi yıkmaya yönelik gizli veya açıktan çalışan birer“irtica” teşekkülü olarak tanımlamış, bu unsurları Malatya Olayı’nın tertipçileriolarak göstermiştir.[22] Yalman, Malatya davasında adı geçen CevatRifat Atilhan, Necip Fazıl Kısakürek, Mustafa Bağışlayıcı ile BediüzzamanSaid Nursî ve Eşref Edip’i “nizamın ve rejimin düşmanı” ve “irticaın elebaşı”olarak tanıtmıştır.[23] Bu suçlama, bahsi geçen şahısların üzerinde kalmış veuzun yıllar “mürteci” olarak tanınmalarına neden olmuştur.

    Tarihe Malatya Olayı adıyla kaydedilen Yalman suikastı, Türk kamuoyunuuzun süre meşgul etmiş, belli zümreler tarafından mütedeyyin çevrelerekarşı bir baskı ve yıldırı aracı olarak kullanılmıştır. Bediüzzaman’ın tarihiikazını göz ardı eden İDP, ateşli ve meydan okuyan jargonuyla, geride,milliyetçi muhafazakar kesimlere ödetilmek üzere acı bir fatura bırakmıştır.Böylelikle, İslam adına yapılan ilk siyasi teşebbüs, tüm iyi niyetine karşın,Müslümanları mağdur eden bir ibret vesikası olarak tarihe not edilmiştir.

    İDP’den Milli Görüşe

    Siyasal İslam, başarısız İDP deneyiminin ardından 1970’lerde ortayaçıkan Milli Görüş hareketine kadar uykuda kalmış, bu süreçte DP ve AdaletPartisi gibi merkez sağ partilerde temsil imkanı bulmuştur. 1970 yılındaNecmettin Erbakan’ın liderliğinde kurulan Milli Nizam Partisi’yle (MNP)geri dönen İslamcı hareket, “Milli Görüş” parolasıyla kitlelerle buluşmuştur.İDP’nin üzerinden yaklaşık 20 yıl geçmesine karşın, Milli Görüş’ün büyükoranda İDP mirasına sahip çıktığı görülmüştür. Milli Görüş’te hakim olanYahudi ve Mason aleyhtarı söylem ve İslam Birliği projesi, en belirgin İDPmirası olarak dikkati çekmiştir.

    Milli Görüş lideri Erbakan da, tıpkı Atilhan gibi, her ulusal veya uluslararasısorunun temelinde Yahudileri ve onların tarihi emellerini öngörenSiyonizm’i görmüştür. İnsanoğluna üç türlü istikamet çizen Erbakan; Komünizm, Siyonizm ve Milliyetçi-mukaddesatçı gibi yollardan üçüncüsünübenimsediklerini duyurmuştur. Ayrıca, MNP olarak, “kökü dışarıda” olanSiyonist, mason ve komünistlerle amansız bir mücadeleye gireceğini ve buunsurların partiden uzak tutulacağını vurgulamıştır.[24] Erbakan’a göre, dünyanınen önemli para, banka, silah sanayi, iletişim ve medya gibi küreselgüçlerine sahip olan Yahudilik, Siyonizm vasıtasıyla tüm milletlere hükmedecekbir “dünya egemenliği” hedeflemekteydi. Özellikle, Türkiye üzerindesinsi oyunlar tertip eden Siyonizm, Türkiye’yi İslam dünyasından koparıpMüslümanları başsız bırakma niyetindeydi. Erbakan’ın Yahudilik ve Siyonizmtelakkisi, Atilhan’ın seneler evvel Türk kamuoyunda dile getirdiği veateşli savunuculuğunu yaptığı Yahudi aleyhtarı temalarla birebir örtüşmektedir.

    Erbakan, Yahudilerin “dünya egemenliği” tehdidine cevap olarak, Türkiyeönderliğinde bir İslam Birliği projesi geliştirmişti. Buna göre, İslam ülkeleriaralarında kuracakları “Müslüman Ülkeler Birleşmiş Milletleri” teşkilatıylaayağa kalkacak ve Batı’nın sömürgeci güçleriyle mücadele edebilecekti.Erbakan, teşkilat içinde kurulacak İslam Ortak Pazarı, İslam Dinarı, İslamSavunma Teşkilatı ve Müslüman Ülkeler Kültür İşbirliği Teşkilatı gibi altbirimlerle İslam dünyasının küresel bir aktör olabileceğini öngörmekteydi.[25] Erbakan’ın bahsi geçen projesi, Atilhan’ın 1950’lerde Türkiye kamuoyununtartışmasına soktuğu “Birleşmiş İslam Milletleri Teşkilatı” fikrininkomplike edilmiş şekliydi. Atilhan, söz konusu teşkilatın kurulması için yoğunmesai sarf etmiş, bunun Hıristiyan ülkelerde propagandasını yapmaküzere bir de The Islamic United adında İngilizce gazete yayımlamıştı.[26]

    MNP ile başlayan Milli Görüş hareketi, Milli Selamet Partisi (MSP),Refah Partisi (RP), Fazilet Partisi (FP) ve Saadet Partisi’yle (SP) devametmiş ve Türk siyasetinde derin izler bırakmıştır. Bunlardan, MNP, 1971Muhtırası’nın, MSP de 1980 Darbesi’nin ardından feshedilmiştir. RPve FP de laiklik karşıtı ve irticaî eğiliminde olduğu gerekçesiyle AnayasaMahkemesi tarafından kapatılmıştır. Günümüzde SP, Milli Görüş’ün tektemsilcisi olarak varlığını sürdürmektedir.

    RP’li yıllar, Milli Görüş hareketinin Türk siyasetini en çok etkilediğive kalıcı etkiler bıraktığı dönem olmuştur. RP, 1995 genel seçimlerinde 1.parti olmuş ve Doğru Yol Partisi’yle 54. Koalisyon Hükümeti’ni (Refah-Yol) kurmuştur. Başbakan Erbakan, hesaplaşmacı söylemi, İslam vurgusuylayoğrulmuş projeleri ve muhaliflerine meydan okuyan keskin jargonuylakısa sürede dikkatleri üzerine çekmiştir. Hükümetin, ülke içinde ve dışındaortaya koyduğu politik tavır muhalefetin günden güne büyümesine nedenolmuştur. Fakat halk desteğini arkasına alan Erbakan, bir yandan muhafazakarkitlelere zafer müjdelerken, bir yandan da karşıtlarına meydan okumayadevam etmiştir.

    Başbakan Erbakan’ın, İslam Birliği çerçevesinde Arap ülkelerine yaptığıbir ziyarette Libya’da devlet başkanı Kaddafi tarafından ağır bir şekildeeleştirilmesi ve fütursuzca azarlanması kamuoyunda bomba etkisi yapmıştır. Türk kamuoyu, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir “kabile lideri” tarafındanaşağılanmasını hazmedememiştir. Diğer taraftan, Başbakan Erbakan’ın dinvurgusu ve din aleyhtarı çevrelere karşı yaptığı cihad çağrıları, bazı irticaigelişmelere de zemin hazırlamıştır. 20 Ekim 1996 tarihinde, Aczmendidenilen sakallı ve cüppeli bir grup, ellerindeki asalarla Ankara KocatepeCamii’nde “şeriat isteriz” naraları altında bir gösteri düzenlemiştir.[27] Ardından,RP’nin Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe’nin 10 Kasım1996 tarihinde RP il divan toplantısında yaptığı laiklik karşıtı ve Müslümanlarıkine ve nefrete davet eden sözleri tansiyonu daha da yükseltmiştir.[28]

    Erbakan’ın, 11 Ocak 1997 tarihinde Başbakanlık Konutu’nda tarikatliderlerine ve şeyhlere verdiği iftar yemeği, koalisyonu yakından takip edenGenelkurmay’ı harekete geçirmiştir.[29] Bazı yüksek rütbeli subaylar, 22 ocak1997 tarihinde Gölcük’te yaptıkları toplantıda son hadiseleri tartışmış ve irticanıniktidarı ele geçirdiği kanaatine varmıştır.[30] 30 Ocak 1997 tarihindeSincan ‘da Belediye tarafından düzenlenen ve İran büyükelçisinin de hazırbulunduğu bir ortamda sergilenen “Cihad” oyunu basında büyük tepkilereneden olmuştur.[31] Nihayet, “devrim bekçiliği”ni temel misyonu gören Genelkurmay,4 Şubat’ta Sincan’da 20 tank ve 14 zırhlı araçla bir geçiş yaparakhükümeti açıkça ikaz etmiştir.[32] Fakat, hadiselerin önü alınamamıştır. 23Şubat 1997 tarihinde Fatih Camii’nde bir grup kalabalığın ellerindeki yeşilbayraklarla “şeriat isteriz” naraları atarak düzenlediği gösteri tarihi 28 Şubatsürecinin fitilini ateşlemiştir. [33]

    Milli Güvenlik Kurulu, 28 Şubat 1997 tarihinde 9 saat süren toplantısında,Laikliğin Türkiye’de demokrasi ve hukukun teminatı olduğunu sertbir şekilde vurgulamış, aldığı bir dizi kararı da Hükümet’e bildirmiştir. Bukararlarda, laiklik vurgusu yapılmış, ülkedeki dini faaliyetlerin sıkıca kontroledilmesi, sekiz yıllık kesintisiz eğitime geçilmesi ve Atatürk aleyhindeişlenen suçların cezalandırılması gibi istekler sıralanmıştır.

    28 Şubat kararları, pratikte muhafazakar kesimleri bir çok açıdan rencideeden, kamu haklarını kısıtlayan, din ve vicdan özgürlüğünü baltalayanbir baskı ve yıldırı süreci başlatmıştır. İmam hatip okullarına üniversiteyegirişte katsayı engeli getirilmiş, başörtülü öğrencilere üniversite kapısı kapanmış,en doğal dini vecibelerde bile bariz zorlamalar ve kısıtlamalar getirilmiştir.Böylelikle, talihsiz İDP deneyiminin ardından, din adına siyasetyapan ve muhaliflerine meydan okuyan Milli Görüş de geride muhafazakarkesimlere ödetilmek üzere acı bir fatura bırakmıştır.

    AK Parti’de İDP Etkisi

    Refah Partisi’nin, 16 Ocak 1998’de Anayasa Mahkemesi tarafından“laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı eylemlerden” dolayı kapatılmasındansonra Milli Görüşçüler, Fazilet Partisi bünyesinde toplanmıştır. Ancak, partininRP çizgisinde devam etmesi benzer suçlamalarla 22 Haziran 2001’de kapatılmasına neden olmuştur. Partiden ayrılan Milli Görüş’lü milletvekilleri,Recai Kutan başkanlığında Saadet Partisi’nde toplanmıştır. FaziletPartisi kongresinde, Abdullah Gül’ü destekleyen yenilikçi grup da Türk siyasetinedamgasını vuracak olan Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (Ak Parti)kurmuştur.

    14 Ağustos 2001 tarihinde kurulan Ak Parti, Recep Tayyip Erdoğan,Abdullah Gül, Abdüllatif Şener, İdris Naim Şahin, Binali Yıldırımve Bülent Arınç gibi deneyimli siyasetçilerden oluşmaktaydı. 3 Kasım2002’deki seçimlerde %34:63’lük oy oranıyla 1. parti olan Ak Parti, AbdullahGül’ün başbakanlığında 58. Hükümeti kurmuştur. Sonradan, RecepTayyip Erdoğan’ın siyaset yasağının kalkmasının ardından Hükümet istifaetmiş, 15 Mart 2003’te Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında 59. Hükümetkurulmuştur.

    Ak Parti, Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde girdiği 2007 genel seçimlerinde,%46.58 ve 2011 genel seçimlerinde de %50’lik oy oranıyla 1. partiolmuş ve rakiplerine ezici bir üstünlük sağlamıştır. Parti, Türk siyasetindegirdiği 3 genel seçimde de oy oranını artırarak iktidarda kalan tek partiolma özelliğine sahip olmuştur.

    Türk siyasetinin ilk İslamcı partisi unvanına sahip İDP, Milli Görüşüzerinden Ak Partiyi de etkilemiştir. Ak Parti’de görülen İDP benzeri söylemve politikalar şaşırtıcı derecede geçmişi hatırlatmaktadır.

    Başbakan Erdoğan, 15 Ocak 2004 tarihinde “Uluslararası Muhafazakarlıkve Demokrasi Sempozyumu”nda yaptığı konuşmada, Ak Parti’nin,“muhafazakar demokrat” temelinde siyaset yapan bir kitle partisi olduğunuaçıklamıştır. Erdoğan, Ak Parti’nin “muhafazakar demokrat” söylemiyleTürk siyasal hayatında yeni bir siyaset tarzını getirdiklerini, partisinin, İslamikimliğine paralel olarak, çağdaş demokratik ve laik değerleri de gözeteceğini,farklı fikir ve görüşlere saygılı davranacağını vurgulamıştır.[34] AkParti’nin yeni bir siyaset tarzı olarak geliştirdiği “muhafazakar demokrat”söylemi, 1951 yılında kurulan ilk İslamcı parti İDP’nin “İslam Demokrat”sloganıyla siyasete girmiş ve şiddetli tartışmalara neden olmuştu.

    Gelenekle modernliği sentezleyen Ak Parti, “muhafazakar demokrat”söylemiyle birlikte, laik devlete vurgu yapmış, laikliği “devletin tüm dinlerkarşısında nötr kalmasını ve eşit mesafeyi korumasını sağlayan, bir türhakemlik müessesesi” olarak tanımlamıştır.[35] Fakat, laikliğin CHP’nin tekparti yıllarında din aleyhtarı bir malzeme olarak kullanıldığını, buna izinverilmeyeceğini vurgulamıştır. İDP lideri Atilhan da, CHP’nin laiklik çatısıaltında uyguladığı din aleyhtarı politikaları şiddetle eleştirmiş, fakat “Türkbayrağının gölgesinde yaşayan tüm insanların din ve vicdan özgürlüğünügaranti” eden laikliğin işlevsel yönüne destek vermişti.[36]

    Ak Parti; “muhafazakar demokrat” söyleminde, dini toplumsal bir değergörmekle birlikte, din üzerinden siyaset yapmayı, devleti ideolojik birdönüşüme uğratmayı ve dini sembollerle örgütlenmeyi doğru bulmadığınıvurgulamıştır. Din üzerinden siyaset yapmanın ve din adına dışlayıcı bir tavırtakınmanın, toplumsal barışa, siyasi çoğulculuğa ve dine zarar verdiğine dikkat çekmiştir.[37] Fakat, Başbakan Erdoğan’ın, son yıllarda dile getirdiği“dindar gençlik” projesi, liberal ve laik çevreler tarafından partinin laik devletanlayışından bariz bir ödünü olarak değerlendirilmiş ve kabul görmemiştir.Ak Parti’nin “dindar gençlik” projesi ve buna ulaşılacak yol haritası,muhtelif cemaatler tarafından da eleştirilmiştir. Özellikle, Bediüzzamanöğretisine sahip Nur Cemaatleri, “dindar gençlik” projesine özü itibarıyladestek verirken, bunun devlet eliyle gerçekleştirilmesine karşı çıkmışlardır.Şüphesiz ki, bunda Bediüzzaman’ın siyasi vasiyeti ve tarihten alınan acıderslerin etkisi büyük olmuştur.

    Ak Parti, demokratik normlar ve barış düzleminde Batılı milletlerlediyalogu ve iş birliğini kaçınılmaz görmektedir. Başbakan Erdoğan, ülkeiçinde ve dışında sağlam bir barış ortamının, değişik milletlerce temsil edilenbir “Medeniyetler İttifakı”yla kurulabileceğini kaydetmiştir. Bu hususta,Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Erdoğan’la İspanya Başbakanı Zapateroarasında 2005 yılında ittifak tesis edilmiş, ilk toplantısını İspanya’nın Palmade Mallarco kentinde yapmıştır.[38] Farklı ülkelerde bir kaç toplantı gerçekleştirenittifak, İspanya’nın 2013’te çekilmesiyle birlikte dağılmıştır.[39] Sözkonusu ittifak, İDP lideri Atilhan’ın 1950’lilerde gündeme getirdiği İslam-Hıristiyan İttifakını andırmaktadır. Atilhan’ın İslam Birliği kapsamındadillendirdiği ittifak, dünyanın “şer” güçleri olan Yahudilik ve Komünizmekarşı bir tür dayanışmayı ve iş birliğini öngörmekteydi. Atilhan bu hususta,The Islamic United Nations adlı İngilizce gazete yayımlayarak yoğun birpropaganda faaliyetine girişmişti.[40]Ak Parti’nin, siyaset felsefesinde İDP’den ayrılan en farklı tarafı, İDP’ninulus devlet içinde değerlendirdiği Türklüğe ve Türk kültürüne kuvvetli vurgularyaparken, Ak Parti’nin “çok toplumlu” ve “çok kültürlü” bir kimliğireferans alan kozmopolit bir bakış içinde olmasıdır.[41] Başbakan Erdoğan,defalarca “ırkı” referans alan milliyetçi görüşleri reddettiğini ve “çok kültürlü”bir barış ortamı hedeflediklerini belirtmiştir. Halbuki Atilhan, İslamcılığıTürkçülükle bağdaştırmış, muhafazakar çevrelere Türk kimliği üzerindenseslenerek İslam potasında buluşmayı vaat etmişti.

    Ak Parti’nin son yıllardaki siyasi söylemi tahlil edildiğinde, “muhafazakardemokrat” kimliğinin dışında, seçmen kitlesine dinsel sembollerle mesajlarverdiği gözlemlenmektedir. Partinin bu dinsel jargonu, laik ve liberalçevrelerde rahatsızlık yaratmış ve devletin dinselleştirildiği yönünde suçlamalaraneden olmuştur. Başbakan Erdoğan’ın, bir güç kriteri olarak gördüğünüfus unsurundan yola çıkarak kitlelere 3 çocuk yapma tavsiyesinde bulunurken,toplumda gittikçe artmakta olan kürtajı din dışı kabul edip bunudevlet eliyle yasaklama gayreti ve sezaryenle yapılan doğumları eleştirmesi [42]liberal kesimler tarafından tepkiyle karşılanmış ve “özel yaşama bir müdahale”olarak algılanmıştır.[43] Benzer şekilde, Ak Parti Hükümeti’nin Türkgençliğini zararlı maddelerden korumak maksadıyla gece saat 10.00’dan itibaren içki satışını yasaklaması da[44], aynı kesimlerin endişelerini daha daartırmıştır.

    Sonuç

    Ak Parti’de orijinal bir siyaset tarzı olarak gündeme getirilen “muhafazakardemokrat” vurgusu, 1951’de İDP tarafından dile getirilen “İslamdemokrat” söyleminin devamı niteliğindedir. Türk siyasetinde dinsel geleneklemodern normların sentezleme girişimi, ilk kez İDP lideri Atilhantarafından tecrübe edilmiş, İslamcı çevrelere bir kurtuluş ve kalkınma projesiolarak servis edilmiştir. Atilhan’ın İslam adına siyaset yapması, dinselsembollerle kurguladığı keskin ve polemikçi söylemi, Malatya Olayı’ndagörüldüğü gibi, milliyetçi muhafazakar çevreleri mağdur eden bir baskı veyıldırı sürecine zemin hazırlamıştır.

    İDP, kısa ömrüne karşın Türk siyasetinde derin izler bırakmış, Milli Görüşve Ak Parti gibi İslamcı akımlara ciddi etkiler yapmıştır. Mili Görüş’tehakim olan Yahudi ve Mason aleyhtarlığı, İslam Birliği siyaseti ve muhalifleremeydan okuyan cihadçı ve keskin jargon İDP’nin bıraktığı köklüizlerdir. Mütedeyyin çevreleri oldukça yıpratan meş’um 28 Şubat süreci,İDP ve Malatya Olayı’ndan gerekli dersleri alamayan İslamcı siyasetin acıbir meyvesi olarak gelişmiştir. Maalesef, Bediüzzaman’ın Atilhan’a yaptığıtarihi uyarı hakkıyla anlaşılamamış, İslam adına yapılan meydan okuyucusiyaset daima Müslümanları mağdur eden ağır travmalarla sonuçlanmıştır.

    Milli Görüş’ün dar vizyonlu siyaset anlayışını terk ederek, dahareel ve liyakatli politikalar üreten Ak Parti, muhafazakar çevreler için birümit kaynağı olmuştur. Parti’nin ekonomi, sağlık, finans, yatırım vb alanlardasergilediği başarılı icraatlar, bu ümidi daha da güçlendirmiştir. Ancak,Ak Parti’nin “muhafazakar demokrat” düzleminde yaptığı kararlı icraatlarve muhaliflere karşı sertleşen söylemi, toplumun bazı kesimleri için yaşamsahalarının daraltılması olarak algılanmıştır. Tarihi Malatya Olayı ve 28Şubat süreci gibi ibret vesikalarını doğru okuyan bir iktidarın, sağ duyuluve toplumun her katmanını kucaklayıcı mesajlarının Türk toplumu için yeganehuzur kaynağı olduğu unutulmamalıdır.

    Özet

    1951’de kurulan İslam Demokrat Partisi (İDP), İslamcı siyaseti derindenetkilemiş ve günümüze önemli bir siyasal miras bırakmıştır. İktidarpartisi Ak Parti’de hakim olan “muhafazakar demokrat” söylem, İDP’ninizlerini taşımaktadır. Türkiye’nin ilk İslamcı partisi olan İDP, “İslam demokrat”vurgusuyla ilk kez dinsel gelenekle modern normları sentezlemeyive Türkiye Cumhuriyeti’ni kalkındırmayı hedeflemiştir. İDP’nin İslam adına siyaset yapması, keskin ve polemikçi bir söyleme sahip olması kamuoyundaşiddetli tartışmalara neden olmuştur. Bedüzzaman Said Nursî,İDP’ye tepki göstermiş ve lideri Cevat Rifat Atilhan’ı İslam adına siyasetyapmaması yönünde uyarmıştır. 1953’te meydana gelen Malatya Olayı ile1997’de başlayan 28 Şubat süreci, İslam adına yapılan siyasetin ağır bedelleriolarak gelişmiş ve milliyetçi muhafazakar kesimleri derinden sarsanbir baskı ve sindirme sürecine zemin hazırlamıştır. Bu makale, ilk İslamcıparti olan İDP’nin, Milli Görüş’e ve Ak Parti’nin “muhafazakar demokrat”söylemine olan etkilerini incelemektedir.

    Anahtar Kelimeler:

    İslamcılık, İslam demokrat Partisi, Milli Görüş, muhafazakar demokrat.

    Abstract

    Islamic Democratic Party (İDP), which was founded in 1951, has effectedislamic policy deeply and has left an important political legacy for thesedays. Conservative and demokratic discours epervading ruling Justice andDevelopment Party (JDP) has been bearing the traces of Islamic DemocraticParty. Islamic Democratic Party ,which was the first islamic party inTurkey, aimed tosynthesize modern norms and islamic traditions, stressingIslamic in its party name and to make Turkish Republic developed.Itcausedstrong arguments in public that Islamic Demokratic Party did politics inthe name of Islam and had strong controversialist discourse. ProminentIslamic Scholar, Said Nursi, showed reaction to Islamic Democratic Partyand warned Cevat Rifat Atilhan, the leader of IDP, not to do politics inthe name of Islam. 28 February process in 1997 and Malatya incident occuringin 1953 have grown the heavy price of Islamic politics and preparedan oppression and suppression process under mining nationalist and conservativeparts deeply. This article analyzes the effects of Islamic Democratdiscourse belonging to IDP, national opinionand JDP.

    Key Words:

    Islamism, Islamic Democratic Party, National Opinion,conservative democrat

    Kaynakça

    Kitaplar

    Atilhan, Cevat Rifat. Tarih Boyunca İslam Hakimiyeti ve Uğradığı Su-i Kastlar,Kit-san Matbaacılık, İstanbul 1979.

    Bozkurt, Celil. Yahudilik ve Masonluğa Karşı Cevat Rıfat Atilhan, Doğu Kütüphanesi,İstanbul 2012.

    Edip, Eşref. Kara Kitap, Sebilürreşad Neşriyat Bürosu, İstanbul 1967.

    Erbakan, Necmettin. Gayemiz Bütün Beşeriyetin Saadetidir, Esam, Ankara 2006 .

    İslam Demokrat Partisi Esas Programı, Teknik Basımevi, İzmir 1952.

    Nursi, Bediüzzaman Said. Risale-i Nur Külliyatı, Emirdag Lahikası, Cilt 2, YeniAsya Yayınları, İstanbul 1996.

    Tunaya, Tarık Zafer. Türkiye’de Siyasi Partiler (1859-1952), Arba Yayınları, İstanbul1952.

    Yalman, Ahmet Emin. Turkey in my time, Universty of Oklahoma Press, 1956.

    Gazeteler

    Akın

    Akşam

    Büyük Cihad

    Cumhuriyet

    Hür Adam

    Hürriyet

    Milliyet

    Ulus

    Vatan

    Dergiler

    Sebilürreşad

    Web siteleri

    http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2004/01/10/396636.asp.

    http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=6425.

    http://www.zaman.com.tr/dunya_ispanyadan-medeniyetler-ittifakina-adios_2112236.html.

    http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/05/29/kurtas-yasasi-geliyor

    http://arsiv.gercekgundem.com/?p=542816.

    http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/06/20130611-1.htm.

    Dipnotlar:

    [1] Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler (1859-1952), Arba Yayınları, İstanbul 1952, s. 708-709.

    [2] Cevat Rifat Atilhan’la ilgili yapılmış akademik bir çalışma için bkz. Celil Bozkurt, Yahudilik ve Masonluğa Karşı Cevat Rıfat Atilhan, Doğu Kütüphanesi, İstanbul 2012, 413 s.

    [3] İslam Demokrat Partisi Esas Programı, Teknik Basımevi, İzmir 1952, s.2.

    [4] Cevat Rifat Atilhan, “İslam Demokrat”, Büyük Cihad, Sayı 30. 5 Ekim 1951.

    [5] Cevat Rifat Atilhan, “Müslümanlığın Büyük Hedefi 4”, Sebilürreşad, Cilt 3, Sayı 70, 1950.

    [6] İslam Demokrat Partisi Esas Programı, Madde 1.

    [7] İslam Demokrat Partisi Esas Programı Madde 2.

    [8] Cevat Rifat Atilhan, “Milletin bağrına saplanmış altı kazık çıkmadıkça, demokrasi serabdır”, Hür adam, 16 Ekim 1951.

    [9] Cevat Rifat Atilhan, “Bu menfur ve esrarengiz siyonist tekkeleri”, Büyük Cihad, Sayı 41, 21 Aralık 1951.

    [*]

    [11] Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Emirdag Lahikası, Cilt 2, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1996, s.1822.

    [12] Hüseyin Cahit Yalçın, “İslam Demokratlar”, Ulus, 24 Şubat 1952.

    [13] Nimetullah Öztürk, “Müslüman Demokrat Partisi”, Akın, 29 Şubat 1952.

    [14] Bozkurt, s. 217.

    [15] “İslam Demokrat Parti Kurucularının duruşmasına dün de devam edildi”, Milliyet, 18 Temmuz 1952.

    [16] “Masonlar Büyük Sevinç İçinde”, Büyük Cihad, Sayı 54, 21 Mart 1952.

    [17] Eşref Edip, Kara Kitap, Sebilürreşad Neşriyat Bürosu, İstanbul 1967, s. 84.

    [18] “Başmuharririmiz Ahmet Emin Yalman’a suikast yapıldı”, Vatan, 23 Kasım 1952.

    [19] Bazı gazete manşetleri şöyleydi; “Malatya’da bir irtica şebekesi yakalandı”, Cumhuriyet, 27 Kasım 1952,“Malatya Hadisesinde komünist tahriki”, Akşam, 19 Aralık 1952, “Fedayan-ı İslamdan 1000 lira almışlar”, Akşam,23 Aralık 1952; “Hükümet dini ve siyasi irticaı ezmeye kadirdir”, Akşam, 28 Aralık 1952, “İrtica tahkikatında yenisafhalar”, Vatan, 25 Ocak 1953.

    [20] Bozkurt, s. 67.

    [21] Bozkurt, s. 71.

    [22] Ahmet Emin Yalman, “Nizamin ve rejimin düşmanları ve irticaın elebaşları kimlerdir?”, Vatan, 22 Temmuz 1953. İnkılap ve Din İlavesi, s.5,9.

    [23] Ahmet Emin Yalman, Turkey in my time, Universty of Oklahoma Press, 1956, s. 250-251.

    [24] “Mnp kuruldu”, Cumhuriyet, 27 Ocak 1970.

    [25] Necmettin Erbakan, Gayemiz Bütün Beşeriyetin Saadetidir, Esam, 2006 Ankara, s. 226.

    [26] Cevat Rifat Atilhan, Tarih Boyunca İslam Hakimiyeti ve Uğradığı Su-i Kastlar, Kit-san Matbaacılık, İstanbul 1979, s. 229.

    [27] Milliyet, 21 Ekim 1996.

    [28] Hürriyet, 10 Ekim 1997.

    [29] Milliyet, 12 Ocak 1997.

    [30] Hürriyet, 30 eKİM 1999.

    [31] Milliyet, 14 Şubat 1997.

    [32] Milliyet, 12 Şubat 1997.

    [33] Milliyet, 24 Şubat 1997.

    [34] http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2004/01/10/396636.asp.

    [35] http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2004/01/10/396636.asp.

    [36] Bozkurt, s. 206-207.

    [37] http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2004/01/10/396636.asp.

    [38] http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=6425.

    [39] http://www.zaman.com.tr/dunya_ispanyadan-medeniyetler-ittifakina-adios_2112236.html.

    [40] Bozkurt, s. 369-370.

    [41] http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2004/01/10/396636.asp.

    [42] http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/05/29/kurtas-yasasi-geliyor

    [43] http://arsiv.gercekgundem.com/?p=542816.

    [44] http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/06/20130611-1.htm.